MAHKEMESİ : BEYOĞLU 3. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 26/01/2010NUMARASI : 2008/7-2010/8Taraflar arasında görülen davada;Davacı, miras bırakan kardeşi H.F. T.’un 861 ada 34 parsel sayılı taşınamazdaki ½ payını 8.11.2004 tarihinde ve satış suretiyle davalıya temlik ettiğini, ancak işlem tarihinde temyiz kudretinin olmadığını, ayrıca murisin iradesinin sakatlanarak aslında bağış yapıldığı, halde işlemin satış gösterildiğini temlikin muvazaalı olduğunu ileri sürüp, tapu iptali ve tescil isteğinde bulunmuştur. Davalı, iddiaların doğru olmadığını, davacının murisinin işlem tarihinde ayrım gücüne sahip olup, hukuki işlem ehliyetinin bulunduğunu, dava konusu taşınmazda ½ payın çıplak mülkiyetinin 11000 YTL bedelle temlikinin gerçek satış işlemi olup, satış bedelinin ödendiğini, belirterek, davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, muvazaa olgusu sabit görülerek davanın kabulüne karar verilmiştir.Karar, davalı vekili tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 29.6.2010 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vekili Avukat M.Ö. ile temyiz edilen vekili Avukat S. U. geldiler, duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:Dava, ehliyetsizlik, muris muvazaası ve irade sakatlığı hukuksal nedenlerine dayalı tapu iptali ve tescil isteklerine ilişkindir.Mahkemece, muvazaa olgusu sabit görülerek davanın kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden; davacının miras bırakanı H.F.T.’un kayden maliki olduğu 861 ada 34 parsel sayılı taşınmazdaki ½ payının intifa hakkını üzerinde bırakıp, çıplak mülkiyetini 08.11.2004 tarihinde ve satış suretiyle davalıya temlik ettiği anlaşılmaktadır.Davacı, diğer hukuksal nedenlerin yanında miras bırakanın işlem tarihinde temyiz kudretinin yerinde olmadığını belirtmek suretiyle ehliyetsizlik hukuksal nedenine de dayalı olarak eldeki davayı açmıştır.Hemen belirtilmelidir ki, ehliyetsizlik iddiası kamu düzenini ilgilendirir ve re’sen gözetilmesi gerekir. Bu nedenle öncelikle incelenmesi gerekeceği de kuşkusuzdur. Nevarki, mahkemece bu yönde araştırma, inceleme ve değerlendirme yapılmamıştır.Bilindiği üzere; davranışlarının, eylem ve işlemlerinin sebep ve sonuçlarını anlayabilme, değerlendirebilme ve ayırt edebilme kudreti (gücü) bulunmayan bir kimsenin kendi iradesi ile hak kurabilme, borç (yükümlülük) altına girebilme ehliyetinden söz edilemez. Nitekim Medeni Kanunun “ fiil ehliyetine sahip olan kimse, kendi fiilleriyle hak edinebilir ve borç altına girebilir “ biçimindeki 9. maddesi hükmüyle hak elde edebilmesi, borç ( yükümlülük ) altına girebilmesi, fiil ehliyetine bağlamış. 10. maddesinde de, fiil ehliyetinin başlıca koşulu olarak ayırtım gücü ile ergin ( reşit ) olmayı kabul ederek “ ayırt etme gücüne sahip ve kısıtlı olmayan bir ergin kişinin fiil ehliyeti vardır. “ hükmünü getirmiştir. “Ayırtım gücü “ eylem ve işlev ehliyeti olarak ta tarif edilerek aynı yasanın 13. maddesinde “ yaşının küçüklüğü yüzünden veya akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk yada bunlara benzer sebeplerden biriyle akla uygun biçimde davranma yeteneğinden yoksun olmayan herkes bu kanuna göre ayırt etme gücüne sahiptir.” denmek suretiyle açıklanmış, ayrıca ayırtım gücünü ortadan kaldıran önemli nedenlerden bazılarına değinilmiştir. Önemlerinden dolayı bu ilkeler, söz konusu yasa ile öteki yasaların çeşitli hükümlerinde de yer almışlardır.Hemen belirtmek gerekir ki, Medeni Kanununun 15. maddesinde de ifade edildiği üzere, ayırtım gücü bulunmayan kimsenin geçerli bir iradesinin bulunmaması nedeniyle, kanunda gösterilen ayrık durumlar saklı kalmak üzere, yapacağı işlemlere sonuç bağlanamayacağından karşı tarafın iyi niyetli olması o işlemi geçerli kılmaz. (Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı 11.6.1941 tarih 4/21)Yukarıda sözü edilen ilkelerin ve yasa maddelerinin ışığı altında olaya yaklaşıldığında bir kimsenin ehliyetinin tesbitinin şahıs ve mamelek hukuku bakımından doğurduğu sonuçlar itibariyle ne kadar büyük önem taşıdığı kendiliğinden ortaya çıkar. Bu durumda, tarafların gösterecekleri, tüm delillerin toplanılması tanıklardan bu yönde açıklayıcı, doyurucu somut bilgiler alınması, varsa ehliyetsiz olduğu iddia edilen kişiye ait doktor raporları, hasta müşahede kağıtları, film grafilerinin eksiksiz getirtilmesi zorunludur. Bunun yanında, her ne kadar H.U.M.K.’nun 286 maddelerinde belirtildiği gibi bilirkişinin “rey ve mutaalası” hakimi bağlamaz ise de, temyiz kudretinin yokluğu, yaş küçüklüğü, akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk gibi salt biyolojik nedenlere değil, aynı zamanda bilinç, idrak, irade gibi psikolojik unsurlara da bağlı olduğundan, akıl hastalığı, akıl zayıflığı gibi biyolojik ve buna bağlı psikolojik nedenlerin belirlenmesi, çok zaman hakimlik mesleğinin dışında özel ve teknik bilgi gerektirmektedir.Hele ayırt etme gücünün nisbi bir kavram olması kişiye eylem ve işleme göre değişmesi bu yönde en yetkili sağlık kurulundan, özellikle Adli Tıp Kurumundan rapor alınmasını da gerekli kılmaktadır. Esasen Medeni Kanunun 409/2. maddesi akıl hastalığı veya akıl zayıflığının bilirkişi raporu ile belirleneceğini öngörmüştür. Hal böyle olunca, yukarıda açıklanan ilkeler ve yasa hükümleri çerçevesinde bir araştırma yapılarak tüm delillerin birlikte değerlendirilmesi, davacının miras bırakanı Hacer’in çekişmeli taşınmazın temliki tarihinde hukuki ehliyetine haiz olduğunun anlaşılması halinde ileri sürülen diğer hukuksal nedenlerin irdelenmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı olduğu üzere hüküm kurulması isabetsizdir.Davalının temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün belirtilen nedenlerden ötürü, H.U.M.K.’nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair hususların şimdilik incelenmesine yer olmadığına,alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 24.12.2009 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 750.00.-TL. duruşma avukatlık parasının temyiz edilenden alınmasına, 29.6.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.