MAHKEMESİ : EYÜP 3. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 22/02/2007NUMARASI : 2006/335-35Taraflar arasında görülen davada;Davacı, 775 Sayılı Yasa hükümleri uyarınca, çekişmeli taşınmazların mülkiyetinin belediye adına tespitine, bu hususun tapuya şerh edilmesine karar verilmesini istemiştir.Davalı, 775 Sayılı Yasanın 3. maddesinin 4916 Sayılı Yasa ile iptal edildiğini belirtip, davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, görev yönünden reddine dair verilen karar, Dairece "görevsizlik kararının verilmiş olmasının doğru olduğu, ancak davalı yararına yargılama giderlerine hükmedilmesi gerektiği" gerekçesiyle bozulmuş olup, mahkemece önceki kararda direnilmesine karar verilerek, anılan kararın temyizi üzerine Hukuk Genel Kurulu'nca direnme kararının onanmasına karar verilmesi nedeniyle mahkemece davanın reddine karar verilmiştir.Karar, davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi ... ... raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü. -KARAR-Dava tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillere göre; davacı Belediye .adet taşınmazın 775 Sayılı Yasanın 3. maddesi gereğince Belediyeye devri gereken yerlerden olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açmıştır.Çekişme konusu taşınmazların yasa hükümleri uyarınca mülkiyetinin belediyeye geçip geçmediğinin belirlenmesi için bu konudaki yasal düzenlemelere değinmekte yarar vardır. Özellikle, bu konuda hükümler içeren mülga 1580 ve 775 Sayılı Yasa ile 3194 Sayılı Yasa hükümleri çerçevesinde çekişmenin çözüme kavuşturulacağı tartışmasızdır.Buna göre; 5393 Sayılı Yasanın yürürlükten kaldırdığı 5272 Sayılı Kanunla iptal edilen 1580 Sayılı Yasanın 159. maddesinde aynen "Belediye sınırı içinde sahipsiz arazi mahiyetindeki seyrangah, harman yeri, çayır, mer'a, koruluk ve bataklıkların ve belediye marifetiyle deniz, nehir ve gölden doldurulmuş olan yerlerin ve yıkılmış kale ve kulelerinmetruk arsaları ve enkazının tasarruf,idare ve nezareti kaffei hukuk ve vecaibi ve varidatı ile beraber belediyelere devrolunur." şeklindeki düzenleme ile nitelikleri belirtilen taşınmazların sadece tasarruf, idare ve nezaretinin belediyelere intikal öngörülmüş olup, mülkiyetinin devrine dair bir hükme yer verilmemiştir.Öte yandan 3194 Sayılı İmar Yasasının 11. maddesi hükmü ile de, istisnaları ayrık tutularak nitelikleri madde metninde sayılan Vakıflar Genel Müdürlüğünün Özel İdarenin ve Hazinenin mülkiyetindeki arsa ve arazilerin hangi esas ve usullerle belediyeye devredileceği gösterildikten sonra devrin ancak, valiliğin teklifi, Maliye ve Gümrük Bakanlığının onayı ile gerçekleştirilebileceği hükme bağlanmıştır.Buna göre,değinilen yasal düzenlemeler karşısında çekişmeli taşınmazların mülkiyetinin kendiliğinden belediyeye geçtiğinin kabulüne olanak yoktur. Kaldı ki, bu yönde bir araştırmada yapılmış değildir.Ayrıca, mahkemece hükme dayanak tutulan 20.7.1966 tarihinde yürürlüğe giren 775 Sayılı“Gecekondu Kanunu”nun “Belediyelere Arsa Sağlanması” başlıklı 3'üncü maddesi, yasadaki istisna halleri ayrık ve yine yasada belirtilen koşulları mevcut olmak kaydı ile Hazinenin özel mülkiyetindeki ve devletin hüküm ve tasarrufu altındaki taşınmazların bedelsiz olarak ilgili belediyelerin mülkiyetine geçeceğini öngörmüştür. Ancak, anılan yasa hükmü 3.7.2003 tarih 4916 Sayılı Yasanın 38. maddesi ile yürürlükten kaldırılmıştır.Diğer taraftan, 24.12.2004 tarihinde yürürlüğe giren 5272 Sayılı Belediye Kanununun geçici 1. maddesi ile de istisna kuralları getirilerek, bu ayrıcalıklar dışında kalan Hazineye ait taşınmaz malların yasada belirtilen koşulların gerçekleşmesi halinde ilgili belediyelere bedelsiz devredileceğine ilişkin düzenlemenin 5281 sayılı 31.12.2004 tarihli, 25687 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak 45/10. maddesi ile 24.12.2004 tarihinde yürürlüğe giren yasanın 44/7. maddesi hükmü ile yürürlükten kaldırıldığı sözü edilen düzenlemenin ise Anayasa Mahkemesinin 18.1.2005 tarih 2004/118-2005/8 sayılı kararı ile iptali sonucu yürürlükten kalktığı, sonradan yürürlüğe giren 5393 Sayılı Belediye Kanununda ise benzer bir hükme yer verilmediği bilinmektedir. Anılan yasaların yürürlükte bulundukları zaman içerisinde, davaya konu edilen taşınmazların mülkiyetinin nakli bakımından, davanın tarafları yararına bir hakkın kazanılmasının dayanağını teşkil etmeleri halinde bu kazanmaya, “kazanılmış hak” kuralı gereği değer verileceğinde kuşku yoktur. Öyle ise “kazanılmış hak” kavramı üzerinde de durulmak gereklidir. Hemen belirtmelidirki bir hukuk kuralının yürürlüğü sırasında, bu kurala uygun biçimde tüm sonuçları ile kesin olarak edinilmiş hakların korunması, hukuk devletinin gereğidir. Tamamlanmış hukuki durumları yeni yasa veya düzenleyici kuralın etkilememesi onlar üzerinde hukuki sonuçlar doğurmaması, kazanılmış hakların saklı tutulması amacını güder. Ancak, henüz tamamlanmamış veya devam eden hukuki durumlara yeni düzenleyici kural (olayımızda, 5272 Sayılı Yasanın geçici 1. maddesi bakımından Anayasa Mahkemesinin iptal hükmü; 775 Sayılı Yasanın 3. maddesi için ilga düzenlemesi) derhal yürürlüğe girme niteliği nedeniyle uygulanacak ve hukuki sonuçlarını doğuracaktır.Somut olaya açıklanan ilkeler gözetilerek bakıldığında; gerek 5272 Sayılı Yasa ile ilgili Anayasa Mahkemesinin iptal kararından; gerekse 4916 Sayılı Yasa ile 775 Sayılı Yasanın 3'üncü maddesinin yürürlükten kaldırılmasına dair yasal düzenlemeden önce, çekişmeli taşınmazın mülkiyetinin nizasız olarak davalı belediyeye geçmiş olması halinde, mülkiyetin nakli bakımından tamamlanmış hukuki durumun varlığından ve kazanılmış haktan sözedilebileceği muhakkaktır. Bu konuda şu hususa da değinilmesinde yarar vardır, gerek 5272 Sayılı Kanunun 5281 Sayılı Yasayla iptalinden önceki geçici 1; gerekse 775 Sayılı Yasanın 3.ncü maddesi ifadeleri incelendiğinde anılan düzenlemelerin konusunu teşkil eden hak, bakımından mülkiyeti kendiliğinden nakleden hükümler yer olmadığı, lehdarı idarelere tescil isteme hakkı verildiği açıktır.Ne varki mahkemece davacı belediye açısından kazanılmış bir hakkın gerçekleşip gerçekleşmediği yönü üzerinde durulmamış,bu konuda bir değerlendirme yapılmamıştır.Hal böyle olunca, mahkemece yukarıda belirtilen ilkeler doğrultusunda araştırma ve inceleme yapılarak soruşturmanın eksiksiz tamamlanması sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.Davacının temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle HUMK.'nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 05.07.2007 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.