Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 7668 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 20764 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ : İSTANBUL ANADOLU 18. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 09/05/2013NUMARASI : 2010/79-2013/169Taraflar arasında görülen tapu iptali, tescil olmazsa bedelin tahsili davası sonunda, yerel mahkemece tapu iptal ve tescil isteğinin reddine, tazminat isteğinin kabulüne ilişkin olarak verilen karar davacı ve davalı Ertaş vekillerince yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 26.05.2015 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vekili Avukat Ali Kemal ile diğer temyiz eden davacı İ.. A.. vekili Avukat Tolga geldiler, davetiye tebliğine rağmen temyiz edilen davalı Murat aca vekili Avukat gelmedi, yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:-KARAR-Dava, hile hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil olmazsa bedel isteğine ilişkindir.Davacı, maliki olduğu 24 parsel sayılı taşınmazdaki 9 nolu bağımsız bölümün hileli işlemler sonucu davalı Ertaş adına tescil edildiğini, sonrasında taşınmazı geri almak için Şile'de bulunan maliki olduğu 538 ve 539 parsel sayılı taşınmazların devri konusunda anlaştıklarını ve bu konuda davalının noterlikte düzenlenen 19.12.2005 tarihli taahhütnameyi imzaladığını, Şile'deki taşınmazları tapuda devir etmesine rağmen davalının 9 nolu bağımsız bölümün devrine yanaşmadığını ve diğer davalıya muvazaalı olarak temlik ettiğini, ileri sürerek 9 nolu dairenin tapu kaydının iptali ile adına tesciline ya da 100.000,00 TL tazminatın davalı Ertaş'dan tahsiline karar verilmesini istemiştir.Davalı Ertaş, yüklenici ile yapılan sözleşmenin 7. maddesine göre 1,5,7 ve 9 nolu dairelerin kendi adına tescili gerekirken sözleşmenin feshi nedeniyle davacı adına tescil edildiğini, sonrasında davacının sadece 9 nolu daireyi devrettiğini, diğer daireleri vermediğini, taahhütnamenin baskı ile imzalatıldığını belirtip davanın reddini savunmuş, diğer davalı Murat ise taşınmazı tapu kaydına güvenerek iyiniyetle satın aldığını, muvazaa ididasının yerinde olmadığını belirtip davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, 19.12.2005 tarihinde noterde düzenlenen taahhütnamenin mülkiyet nakline esas kabul edilemeyeceği ancak edimini yerine getirmeyen davalı Ertaş'ın tazminat ile sorumlu olacağı gerekçeleri ile tapu iptal ve tescil isteğinin reddine, tazminat isteğinin kabulüne karar verilmiştir.Toplanan delillere ve tüm dosya içeriğine göre davacının temyiz itirazları yerinde görülmediğinden reddine. Davalının temyiz itirazlarına gelince; Kat irtifakı kurulmuş olan 24 parsel sayılı taşınmazdaki dava konusu 9 nolu bağımsız bölümün davacı tarafından 19.7.2005 tarihli resmi akit ile davalı Ertaş'a, ondanda 13.4.2009 tarihinde diğer davalı Murat'a satış suretiyle temlik edildiği, davanın ise 2.3.2010 tarihinde açıldığı kayden sabittir. Davalı Ertaş, noterde düzenlenen 19.12.2005 tarihli taahhütname ile 24 parsel sayılı taşınmazda adına kayıtlı daireyi davacı İsmet A'ın sattığı kişiye devretmeyi ya da İsmet'a doğrudan satmayı taahhüt etmiş, 20.12.2005 tarihinde noterde düzenlenmiş olan fesih ihbarnamesi ile davalı Ertaş'ın 19.12.2005 tarihli taahhütnamenin geçerli olmadığını ve tek taraflı fesih ettiğini davacıya bildirmiştir.Öte yandan; davacının 28.12.2006 düzenleme tarihli ihtarnamesi ile 24 parsel sayılı taşınmazdaki çekişme konusu daireyi 60.000,00 TL bedelle geri satın almak istediğini davalıya ihtar ettiği görülmektedir. Bilindiği üzere; hile iddiası aldatmanın öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, defi yahut dava yoluyla da kullanılabilir. Somut olaya gelince; davacının, davalı Ertaş'a gönderdiği 28.12.2006 tarihli ihtarnameye göre, hileye uğratıldığını en geç anılan ihtarname tarihi itibariyle öğrendiği kabul edilmelidir.Hâl böyle olunca; 6098 sayılı TBK'nın 39.maddesinde öngörülen hak düşürücü süre geçtiğinden davanın reddine karar verilmesi gerekirken, bu husus gözardı edilerek işin esas hakkında hüküm kurulması doğru değildir.Davalı Ertaş 'ın bu yöne değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü, (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 31.12.2014 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden taraflardan davalı Ertaş vekili için 1.100.00.-TL. duruşma vekâlet ücretinin diğer temyiz edenden alınmasına, 26.05.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.