MAHKEMESİ : SALİHLİ 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 22/01/2010NUMARASI : 2006/605-2010/63Taraflar arasında görülen davada;Davacılar, mirasbırakanları A.K.'nın kendilerinden mal kaçırmak amacıyla ve muvazaalı olarak 289 ada 5 parsel sayılı taşınmazdaki 1/2 payını 2.eşi Ş. K.ya devrettiğini Ş.'ın A.'den önce ölmesi nedeniyle 5 parsel ve 13 parseldeki 3 nolu bağımsız bölümün 1/4 payının mirasbırakan Ahmet'e, 3/4 payının ise davalı kızlarına intikal ettiğini, mirasbırakanın kendine düşen 1/4 miras payını yine davalı kızına satış göstererek temlik ettiğini, taşınmazlardan birinin 3.kişiye satıldığını ileri sürüp tapu kayıtlarının iptali ile miras payları oranında adlarına tescilini, 3.kişiye satılan taşınmaz yönünden tazminata karar verilmesini olmazsa tenkis istemiştir.Davalı, işlemin muvazaaya konu olamayacağını, dava açma süresinin dolduğunu, kendisine yapılan satış işleminin ise gerçek olduğunu bildirip davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, işlemlerin danışıklı olduğunun anlaşıldığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.Karar, davalı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil, tazminat olmazsa tenkis isteklerine ilişkindir.Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden; davacıların mirasbırakan A.K.'nın ilk eşinden olma çocukları, davalının ise 2.eşi Ş.'dan olma çocuğu olduğu, çekişme konusu 289 ada 5 parsel sayılı bahçeli kargir ev vasıflı taşınmazın 1/2 payının mirasbırakan A.K. adına kayıtlı iken 27.2.1997 tarihli akitle ikinci eşi Ş.'a bağışladığı, Ş.'ın mirasbırakan A.'den önce ölümü üzerine mirasının sağ eşi A. ile tek müşterek evladı davalı A.e kaldığı ve taşınmazın 1/4 payının yeniden A.adına intikal ettiği, mirasbırakan A.in bu defa 7.1.2004 tarihli akitle taşınmazdaki 1/4 payını davalı kızı A.'e satış suretiyle temlik ettiği, diğer çekişme konusu 2281 ada 13 parsel sayılı taşınmazdaki 3 nolu bağımsız bölümün ise tamamen Ş.K. adına kayıtlı iken ölümü üzerine sağ eşi A. ve kızı A.'e intikal ettiği ve A.'in taşınmazdaki 1/4 payını 7.1.2004 tarihli akitle davalı kızı A.'e sattığı, onun da taşınmazın tümünü 8.3.2005 tarihli akitle dava dışı 3.kişiye sattığı anlaşılmaktadır.Gerçekten de, 13 parseldeki 3 nolu bağımsız bölümün 1/4 payının miras bırakan A. tarafından davalıya temlikinin muvazaalı olduğu belirlenmek suretiyle taşınmaz el değiştirdiğinden davacıların miras payı oranında tazminata karar verilmesinde bir isabetsizlik yoktur. Bu yöne değinen temyiz itirazları yerinde değildir,reddineDavalının, diğer temyiz itirazlarına gelince; dava konusu edilen 298 ada 5 parsel sayılı taşınmazdaki mirasbırakan A.'e ait olan 1/2 payın ilk temlikinin ikinci eşi Ş.'a bağış niteliğinde olduğu gözetilmek suretiyle bu işlem bakımından olayda 1.4.1974 tarih, 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararının uygulama yeri bulunmadığı, şartları varsa tenkise tabi bir tasarruf olacağı kuşkusuzdur. Bu nedenle, Ş.'ın ölümü üzerine mirasbırakan A.'e intikal eden 1/4 payın davalıya satış yoluyla temlikinin muvazaalı olduğu belirlendiğine göre 1/4 pay yönünden davacıların miras payı oranından iptal ve tescile karar verilmesi gerekirken taşınmazın tamamı üzerinden veya ilk temliki işlem olan bağışla devredilen 1/2 pay üzerinden iptal-tescile karar verildiği izlenimi verecek şekilde hüküm kurulmuş olması doğru değildir. Kabule göre de; hükmün infazda tereddüte yol açacağı da sabittir.Bilindiği üzere; tenkis (indirim) davası, miras bırakanın saklı payları zedeleyen ölüme bağlı veya sağlar arası kazandırmaların (tebberru) yasal sınıra çekilmesini amaçlayan, öncesine etkili, yenilik doğurucu (inşai) davalardandır. Tenkis davasının dinlenebilmesi için öncelikli koşul;miras bırakanın ölüme bağlı veya sağlar arası bir kazandırma işlemi ile saklı pay sahiplerinin haklarını zedelemiş olmasıdır. Saklı payların zedelendiğinden söz edilmesi ise kazandırma konusu tereke ile kazandırma (temlik ) dışı terekenin tümü ile bilinmesiyle mümkündür.Tereke miras bırakanın ölüm tarihinde bırakmış olduğu mameleki kıymetler ile, iadeye ve tenkise tabi olarak yaptığı kazandırmalardır. Bunlar terekenin aktifini oluşturur. Miras bırakanın borçları, bakmakla yükümlü olduğu kişilerin bir üç aylık nafakası, terekenin defterinin tutulması, mühürlenmesi, cenaze masrafları gibi giderler de pasifidir. Aktiften belirtilen borçların indirilmesi net terekeyi oluşturur. Tereke bu şekilde tesbit edildikten sonra mirasın açıldığı tarihteki fiyatlara göre değerlendirilmesi yapılarak parasal olarak miktarının tesbiti gerekir. (MK.565) Miras bırakanın Medeni Kanunun 564. maddesinde belirlenen saklı paya tecavüz edip etmediği bulunan bu rakam üzerinden hesaplanır. Tasarruf oranı aşılmış ise tasarrufun niteliğine göre icap ederse kazandırma işleminde, saklı payları zedeleme kastının bulunup bulunmadığı objektif (nesnel) ve subjektif (öznel) unsurlar dikkate alınarak belirlenmelidir. Zira tasarruf oranını aşan her kazandırmada saklı payları zedeleme kastının varlığından söz edilemez. Mutlak olarak tenkise tabi tasarruflarda (ölüme bağlı tasarruflar veya Medeni Kanunun 565. maddesinin 1,2 ve 3 bentlerinde gösterilenler) veya saklı payın ihlal kastının varlığı kesin olarak anlaşılan diğerlerinde özellikle muayyen mal hakkında tenkis uygulanırken Medeni Kanunun 570. maddesindeki sıralamaya dikkat etmek davalı mahfuz hisseli mirasçılardan ise aynı kanunun 561. maddesinde yer alan mahfuz hisseden fazla olarak alınanla sorumluluk ilkesini gözetmek, dava konusu olup olmadığına bakılmayarak önce ölüme bağlı tasarruflarla davacının saklı payını tamamlamak, sonra sağlar arası tasarrufları dikkate almak gerekir. Bu işlem sırasında dava edilmeyen kişi veya tasarrufların tenkisi gerekeceği sonucu çıkarsa davacının onlardaki hakkını dava etmemesinin davalıyı etkilemeyeceği ve birden çok kişiye yapılan teberru tenkise tabi olursa 563. maddede yer alan, alınanla mütenasip sorumluluk kuralı gözetilmelidir. Davalıya yapılan tasarrufun tenkisine sıra geldiği takdirde tasarrufun tümünün değeri ile davalıya yapılan fazla teberru arasında kurulan oranda (SABİT TENKİS ORANI) tasarrufa konu malın paylaşılmasının mümkün olup olamayacağı (MK.564) araştırılmalıdır. Bu araştırma sonunda tasarrufa konu mal sabit tenkis oranında bölünebilirse bu kısımların bağımsız bölüm halinde taraflar adına tesciline karar verilmelidir. Tasarrufa konu malın sabit tenkis oranında bölünmezliği ortaya çıktığı takdirde sözü geçen 564. maddedeki tercih hakkı gündeme gelecektir. Böyle bir durum ortaya çıkmadan davalının tercih hakkı doğmadan davalının tercihinin kullanması söz konusu olamaz. Daha önce bir tercihten söz edilmişse sonuç doğurmaz. O zaman davalıdan tercihi sorulmak ve 11.11.1994 günlü 4/4 sayılı içtihadı birleştirme kararı uyarınca sür'atle dava konusu olup sabit tenkis oranına göre bölünemeyen malın, tercih hakkının kullanıldığı gündeki fiatlara göre değeri belirlenmeli ve bu değerin sabit tenkis oranıyla çarpımından bulunacak NAKTİN ödetilmesine karar verilmelidir. Hal böyle olunca, yukarıda belirtilen hususlar gözetilmek ve bağlantı kurmak suretiyle açıklanan ilkeler doğrultusunda araştırma ve inceleme yapılarak bir karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu şekilde karar verilmiş olması isabetsizdir.Davalının, bu yöne değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 30.6.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.