Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 7641 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 4242 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ : GAZİANTEP 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 27/12/2012NUMARASI : 2010/289-2012/867Yanlar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın, kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalılar tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü; Dava, sahtecilik hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden; davacı H..'nın 18.06.2009 tarihinde satın aldığı çekişme konusu 850 parsel sayılı taşınmazı 20.10.2009 tarihinde ilk el konumundaki dava dışı A.. satış suretiyle temlik ettiği, bu kişinin de 21.01.2010 tarihinde davalı H..a devrettiği, halen ikinci el konumundaki davalının taşınmazın maliki olduğu, davacının, satış işleminden bilgisinin olmadığı ve imzası taklit edilmek suretiyle satışın gerçekleştiği iddiasıyla eldeki davayı açtığı anlaşılmaktadır.Gerçekten de; çekişmeli taşınmazın ilk el konumundaki A.devrine dayanak teşkil eden 20.10.2009 tarihli resmi satış akdinde H...E..a atfen atılan imzaların davacıya ait olmadığı İstanbul Kriminal Polis Labaratuvarı Müdürülüğünün 06.11.2012 tarihli raporuyla belirlendiğine göre, A. adına oluşan sicil kaydının yolsuz tescil niteliğinde bulunduğu tartışmasızdır. Davalı H..'ın durumuna gelince; Bilindiği üzere, hukukumuzda, diğer çağdaş hukuk sistemlerinde olduğu gibi kişilerin huzur ve güven içerisinde alış verişte bulunmaları satın aldıkları şeylerin ilerde kendilerinden alınabileceği endişelerini taşımamaları,dolayısıyla toplum düzenini sağlamak düşüncesiyle,alan kişinin iyi niyetinin korunması ilkesi kabul edilmiştir. Bu amaçla Medeni Kanunun 2.maddesinin genel hükmü yanında menkul mallarda 988 ve 989, tapulu taşınmazların el değiştirmesinde ise 1023.maddesinin özel hükümleri getirilmiştir. Öte yandan bir devleti oluşturan unsurlardan biri insan unsuru ise bunun kadar önemli olan ötekisi topraktır. İşte bu nedenle Devlet, nüfus sicilleri gibi tapu sicillerinin de tutulmasını üstlenmiş, bunların aleniliğini (herkese açık olmasını) sağlamış, iyi ve doğru tutulmamasından doğan sorumluluğu kabul etmiş, değinilen tüm bu sebeplerin doğal sonucu olarakta tapuya itimat edip, taşınmaz mal edinen kişinin iyi niyetini korumak zorunluluğunu duymuştur. Belirtilen ilke M.K.nun 1023.maddesinde aynen "tapu kütüğündeki sicile iyi niyetle dayanarak mülkiyet veya başka bir ayni hak kazanan 3. kişinin bu kazanımı korunur" şeklinde yer almış, aynı ilke tamamlayıcı madde niteliğindeki 1024.maddenin 1.fıkrasına göre "Bir ayni hak yolsuz olarak tescil edilmiş ise bunu bilen veya bilmesi gereken 3. kişi bu tescile dayanamaz" biçiminde öngörülmüştür.Ne var ki; tapulu taşınmazların intikallerinde,huzur ve güveni koruma,toplam düzenini sağlama uğruna, tapu kaydında ismi geçmeyen ama asıl malik olanın hakkı feda edildiğinden iktisapta bulunan kişinin,iyi niyetli olup olmadığının tam olarak tespiti büyük önem taşımaktadır. Gerçekten bir yanda tapu sicilinin doğruluğuna inanarak iktisapta bulunduğunu ileri süren kimse diğer yanda ise kendisi için maddi,hatta bazı hallerde manevi büyük değer taşıyan ayni hakkını yitirme tehlikesi ile karşı karşıya kalan önceki malik bulunmaktadır. Bu nedenle yüzeysel ve şekilci bir araştırma ve yaklaşımın büyük mağduriyetlere yol açacağı, kişilerin Devlete ve adalete olan güven ve saygısını sarsacağı ve yasa koyucunun amacının ilk bakışta, şeklen iyi niyetli gözükeni değil, gerçekten iyiniyetli olan kişiyi korumak olduğu hususlarının daima göz önünde tutulması, bu yönde tüm delillerin toplanıp derinliğine irdelenmesi ve değerlendirilmesi gerekmektedir. Nitekim bu görüşten hareketle "kötü niyet iddiasının def'i değil itiraz olduğu, iddia ve müdafaanın genişletilmesi yasağına tabii olmaksızın her zaman ileri sürülebileceği ve mahkemece kendiliğinden (resen) nazara alınacağı ilkeleri 8.ll.l99l tarih l990/4 esas l99l/3 sayılı İnançları Birleştirme Kararında kabul edilmiş, bilimsel görüşlerde aynı doğrultuda gelişmiştir. Somut olaya gelince, ikinci el olan davalının, koşullarının varlığı halinde TMK.nun 1023. maddesi koruyuculuğundan yararlanacağı kuşkusuzdur. Ancak, ikinci el konumundaki davalının iyiniyetli olup olmadığı hususunda hükme yeterli bir araştırma yapıldığını söyleyebilme olanağı yoktur.Hal böyle olunca; yukarıda değinilen ilkeler gözetilmek suretiyle araştırma, soruşturma ve inceleme yapılarak davalının iyiniyetli olup olmadığının kuşkuya yer bırakmayacak şekilde saptanması, bu doğrultuda tanık dahil tüm delillerin toplanması ve irdelenmesi, toplanan ve toplanacak olan deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir hüküm kurulması gerekirken, noksan soruşturma ile yetinilerek yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru değildir.Davalıların, temyiz itirazları açıklanan nedenlerden ötürü yerindedir. Kabulüyle, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 14.05.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.