Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 7710 - Karar Yıl 2010 / Esas No : 5753 - Esas Yıl 2010





MAHKEMESİ: DEMRE ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ: 28/01/2010NUMARASI: 2008/129-2010/15Taraflar arasında görülen davada;Davacı, 87 parsel sayılı taşınmazın maliki olduğu, komşu parsel maliki davalının 86 parsele yaptığı cam seranın taşınmazına tecavüzlü olduğunu, DSİ tarafından açılan su kanalının ortak sınır olmayıp 87 parselin içinden geçtiğini ileri sürüp, elatmanın önlenmesi, tecavüzlü sera ve eklentilerin yıkımı, davalının serasının ortak sınırdan geri çekilmesi ve bu kısım üzerindeki seranın yıkımı ve ecrimisil istemişlerdir.Davalı, 86 nolu parsel üzerine 1974 yılında cam sera inşa ettiğini, 87 nolu parselin önceki maliki tarafından açılan elatmanın önlenmesi davasında elatmasının bulunmadığından bahisle davanın reddedildiğini, kesin hüküm bulunduğunu, DSİ kanalının ortak sınır kabul edildiğini bildirip davanın reddini savunarak temliken tescile karar verilmesini istemiştir.Davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar Dairece “ yapılan araştırma ve incelemenin hüküm kurmaya elverişli olduğunun söyenemeyeceği ve temliken tescil isteği yönünden değerlendirme yapılmamasının doğru olmadığı” gerekçeleri ile bozulmuş, bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda mahkemece, elatmanın önlenmesi, yıkım,ecrimisil ve davalının temliken tescil taleplerinin kısmen kabulüne karar verilmiştir.Karar, davacı ve davalı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi Senem Altınbulak'ın raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.Dava, çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi, yıkım ve ecrimisil isteklerine ilişkindir. Davalı savunma yoluyla temliken tescil isteğinde bulunmuştur.Mahkemece, elatmanın önlenmesi, yıkım,ecrimisil ve davalı tarafından savunma yoluyla getirilen temliken tescil taleplerinin kısmen kabulüne karar verilmiştir.Bilindiği gibi; tarafların tüm delilleri toplanıp, tetkik edildikten ve HUMK.nun 376. maddesine göre; son sözleri dinlenip duruşmanın bittiği bildirildikten sonra hakimin; aynı yasanın 388. maddesi uyarınca kararı gerekçesi ile birlikte (tam olarak) yazması ve hüküm sonucunu 389. maddede öngörülen biçimde tefhim etmesi asıldır. Ne varki, uygulamada söz konusu yasanın 38l. maddesinin son fıkrasının getirdiği ayrıcalığa dayanılarak bazı zorunlu nedenlerle sadece hükmün sonucu tutanağa geçirilip tefhim edilmekte, gerekçeli karar daha sonra yazılmaktadır. İşte bu gibi hallerde HUMK.nun 389. maddesine uygun olarak tarafların hak ve yükümlülüklerini açıkca gösteren tefhim ile aleniyet ve hukuki varlık kazanan kısa karara daha sonra yazılan gerekçeli kararın uygun olması zorunludur. Esasen kısa kararı yazıp, tefhim etmekle davadan elini çekmiş olan hakimin artık bu kararını değiştirmesine yasal olanak yoktur. Öte yandan, kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili olması, yargılamanın aleniyeti, kararların alenen tefhim edilmesine ilişkin Anayasanın l4l. maddesi ile HUMK.nun yukarıda değinilen buyurucu nitelikteki maddelerine de aykırı bir durum yaratır. Ayrıca anılan husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi yasa ile hakime yükletilmiş bir ödevdir. Aksine düşünce ve uygulama yargı, yargıç ve kararlarının her türlü düşünceden uzak, saygın ve güvenilir olması ilkesi ile de bağdaşmaz. Değinilen ilke ve yasa hükümleri gözardı edilerek “temliken tesciline karar verilen yerin değeri olan 384.75 TL'nin davacıya ödenerek bakiye 3.150.00 TL'nin yatıran davalıya iadesine” hükmünün gerekçeli kararda bulunduğu halde kısa kararda yazılmadığı ve bu suretle kısa karara çelişkili olarak gerekçeli karar yazıldığı anlaşılmaktadır. Kabul tarzı bakımından da, temliken tescile konu yapılıp hakkında kabul kararı verilen yer bakımından ifrazının mümkün olup olmadığı saptanmadan yazılı olduğu şekilde hüküm kurulmuş olması da doğru değildir. Tarafların, temyiz itirazları yerindedir.Kabulü ile, hükmün l0.4.l992 gün, l992/7 Esas, l992/4 sayılı Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kararı çerçevesinde bir karar verilmek üzere HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 30.6.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.