MAHKEMESİ : İSTANBUL 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 19/07/2013NUMARASI : 2011/186-2013/296Taraflar arasında görülen tapu iptali, tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın, kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalılar vekilince yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 26.05.2015 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz edenler vekili Avukat Erol ile temyiz edilen vekili Avukat Fahrettin geldiler, duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:-KARAR-Dava, inançlı işlem hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir. Davacı şirket vekili, şirketin bütün paylarının Yunanistan uyruklu şahıslardan satın alınması ile şirkete ait 244 ada 38 ve 39 parsel sayılı taşınmazlarında maliki olunduğunu, daha sonra şirket paylarını devretmiş olanların pay devirlerinin iptallerini dava edip başka şahıslara devredeceklerini öğrendiklerinden bunun önüne geçmek için anılan taşınmazların iade edilmek üzere davalıların murisi Kasım 'a satış vaadinde bulunduklarını ve ferağa icbar davası açtırarak tescile karar verildiğini, Kasım'ın ölümü sonrası davalıların kendi adlarına intikal işlemlerine başladıklarını, Kasım 'ın bu işlemler nedeniyle ödeme yapmadığını, işlemin inanca dayalı olduğunu ileri sürerek taşınmazların tapu kayıtlarının iptali ile şirket adına tesciline karar verilmesini istemiştir.Davalılar, taşınmazların mirasbırakan adına hükmen tescil edildiğini ve kesin hüküm olduğunu, zamanaşımı süresininde dolduğunu, muris adına 14.9.2011 tarihli sözleşmeyi imzalayan vekilin o tarih itibariyle yetkisiz olduğunu, iddiaların yerinde bulunmadığını belirtip davanın reddini savunmuşlardır.Mahkemece, dava konusu aşınmazların inançlı işleme dayalı olarak davalıların murisine intikalinin sağlandığı gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; çekişme konusu 244 ada 38 ve 39 parsel sayılı taşınmazların 8.1.1951 tarihinde tesis kadastrosu soncu davacı şirket adına tescil edildiği, şirket paylarının Yunanistan uyruklu kişilerden Fatma ve Nefise tarafından satın alınarak 30.7.1990 tarihinde Ticaret Sicili Gazetesinde yayımlandığı, 4.7.1992 tarihli "gayrimenkul alım satım sözleşmesi ön anlaşması" adı altında davacı şirket vekili Mehmet Faruk ile davalıların murisi Kasım vekili sıfatı ile M.. S.. arasında imzalanan adi yazılı sözleşme ile anılan taşınmazların Kasım 'a satış vaadi ile devri ve sonrasında şirkete iadesinin kararlaştırıldığı, 30.11.1992 tarihinde noterde düzenlenen vekâletname ile Kasım tarafından Mehmet Kadri 'in genel vekil tayin edildiği, 7.12.1992 tarihinde noterde düzenlenen ve şirket vekili ile Kasım Aydın vekili arasında imzalanan gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi ile taşınmazların Kasım'a satışının yapıldığı anlaşılmaktadır.Öte yandan; 14.1.1993 tarihinde Kasım 'ın bizzat davacı şirket aleyhine açtığı ferağa icbar davasının ilk oturumunda şirket vekilinin iddiaları kabul ederek İstanbul 5. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 1993/29 Esas, 1993/182 Karar ve 6.5.1993 günlü kararı ile davanın kabulüne karar verildiği, temyiz edilmeksizin 14.9.1999 tarihinde kesinleştiği görülmektedir.Hemen Belirtilmelidir ki; davacı taraf, çekişme konusu taşınmazların davalıların murisine inanç sözleşmesine dayalı olarak temlik edildiğini ileri sürerek eldeki davayı açmış ise de; davacı şirketin yaptığı tasarrufi işlemin hukukiliği ve geçerliliği ferağa icbar davasında verilen ve kesinleşen hükümle sabit olmuştur. Başka bir deyişle, taşınmazın temlikine ilişkin tasarrufun hukuken korunması yönündeki olgu kesinleşen kararla benimsenmiş olmakla eldeki dava bakımından “bu olgu” kesin delil niteliğindedir. Öte yandan; muvazaalı işlem “yokluk”la malûldür ve hiçbir hukuki netice doğurmaz. Oysa, kendilerinin yer aldığı ve kendilerine karşı açılan ferağa icbar davasında işlemin muvazaalı olduğu yönünde bir iddia ve savunma ile temlik işlemine karşı konulması mümkün iken karşı konulamamış ve kesinleşen kararla da işlemin (gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi) hukukiliği kesinleşmiştir.Gerçekten de, bir hükmün ve sonuçlarının ortadan kaldırılması ve bertaraf edilebilmesi ancak 6100 sayılı HMK.nun 374 ve takip eden (1086 sayılı HUMK.nun 445 ve devamı) maddeleri hükümleri gereğince elde edilecek yeni bir hükümle mümkündür.Fevkalâde kanun yolu olan yargılamanın iadesi mevcut iken olağan yoldan açılan bir dava ile aynı sonuca ulaşmak olanaksızdır. Ayrıca; ferağa icbar davasında kabul beyanında bulunan davacı şirket, muvazaalı işlemin tarafı olduğuna göre, eldeki davada ileri sürülen iddiaların Türk Medeni Kanunu'nun 2. maddesinde düzenlenen iyiniyet kurallarıyla bağdaşmayacağıda kuşkusuzdur. Hâl böyle olunca; davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ve yasal olmayan gerekçe ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir.Davalıların temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 31.12.2014 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz edenler vekili için 1.100.00.-TL. duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilenden alınmasına, 26.05.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.