Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 7649 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 19921 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ : KARACASU ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 02/07/2013NUMARASI : 2011/7-2013/61Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın, reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ... raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;-KARAR-Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve pay oranında tescil isteğine ilişkindir.Mahkemece, muvazaa iddiasının kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Dosya içeği ve toplanan delillerden; mirasbırakan Aliye Büyükgümüş'ün 15.12.2003 tarihinde öldüğü, geride mirasçı olarak çocukları olan davacı, davalı ve dava dışı A.E.bıraktığı, mirasbırakanın kayden paydaşı olduğu İ. İli K.İlçesi 3304 ada 218 parsel, 9 numaralı bağımsız bölümdeki payını 14.11.2000 tarihinde, A. İli K. İlçesi 556 ada 7 parselde bulunan payını 7.11.2000 tarihinde oğlu olan davalıya satış suretiyle temlik ettiği, davacının söz konusu temliklerin kendisinden mal kaçırmak amacıyla yapıldığını iddia ederek eldeki davayı açtığı anlaşılmaktadır.Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada mirasbırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir. Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunun 706., Türk Borçlar Kanunun 237. (Borçlar Kanunun 213.) ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler. Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle mirasbırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile mirasbırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.Somut olaya gelince; dava konusu taşınmazların yanı sıra dosyada mevcut dava dışı taşınmazlara ilişkin tapu kayıtları ve akit tablolarından mirasbırakan Aliye'nin davacıya herhangi bir temlikinin bulunmadığı, davacı adına kayıtlı taşınmazların davacıya babası Muammer'den intikal ettiği, davacının K..1028 ada 8 parselde kardeşi olan Ayşe'den pay satın alarak müstakilen malik olduğu, tanık beyanlarından mirasbırakan Aliye'nin ayrı yaşadığı ve yurt dışında boşandığı eşi M.davacının bakmasına kızdığı, bu nedenle davacı ile konuşmadığı ve davacıyı malından mahrum etmek için satış işlemlerini gerçekleştirdiği anlaşılmaktadır. Diğer taraftan mirasbırakanın yurt dışında yaşadığı, para veya mal satmaya ihtiyacının bulunmadığı da açık olup, yukarıda değinilen hususlarla birlikte değerlendirildiğinde davalıya yapılan taşınmaz temliklerinin mal kaçırmaya yönelik ve muvazaalı olduğu sonucuna varılmaktadır.Hal böyle olunca, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru değildir.Davacı vekilinin temyiz itirazı açıklanan nedenden ötürü yerindedir. Kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 14.4.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.