MAHKEMESİ : İSTANBUL ANADOLU 12. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 29/03/2012NUMARASI : 2009/644-2012/134Yanlar arasında görülen tapu iptal ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın, reddine ilişkin olarak verilen karar davacı M.vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 14.05.2013 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz edenler vekili Avukat A...T.geldi, davetiye tebliğine rağmen temyiz edilen vekili Avukat gelmedi yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimitarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:Dava, ehliyetsizlik ve muris muvazaası hukuksal nedenlerine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir. Dosya içeriği ve toplanan delillerden, miras bırakan H..B..nın maliki olduğu çekişme konusu 84, 213 parsel sayılı taşınmazlar ile 320 parsel sayılı taşınmazdaki ½ payının, miras bırakanın dava dışı torunu A..A....verdiği 20.01.2009 tarihli vekâletnameye dayalı olarak, vekil tarafından 20.03.2009 tarihli resmi akitler ile davalı H..A..ya satış suretiyle temlik edildiği, miras bırakanın ehliyetsiz olduğu, temliklerin mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu ileri sürülerek eldeki davanın açıldığı, ayrıca mirasçılar arasında görülmekle olan vekâletnamenin iptali ve miras bırakanın tasarrufları ile ilgili başka davaların bulunduğu anlaşılmaktadır. Hemen belirtilmelidir ki; Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 11.4.1990 günlü ve 1990/1-152-1990/236 sayılı kararında da vurgulandığı üzere, davada dayanılan maddi olaylar bakımından birkaç hukuki nedenin bir arada gösterilmesinde ilke olarak usul ve yasaya aykırı bir yön yoktur.Mahkemece, ehliyetsizlik iddiası yönünden, Adli Tıp Kurumu 4. İhtisas Kurulundan alınan 19.10.2011 tarihli rapor ile, miras bırakanın vekaletname ve temlik tarihlerinde fiil ehliyetini haiz olduğu saptanmak suretiyle davanın reddine karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur. Davacı M..’un bu yöne değinen temyiz itirazları yerinde değildir, Reddine, Davacının diğer temyiz itirazlarına gelince, dava ehliyetsizlik ile birlikte muris muvazaası hukuksal nedenine dayanılarak açılmıştır. Ne var ki, muris muvazaası iddiası yönünden, mahkemece yapılan araştırma ve incelemenin hüküm vermeye elverişli olduğunu söyleyebilme olanağı yoktur. Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa,niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü dür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir. Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l.4.1974 tarihli 1/2 sayılı içtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu'nun 706., Borçlar Kanunu'nun 213. ve Tapu Kanunu'nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler. Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.Hal böyle olunca, mirasçılar arasında görülmekte olan tüm dava dosyalarının getirtilerek incelenmesi, tarafların tüm delillerinin toplanması ve çekişme konusu taşınmazların temlikinin mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olup olmadığının yukarıdaki ilkeler doğrultusunda değerlendirilmesi ve hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile karar verilmiş olması doğru değildir. Davacı M..un bu yöne ilişkin temyiz itirazının kabulü ile, hükmün açıklanan nedenden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 29.12.2012 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz edenler vekili için 990.00.-TL. duruşma avukatlık parasının temyiz edilenden alınmasına, 14.5.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.