Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 7703 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 5352 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ : İSTANBUL 10. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 01/03/2012NUMARASI : 2010/695-2012/99Yanlar arasında görülen el atmanın önlenmesi ve yıkım davası sonunda yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalılar tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla; dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü; Dava, imar parseline elatmanın önlenmesi ve yıkım isteklerine ilişkindir. Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden, çekişmeli 5825 ada 3 sayılı parselin imar uygulaması sonucu davacı paydaşlar adına tescil edildiği , davalılara ait binaların ,20.01.2012 havale tarihli uzman bilirkişiler rapor ve krokisinde, ''A'' harfi ile gösterilen 15.35 m2'lik kısmı ile ''B'' harfli 1,85 m2'lik bölümünün davacılar taşınmazına taşkın olduğunun saptandığı görülmektedir. Bilindiği üzere;yasal ayrıcalıkların dışında ayrılmaz parçanın (mütemmim cüz'ün) mülkiyeti ve buna bağlı olarak tasarruf hakkı, üzerinde bulunduğu arza bağlıdır. Bu husus M.K.nun 684. maddesinde açıkça vurgulanmıştır. Ne var ki, yürürlükten kalkmış olan 6785 sayılı yasanın 1605 sayılı yasa ile değişik 42/c ve halen yürürlükte bulunan 3194 sayılı imar yasasının 18. maddelerinde özel hükümler getirilmek suretiyle ayrılmaz parça (mütemmim cüz) olan yapı ile arz arasındaki hukuki ilişki kesilmiş, bazı durumlarda yapı, üzerinde bulunduğu yerin malikinden başkasına bırakılarak imar parsellerinin oluşturulabileceği öngörülmüştür. Böylece, yapıların bedelleri ilgili parsel sahiplerince yapı sahibine ödenmediği veya aralarında bu yönde bir anlaşma yapılmadığı ya da ortaklığın giderilmesi davası açılmadığı sürece bu yapıların ömürlerini dolduruncaya kadar eski sahiplerine kullanma imkanı sağlanmıştır. Öte yandan, zeminin maliki olan kişinin taşınmazı bizzat kullanma yetkisi sınırlanmış, ayrılmaz parça (mütemmim cüz) durumunda olan yapı üzerinde tasarruf etme gücü özel yasa ile kısıtlanmıştır. 2981 sayılı Yasanın 3290 sayılı Yasa ile değişik 10/c maddesi de aynı doğrultuda hüküm getirmiştir. Gerçekten, bir kimse kendisine veya yasanın himaye ettiği bir hakka dayanarak üçüncü bir şahsa ait bir taşınmaz üzerine ayrılmaz parça (mütemmim cüz) niteliğinde yapı inşaa etmiş, imar uygulaması sonucu bu yer davacıya ait imar parseli içerisinde kalmış ise, kendi arzu ve iradesi dışında idari kararla oluşan bir durum söz konusu olduğundan kusurlu sayılamaz. İşte bu nedenle yasa koyucu imar parseli malikine karşı yapı sahibini koruma zorunluluğunu duymuştur.Somut olayda, yukarıda değinilen ilkeler uyarınca, hükme yeterli bir araştırma ve inceleme yapıldığını söyleyebilme olanağı bulunmadığı gibi; davalıların çekişme konusu binaların anneleri H.'ye ait olduğu, annelerinin ölümü üzerine kendileri ile birlikte dava dışı kardeşlerine mirasen intikal ettiğine yönelik savunmaları üzerinde de durulmadığı anlaşılmaktadır.Hal böyle olunca, mahkemece, davalıların imardan önce Yasa'nın himaye ettiği bir haklarının olup olmadığının belirtilen ilkeler uyarınca araştırılması, binaların davalıların annelerinden kaldığının saptanması durumunda anne H.'nin mirasçılık belgesinin istenmesi, dava dışı mirasçılar var ise; onların da davada yer almasının sağlanması, toplanan ve toplanılacak delillerin birlikte değerlendirilmesi ve varılacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken; noksan soruşturma ile yetinilerek yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması doğru değildir. Davalıların temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 15.5.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.