MAHKEMESİ: ANTALYA 6. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ: 09/10/2009NUMARASI: 2006/253-2009/397Taraflar arasında görülen davada;Davacı Hazine, çekişme konusu 2154 (öncesi 796) parsel sayılı taşınmazın kadastroca tesbitine dayanak tapu miktar fazlasının 1.derecede doğal sit alanında ve Yamansak bataklık sahasında bulunduğunu, Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olduğunu ileri sürerek tapu miktar fazlasına ilişkin olarak tapu iptal ve tescil isteğinde bulunmuştur.Davalılar, davanın reddini savunmuşlardır.Mahkemece, hak düşürücü süreden davanın reddine karar verilmiştir.Karar, davacı Hazine vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü. Dava, kadastroca çekişme konusu taşınmaza uygulanan tapu miktar fazlasının Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olduğu iddiasına dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkin olup, Mahkemece, çekişme konusu 2154 parsel sayılı taşınmazın öncesini teşkil eden 796 parsel sayılı taşınmazın kadastro tespitinin 21.3.1958 tarihinde kesinleştiği, davanın ise 24.4.2006 tarihinde açıldığı, 14 Mart 2009 tarihli Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 5841 Sayılı Yasa’nın 2. maddesi ile 3402 Sayılı Kadastro Yasası’nın 12. maddesinin üçüncü fıkrasına “Bu hüküm, iddia ve taşınmazın niteliğine yahut Devlet veya diğer kamu tüzel kişileri dâhil, tarafların sıfatına bakılmaksızın uygulanır.” cümlesi ve aynı Yasa’nın 3. maddesi ile de 3402 Sayılı Yasa’ya “Bu Kanunun 12 nci maddesinin üçüncü fıkrası hükmü, Devletin hüküm ve tasarrufu altında olduğu iddiası ile yürürlük tarihinden önce açılmış ve henüz kesin hükme bağlanmamış olan davalarda dahi uygulanır.” şeklindeki geçici 10. madde hükmü gözetilmek suretiyle,taşınmazın kadastro tespitinin kesinleştiği 21.3.1958 tarihiden itibaren dava tarihine kadar, 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiği gerekçesiyle davanın hak düşürücü süreden reddine karar verilmiş olmasında kural olarak bir isabetsizlik yoktur. Davacı Hazinenin bu yöne ilişkin temyiz itirazı yerinde değildir. ReddineAncak, bir taraf, dava açıldığı andaki mevzuata ve içtihat durumuna göre davasında haklı olup da, dava açıldıktan sonra yürürlüğe giren (geçmişe etkili) yeni bir yasa hükmü ya da yeni bir İnançları Birleştirme Kararı gereğince davayı kaybederse, davada haksız çıkmış olmasına rağmen, yargılama giderlerinden sorumlu tutulamaz.Anılan bu kural yasal ve yargısal uygulamada kararlılık kazanmıştır.(Baki Kuru, Hukuk Usulü Muhakemeleri 5. cilt, sayfa 5338, dipnot 159; 10. H.D. 21/12/1976, 8770/8739 ve dipnot 160: 5. HD 12/09/1977, 5445/5655 dipnot 161: 10.HD 24/02/1976, 6296/1297) Ayrıca her dava açıldığı tarihteki koşullara bağlıdır. Öte yandan avukatlık ücreti 29.5.1957 tarih ve 4/16 sayılı İnançları Birleştirme Kararı uyarınca yargılama giderlerinden sayılır.Hal böyle olunca; somut olayda Mahkemece yapılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucu elde edilen bilirkişi raporlarında, çekişmeli taşınmaza uygulanan tapunun bir sınırının "göl" okuduğu, tapu miktar fazlasının bataklık ve sazlık niteliğinde Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olduğunun saptandığı, dava tarihinde davacı hazinenin davasında haklı olduğu anlaşıldığına ve yargılama sırasında yürürlüğe giren 5841 sayılı yasa gereğince dava reddedildiğine göre, davalıların, maktu harçtan, tüm yargılama giderlerinden ve avukatlık ücretinden sorumlu tutulmaları gerekirken aksine düşüncelerle yazılı olduğu üzere hüküm kurulması isabetsizdir. Davacı Hazinenin, yargılama giderleri ve avukatlık ücreti açısından temyiz itirazı yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlere hasren HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 30.6.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.