MAHKEMESİ: FETHİYE 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ: 25/05/2010NUMARASI: 2009/530-2010/283Taraflar arasında görülen davada;Davacı, 80 ayrı taşınmazın, 775 sayılı Yasaya göre konut alanı olarak kullanılmak üzere davalı belediyeye devredildiğini, amacına uygun kullanılmadığını 775 sayılı Yasanın 3/3 ve 11.maddesine göre geri alım koşullarının oluştuğunu, bir kısım taşınmazların kıyıda kaldığını, eski eser şerhi bulunduğu, hakemde açtıkları, davanın genel mahkemede görülmesi gerektiği gerekçesiyle reddedildiğini ileri sürerek, tapuların iptali ile Hazine adına tescili isteminde bulunmuştur. Davalı, davanın reddini savunmuştur.Davaya hakem sıfatıyla bakılması gerektiği gerekçesiyle verilen görevsizlik kararı, Dairece;"... 29.6.1938 tarihli 3533 sayılı Yasanın 1.maddesi gereğince Umumi, Mülhak ve Hususi Bütçelerle idare edilen Daireler ve Belediyelerle sermayesinin tamamı Devlete veya Belediye veya Hususi idarelere Daire ve Müesseseler arasındaki ihtilafların tahkim yolu (hakem marifetiyle) ile çözümlenmesi gerekeceği muhakkaktır. Davadaki tarafların ise, anılan Yasanın 1.maddesinde belirtilen kuruluşlardan olduğu ve dava sebebinin taşınmazın aynına yönelik bulunduğu da sabittir. Ne varki, 3.7.2003 tarihinde kabul edilip 19.7.2003 tarihinde yürürlüğe giren 4916 sayılı Yasanın 24.maddesi ile 3533 sayılı Yasanın 4.maddesi hükmü değiştirilmiş, taşınmazın aynı ile ilgili ihtilaflar bu maddenin kapsamı dışına çıkılarak çekişmelerin genel mahkemelerde çözüme kavuşturulacağı hükme bağlanmıştır. Görev kuralı; kamu düneziyle ilgili olup, mahkemece davanın her aşamasında kendiliğinden (re'sen) gözetilmesi gerekli bir usul kuralıdır. Hal böyle olunca, ihtilafın taşınmazın aynına yönelik olduğu gözetilerek işin esası yönünden hükme yeterli bir araştırma yapılarak bir karar verilmesi gerekirken" gerekçesiyle bozulmuş, mahkemece bozmaya uyularak 775 sayılı Yasanın 3.maddesinin 4916 sayılı Yasanın 38.maddesi ile yürürlükten kaldırıldığı, bu madde dışında mülkiyetin geri verilmesine ilişkin herhangi bir düzenleme bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Karar, davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.Dava, tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.Hükmüne uyulan bozma ilamında gösterildiği şekilde dava konusu taşınmazların mülkiyetinin 19.07.2003 tarihinde yürürlüğe giren 4916 Sayılı Yasa ile iptal edilen 775 Sayılı Yasanın 3. maddesi hükmü gereğince davalı Belediyeye devrinin gerektiği öngörüldüğünden ve bu yasal düzenleme gözetilerek ve aynı zamanda amaca aykırı olarak kullanılmadığı belirlenerek anılan istek yönünden davanın reddine karar verilmesi doğrudur. Davacının bu yöne değinen temyiz itirazları yerinde değildir. Reddine.Ne varki, davacı Hazine tarafından davaya konu taşınmazların bir kısmının kıyı kenar çizgisi içerisinde kaldığı da ileri sürülmüş olup, anılan istek yönünden hükme yeterli uygulama yapıldığını söyleyebilme olanağı yoktur. Bilindiği üzere; son kez yürürlüğe giren 362l sayılı Kıyı Kanunu'nun "kıyı kenar çizgisini"belirleme yöntemine ilişkin 5 ve 9.maddeleri,Anayasa Mahkemesinin iptal kararı kapsamı dışında bırakılmış;anılan kanun maddesinin uygulanmasına yorum getiren ve görülmekle olan davalarda dikkate alınması zorunlu bulunan 28.ll.l997 gün ve 5/3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararın da "kural olarak,mülkiyet hukuku yönünden kıyı kenar çizgisi belirlenmesi görevinin adli yargıya ait olduğuna;ancak 362l sayılı Kıyı Kanunu'nun 9.maddesi uyarınca idare tarafından kıyı kenar çizgisi belirlenmiş ve yazılı bildirime rağmen yasal süresinde idari yargıya başvurulmaması nedeniyle yargı yolunun kapanmış olması veya idare tarafından verilip kesinleşmiş karar bulunması durumlarında,bunlara uygun şekilde kıyı kenar çizgisinin adli yargı tarafından saptanması gerektiğine"işaret edilmiştir.Hal böyle olunca,öncelikle idare tarafından 362l sayılı Kanunun 9.maddesi hükmüne göre "kıyı kenar çizgisi" haritasının düzenlenip, düzenlenmediği araştırılmalı,ondan sonra,üç jeolog veya jeoloji mühendisinden oluşturulacak uzman bilirkişi kurulu ve Tapu Fen Memuru aracılığıyla yerinde keşif yapılmalı;harita düzenlendiğinin ve yukarıda değinilen İçtihadı Birleştirme Kararı'nda belirtildiği şekilde işlem gördüğünün,böylece idarece belirlenen kıyı kenar çizgisinin davanın taraflarını bağlayan bir içerik kazandığının anlaşılması durumunda idarenin düzenlendiği haritaya değer verilerek saptanmalıdır. Harita düzenlenmediğinin yada düzenlenipte 5/3 sayılı kararda yazılı olduğu gibi bizzat bildirim yapılmadığının veya ilanen bildirime karşın,idari yargıya başvurulmadığının ortaya çıkması halinde ise,kıyı kenar çizgisi,bilimsel verilerden ve düzenlenmiş olmakla birlikte bağlayıcılık niteliğini kazanamamış haritadan yararlanılarak belli edilmeli belirlenen çizgi Tapu Fen memuru sıfatını taşıyan uzman bilirkişinin krokisine infazda kuşkuya yer bırakmayacak biçimde yansıtılmalı ve sonucuna göre bir hüküm kurulmalıdır. O halde, mahkemece eksik incelemeyle yetinilerek sonuca gidilmesinin doğru olduğu söylenemez.Davacının, bu yöne değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 27.06.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.