Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 7665 - Karar Yıl 2009 / Esas No : 4238 - Esas Yıl 2009





MAHKEMESİ : ANKARA 8. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ,TARİHİ : 04/12/2007NUMARASI : 2006/499-2007/486Taraflar arasında görülen davada;Davacı, üzerinde muhdesat bulunan 4320 ada 4 parsel sayılı taşınmazın imar uygulaması sonucu 17053 ada 1 parsel sayılı taşınmaz olarak Mazbut Vakıflar ile Vakıflar Genel Müdürlüğü adına hisseli olarak tescil edildiğini, enkaz bedelinin ödenmesini davalıların kabul etmediklerini, taşınmazı kullanmaya devam ettiklerini ileri sürerek, elatmanın önlenmesi, yıkım ve muhdesat bedelinin 27.143.70.-YTL olduğunun tespiti isteğinde bulunmuştur.Davalı, eski 4317 ada 26 parsel sayılı taşınmazın maliki iken, imar uygulaması sonucu hiç ilgisi ve alakası olmayan başka bir parselde paydaş kılındığını, idare mahkemesinde açtığı dava sonucu imar uygulama işleminin iptal edildiğini, uygulama imar planı ve bu plana bağlı olarak yapılan parselasyon planının iptali ile birlikte davacıya verilen imar tapularının dayanaksız kaldığını, hukuki kıymetini yitirdiğini belirterek, davanın reddini savunmuş, diğer davalı H... S... davaya yanıt vermemiştir.Mahkemece, davalılara ait yapının 3194 Sayılı Yasanın 18. Maddesi uygulaması sonucu davacıya ait taşınmaz üzerinde kaldığının belirlendiği gerekçesiyle, davalıların, dava konusu 17053 ada 1 parsel sayılı taşınmaza elatmasının ölenmesine, 13 kapı nolu bina ve muhdesatın yıkımına karar kesinleştiğinde depo edilen 75.946.00.-YTL'nın davalılara ödenmesine karar verilmiştir.Karar, davacı Vakıflar İdaresi vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü. -KARAR- Dava, imar parseline elatmanın önlenmesi, yıkım ve muhdesat bedelinin tespiti isteklerine ilişkindir.Mahkemece, tespit edilen muhdesat bedelinin ödenmesi koşuluyla elatmanın önlenmesi ve yıkıma karar verilmiştir.Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden, çekişme konusu 17053 ada 1 sayılı imar parselinde, davacının dava dışı paydaşlarla birlikte kayden paydaş olduğu, mahkemece, yapılan keşfe dayalı olarak düzenlenen bilirkişi krokisinde 13 kapı nolu davalılara ait muhdesatın (A) harfi ile gösterilen bölümünün çekişme konusu taşınmazın sınırları içerisinde bulunduğu, (B) harfi ile gösterilen bölümünün ise imar yolunda kaldığı, davalıların bu parsel bütününde kayıttan ve mülkiyetten kaynaklanan bir haklarının olmadığı anlaşılmaktadır.Bilindiği üzere; Yasal ayrıcalıkların dışında ayrılmaz parçanın (mütemmim cüz'ün) mülkiyeti ve buna bağlı olarak tasarruf hakkı üzerinde bulunduğu arza bağlıdır. Bu husus M.K.nun 684. maddesinde açıkca vurgulanmıştır. Ne varki, yürürlükten kalkmış olan 6785 sayılı yasanın l605 sayılı yasa ile değişik 42/c ve halen yürürlükte bulunan 3l94 sayılı imar yasasının l8. maddelerinde özel hükümler getirilmek suretiyle ayrılmaz parça (mütemmim cüz) olan yapı ile arz arasındaki hukuki ilişki kesilmiş bazı durumlarda yapı, üzerinde bulunduğu yerin malikinden başkasına bırakılarak imar parsellerinin oluşturulabileceği öngörülmüştür. Böylece yapıların bedelleri ilgili parsel sahiplerince yapı sahibine ödenmediği veya aralarında bu yönde bir anlaşma yapılmadığı yada ortaklığın giderilmesi davası açılmadığı sürece bu yapıların ömürlerini dolduruncaya kadar eski sahiplerine kullanma imkanı sağlanmıştır. Öte yandan, zeminin maliki olan kişinin taşınmazı bizzat kullanma yetkisi sınırlanmış, ayrılmaz parça (mütemmim cüz) durumunda olan yapı üzerinde tasarruf etme gücü özel yasa ile kısıtlanmıştır. 298l Sayılı Yasanın 3290 Sayılı Yasa ile değişik l0/c maddesi de aynı doğrultuda hüküm getirmiştir. Gerçekten, bir kimse kendisine veya yasanın himaye ettiği bir hakka dayanarak üçüncü bir şahsa ait bir taşınmaz üzerine ayrılmaz parça (mütemmim cüz) niteliğinde yapı inşaa etmiş imar uygulaması sonucu bu yer davacıya ait imar parseli içerisinde kalmış ise, kendi arzu ve iradesi dışında idari kararla oluşan bir durum söz konusu olduğundan kusurlu sayılamaz. İşte bu nedenle yukarıda değinildiği gibi yasa koyucu imar parseli malikine karşı yapı sahibini koruma zorunluluğunu duymuştur. Somut olaya gelince; çekişme konusu 17053 ada 1 parsel sayılı taşınmazın, hangi kadastro parsellerinin şuyulandırılması sonucu oluştuğu tapu kaydında belirtilmiş olup, zikredilen kadastro parsellerinin hiçbirinde davalıların, gerek mülkiyetten kaynaklanan, gerekse herhangi bir kişisel haklarının bulunmadığı kayden sabittir.Böylesi bir durumda ise, yukarıda belirtilen ilkeler gözetildiğinde davalıların muhdesattan kaynaklanan kaim bedele hak kazanamayacakları, başka bir deyişle, kendilerine kaim bedel ödenmeksizin davanın kabulüne karar verilmesi gerektiği açıktır.Oysa, tapu kaydında yer verilmemekle beraber, davalılara ait 13 kapı nolu binanın (muhdesatın) oturduğu alanın, öncesinde davalıların paydaşı olduğu 4317 ada 26 parsel sayılı kadastro parseli olduğu elde edilen bilirkişi raporunda ekli krokide gösterilmiş ancak, bu konuya rapor muhteviyatında yer verilmemiştir.Bu durum karşısında, anılan mübayenetin giderilmeden yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olmasının doğru olduğu söyelenemeyeceği gibi, çekişmeli parsel ve istek kapsamında kalmayan, bilirkişi krokisinde (B) harfi ile gösterilen muhdesat bölümü bakımından da yıkım kararı verilmiş olması doğru değildir.O halde, yukarıda açıklandığı üzere, gerekli araştırmanın yapılması, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeye dayalı olarak, yazılı olduğu üzere karar verlimş olması doğru değildir. Davacı idarenin, temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 1.7.2009 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.