MAHKEMESİ : ANKARA 16. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 10/12/2009NUMARASI : 2007/316-2009/421Taraflar arasında görülen davada;Davacı, mirasbırakanı babaannesi R.K.'ın ölümünden kısa bir süre önce davalı oğlu tarafından Tapu Sicil Müdürlüğü’ne götürülerek 8149 ada 11 parsel sayılı taşınmazdaki 5 nolu dairesini davalıya bağışlamak durumunda bırakıldığını, murisin yaşlılığından hastalığından ve akıl zayıflığından yararlanarak hile ile bağış işlemi yaptırıldığını ileri sürüp tapu kaydının iptali ile miras payı oranında adına tescilini olmazsa tenkis istemiştir.Davalı, davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, iddianın sabit olduğu gerekçesiyle tenkis isteğinin kabulüne karar verilmiştir.Karar, davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.Dava, ehliyetsizlik, hile ve muris muvazaası hukuksal nedenlerine dayalı tapu iptali-tescil olmazsa tenkis isteklerine ilişkin olup, Adli Tıp Kurumu 4.İhtisas Kurulundan alınan raporla mirasbırakanın akit tarihinde ehliyetli olduğu, hile ile ilgili ileri sürülen vakıaların kanıtlanamadığı, muris muvazaasına yönelik iddiada ise dava konusu taşınmazın temlikinin bağış olması sebebiyle olayda 1.4.1974 tarih ½ sayılı İnançları Birleştirme Kararının uygulama yeri bulunmadığı gerekçesiyle tenkise tabi olacağı gözetilerek bu iddia bakımından davanın kabul edilmiş olması kural olarak doğrudur.Ancak, tenkis isteği bakımından mahkemece yapılan araştırma ve incelemenin hükme yeterli olduğunu söyleyebilme olanağı bulunmamaktadır.Bilindiği üzere ; tenkis (indirim) davası, miras bırakanın saklı payları zedeleyen ölüme bağlı veya sağlar arası kazandırmaların (tebberru) yasal sınıra çekilmesini amaçlayan, öncesine etkili, yenilik doğurucu (inşai) davalardandır. Tenkis davasının dinlenebilmesi için öncelikli koşul;miras bırakanın ölüme bağlı veya sağlar arası bir kazandırma işlemi ile saklı pay sahiplerinin haklarını zedelemiş olmasıdır. Saklı payların zedelendiğinden söz edilmesi ise kazandırma konusu tereke ile kazandırma (temlik ) dışı terekenin tümü ile bilinmesiyle mümkündür.Tereke miras bırakanın ölüm tarihinde bırakmış olduğu mameleki kıymetler ile, iadeye ve tenkise tabi olarak yaptığı kazandırmalardır. Bunlar terekenin aktifini oluşturur. Miras bırakanın borçları, bakmakla yükümlü olduğu kişilerin üç aylık iaşe, terekenin defterinin tutulması, mühürlenmesi, cenaze masrafları gibi giderler de pasifidir. Aktiften belirtilen borçların indirilmesi net terekeyi oluşturur. Tereke bu şekilde tesbit edildikten sonra mirasın açıldığı tarihteki fiyatlara göre değerlendirilmesi yapılarak parasal olarak miktarının tesbiti gerekir. (MK.565) Miras bırakanın Medeni Kanunun 564. maddesinde belirlenen saklı paya tecavüz edip etmediği bulunan bu rakam üzerinden hesaplanır. Tasarruf oranı aşılmış ise tasarrufun niteliğine göre icap ederse kazandırma işleminde, saklı payları zedeleme kastının bulunup bulunmadığı objektif (nesnel) ve subjektif (öznel) unsurlar dikkate alınarak belilenmelidir. Zira tasarruf oranını aşan her kazandırmada saklı payları zedeleme kastının varlığından söz edilemez. Mutlak olarak tenkise tabi tasarruflarda (ölüme bağlı tasarruflar veya Medeni Kanunun 565. maddesinin 1,2 ve 3 bentlerinde gösterilenler) veya saklı payın ihlal kastının varlığı kesin olarak anlaşılan diğerlerinde özellikle muayyen mal hakkında tenkis uygulanırken Medeni Kanunun 570. maddesindeki sıralamaya dikkat etmek davalı mahfuz hisseli mirascılardan ise aynı kanunun 561. maddesinde yer alan mahfuz hisseden fazla olarak alınanla sorumluluk ilkesini gözetmek, dava konusu olup olmadığına bakılmayarak önce ölüme bağlı tasarruflarla davacının saklı payını tamamlamak, sonra sağlar arası tasarrufları dikkate almak gerekir. Bu işlem sırasında dava edilmeyen kişi veya tasarrufların tenkisi gerekeceği sonucu çıkarsa davacının onlardaki hakkını dava etmemesinin davalıyı etkilemeyeceği ve birden çok kişiye yapılan teberru tenkise tabi olursa 563. maddede yer alan, alınanla mütenasip sorumluluk kuralı gözetilmelidir. Davalıya yapılan tasarrufun tenkisine sıra geldiği takdirde tasarrufun tümünün değeri ile davalıya yapılan fazla teberru arasında kurulan oranda (SABİT TENKİS ORANI) tasarrufa konu malın paylaşılmasının mümkün olup olamayacağı (MK.564) araştırılmalıdır. Bu araştırma sonunda tasarrufa konu mal sabit tenkis oranında bölünebilirse bu kısımların bağımsız bölüm halinde taraflar adına tesciline karar verilmelidir. Tasarrufa konu malın sabit tenkis oranında bölünmezliği ortaya çıktığı takdirde sözü geçen 564. maddedeki tercih hakkı gündeme gelecektir. Böyle bir durum ortaya çıkmadan davalının tercih hakkı doğmadan davalının tercihinin kullanması söz konusu olamaz. Daha önce bir tercihten söz edilmişse sonuç doğurmaz. O zaman davalıdan tercihi sorulmak ve 11.11.1994 günlü 4/4 sayılı içtihadı birleştirme kararı uyarınca sür'atle dava konusu olup sabit tenkis oranına göre bölünemeyen malın, tercih hakkının kullanıldığı gündeki fiatlara göre değeri belirlenmeli ve bu değerin sabit tenkis oranıyla çarpımından bulunacak NAKTİN ödetilmesine karar verilmelidir. Somut olayda, saklı pay belirlendikten sonra TMK'nun 506.maddesi ve 564.maddesi hükmü uyarınca davalıya tercih hakkı kullandırılmadan neticeye gidilmiş olması doğru olmadığı gibi, aynı yasanın 507.maddesi hükmüne uygun bir şekilde saklı payın hesaplanmadığı görülmektedir.Hal böyle olunca, yukarıda değinilen ilkeler gözetilmek suretiyle araştırma, inceleme yapılması ve hükme elverişli olacak şekilde bilirkişilerden rapor alınması ondan sonra bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yetinilerek yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru değildir.Davacının bu yönlere değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün HUMK 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 30.6.2010 oybirliğiyle karar verildi.