MAHKEMESİ: ANTALYA 8. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ: 09/11/2010NUMARASI: 2009/224-2010/317Taraflar arasında görülen davada; Davacılar, kayden malik oldukları 42 parsel sayılı taşınmaz üzerine bina inşa ettiklerini, komşu 6 parsel maliki olan davalıların binasının yağmur suyu olukları ile drenajlarının bulunmaması sebebi ile çatılarından ve balkonlarından akan suların taşınmazlarına zarar verdiğini, diğer yandan izin vermemeleri sebebi ile binalarının davalıların parseline bakan yönünün, sıva, izolasyon ve boya işleri yapamadıklarını, bu konuda Antalya 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2009/17 Değişik İş sayılı dosyasından tespit yaptırdıklarını ve ihtarname gönderdiklerini ileri sürerek, davalıların binasının yağmur suyu oluklarının zemine indirilerek yağmur suyu drenajının davalılar tarafından yapılmasına, sıva ve boya işlerini yapabilmek için davalıların parselinin geçici olarak kullanılmasına izin verilmesini istemişlerdir. Davalılar, binalarını yaparken davacıların taşınmazına zarar verdiklerini, taşınmazının üst katını pansiyon olarak işlettiğini ve müşteri kaybettiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, davacıların iddialarının sabit olduğu gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir. Karar, davalılar vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.Dava, komşuluk hukukundan kaynaklanan elatmanın önlenmesi, yağmur suyu drenajlarının davalı tarafından yaptırılması ve davalıların parselinin geçici olarak kullanımına izin verilmesi isteklerine ilişkindir.Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir. Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; davacının, 42 parsel sayılı taşınmaz üzerine bina inşa ettiklerini, komşu 6 parsel maliki olan davalıların binasının yağmur suyu olukları ile drenajlarının bulunmaması sebebi ile çatılarından ve balkonlarından akan suların taşınmazlarına zarar verdiğini, diğer yandan izin vermemeleri sebebi ile binalarının davalıların parseline bakan yönünün, sıva, izolasyon ve boya işleri yapamadıklarını, tespit yaptırdıklarını ve ihtarname gönderdiklerini ileri sürerek, davalıların binasının yağmur suyu oluklarının zemine indirilerek yağmur suyu drenajının davalılar tarafından yapılması, sıva ve boya işlerini yapabilmek için davalıların parselinin geçici olarak kullanılmasına izin verilmesi istekli olarak eldeki davayı açmış, alınan teknik bilirkişi raporu doğrultusunda; diğer hususlar yanında, " yağmur sularının uzuklaştırılması için iki bina arasına beton dökülerek iki taşınmaz tarafından eğimli gelecek şekilde ortasında 30x40 cm. Kanal olacak şekilde (trapez) dökülmesine ve beton yüzeyinin geçirimsizliğini sağlamak üzere su yalıtımı yaptırılmasına, davalının kararın kesinleşmesi tarihinden itibaren bu işleri 40 gün içinde yapıp bitirmediği takdirde davacı tarafından bilirkişinin ek raporunda gösterdiği işin bedelinin davalıdan tahsil etmek suretiyle bu işleri yapmasına " karar verildiği anlaşılmaktadır. Açıklanan bu olgular dikkate alındığında, taraflar arasındaki çekişmenin Türk Medeni Kanununun komşuluk hukukuna ilişkin 737 ve devam eden maddeleri gereğince çözüme kavuşturulması gerekeceğinde kuşku yoktur. Komşuluk hukukundan kaynaklanan uyuşmazlıkların çözümünde gözetilmesi gereken ilkelerden birisi de komşu taşınmaz maliklerinin mülkiyetten kaynaklanan haklarını kullanırken bu haklarında karşılıklı fedakârlıklarda bulunmaları gerekeceği dikkate alındığında çekişmenin çözümünde fedakârlığın olaya en uygun düşecek şekilde denkleştirilmesi asıldır. Başka bir deyişle, her taşınmaz maliki komşuluk hukukundan doğan hak ve yetkilerini kullanırken gerekli işlere ve doğan zararın giderilmesine kendi yararlanması oranında katılmakla yükümlüdür.Somut olayda, alınan teknik bilirkişi raporları doğrultusunda, davalının binasından akan yağmur sularının davacıların taşınmazına zarar verdiğinin ve bitişik nizam yapılan davacıların binasının davalıların binalarına komşu olan yüzeylerinin, sıva ve diğer işlemlerinin davalıların parselinden yapılmasının zorunlu olduğu mahkemece saptanarak davanın kabulüne karar verilmiş olmasında kural olarak bir isabetsizlik yoktur.Ancak; davalıların binasından akan yağmur sularından davalıların sorumluluğu bulunmasına karşın, davacıların binasından akan sulardan davalıların sorumluluğunun bulunduğu kabul edilemez. Başka bir anlatımla, her iki binanın yağmur sularının vereceği zarara engel olmak amacıyla yapılması zorunlu olan her iki bina arasına beton dökülerek iki taşınmaz tarafından eğimli gelecek şekilde ortasında 30x40 cm. Kanal olacak şekilde (trapez) dökülmesine ve beton yüzeyinin geçirimsizliğini sağlamak üzere su yalıtımı yaptırılmasına ilişkin masrafların tümünden, özellikle bu işlemden her iki tarafında yarar sağlayacağı gözönünde tutulduğunda, başlıbaşına davalıların sorumlu tutulması hak ve nesafet kurallarına uygun düşmez. Hal böyle olunca, taraflar arasında mevcut çekişmenin Türk Medeni Kanununun 750.maddesi çerçevesinde hak ve nesafet kuralları gözetilerek, yanların katılmasıyla giderilmesi için uzman bilirkişilerden rapor alınması ve sonucuna göre bir hüküm kurulması gerekirken yazılı olduğu üzere her iki bina arasına dökülecek beton masrafının tamamının davalılara yüklenmiş olması doğru değildir. Davalıların, bu yöne değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 29.06.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.