Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 7623 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 4637 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ : İZMİR 10. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 24/12/2012NUMARASI : 2012/23-2012/538Yanlar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü Dava , taraf muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delilerden; davacının 25241 ada 3 sayılı parselde bulunan zemin kat 1 nolu bağımsız bölümünü ablasının oğlu C..G..ye satış yoluyla temlik ettiği, C..G..nin eşi Düriye'nin Karşıyaka Esnaf ve Sanatkarlar Kredi Kefalet Kooperatifinden kredi aldığı, karşılığında çekişmeli meskenin ipotek ettirildiği, 13.4.2009 tarihinde D.G.tarafından anılan kooperatife toplam 12.509TL ödeme yapılmasıyla ipoteğin fekkedildiği ve 13.4.2009 tarihinde satış yoluyla davalı M. B.'a geçtiği, davacı ile davalının evlilik akdi olmadan uzun süredir birlikte yaşadıkları, bu ilişkiden müşterek bir kız çocuklarının olduğu, davacının iddiasını ispat bakımından yargılama sırasında 11.01.2005 tarihli “sözleşmedir” başlıklı el yazısıyla yazılmış belgeyi sunduğu, anılan belgenin “25241 ada 3 parseldeki 1 nolu bağımsız bölümün dayısı C.'e ait olduğu, işleri bozulduğundan bedelsiz olarak kendisine devrettiği, meskende oturan anneannesinden ve teyzesinden kira almayacağı, dayısının istediği zaman evi bedelsiz dayısına devredeceği” yönünde açıklamayı içerdiği ve davacı C.ile yeğeni C..'ın imzalarının bulunduğu anlaşılmaktadır.Bilindiği üzere, muvazaa, kısaca irade ve beyan arasında bilerek yaratılan uyumsuzluk şeklinde tanımlanabilir. Muvazaada taraflar üçüncü kişileri aldatmak amacıyla gerçek iradelerine uymayan, aralarında hüküm ve sonuç doğurmayan bir görünüş yaratmak için anlaşarak bazan aslında bir sözleşme yapma iradesi taşımadıkları halde görünüşte bir sözleşme yapmaktadırlar (mutlak muvazaa). Veya gerçek iradelerine uygun olarak yaptıkları sözleşmeyi iradelerine uymayan görünüşteki birsözleşme ile gizlemektedirler ( nisbi muvazaa) Yanlar, ister salt bir görünüş yaratmak için, ister başka bir sözleşmeyi gizlemek amacıyla, sözleşme yapsınlar görünüşteki sözleşme gerçek iradelerine uymadığından, tabandaki sözleşmede tapulu taşınmazlarda şekil koşullarını taşımadığından geçersizdir. Her nekadar, muvazaayı düzenleyen 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 19.maddesinde ve öteki kanun hükümlerinde muvazaalı sözleşmelerin hüküm ve sonuçları hakkında bir açıklık bulunmamakta ise de; taraflar arasında alacak ve borç ilişkisi doğurmayacağı, muvazaanın varlığının hiçbir süreye bağlı olmaksızın her zaman ileri sürülebileceği, mahkemece kendiliğinden (resen) göz önünde bulundurulması gerektiği, belirli bir sürenin geçmesi, sebebin ortadan kalkması veya ilgililerin olur (icazet) vermesi ile geçerli hale gelmiyeceği, uygulamada ve bilimsel görüşlerde ortaklaşa kabul edilmektedir. Hemen belirtmek gerekir ki, muvazaa nedeniyle geçersiz sözleşmeye dayanılarak bir taşınmazın tapuda temliki yapılmışsa bu tescil yolsuz bir tescil hükmündedir. Tapuda yapılan temlik ve tesciller illi işlemler olduğundan tapunun dayanağı sözleşme geçersiz ise tapu kaydının da Medeni Kanunun 1025. maddesine göre iptali gerekir. Ayrıca muvazaalı sözleşmeler yapıldığı andan itibaren taraflar arasında hüküm ve sonuç doğurmayacağından açılan dava sonunda verilen karar, yenilik doğurucu (inşai) bir hüküm değil, açıklayıcı (ihdasi) bir hüküm durumundadır. Öte yandan, muvazaanın varlığını iddia eden taraf veya bunların ardılı (halefi) sıfatı ile hareket eden, başka bir anlatımla sözleşmenin yanlarından birine teb'an dava açan kişi Medeni Kanunun 6. maddesi gereğince bu iddiasını isbat etmek zorundadır. Senede bağlı bir sözleşmeye karşı muvazaa iddiası, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 288 ve 290. maddelerinde belirtildiği üzere ancak yazılı delille kanıtlanabilir. Sözleşme aynı kanunun 293. maddesinde sözü edilen yakın akrabalar arasında yapılmış olsa dahi muvazaanın yazılı delille isbat edilmesi gerekir.Böyle bir sözleşmenin resmi şekilde yapılması halinde dahi olayın özelliği itibariyle adi yazılı delilin yeterli olacağı öğretide ve kararlılık kazanmış içtihatlarda ortaklaşa kabul edilmiştir. İşte bu görüşten hareketle 5.2.l947 tarih 20/6 sayılı İçtihatları Birleştirme Kararında taraf muvazaası ve takma ad (namı-müstear) davalarında iddianın ancak yazılı delille kanıtlanabileceği kabul edilmiştir. Somut olaya gelince; bilindiği gibi iptal ve tescil davalarının taşınmazın kayıt maliki aleyhine açılması zorunludur. Nitekim, eldeki davada son kayıt maliki aleyhine açılmıştır.Ancak, somut olayın özelliği itibariyle, taşınmazın son maliki bakımından iddianın incelenebilmesi için, davacı ile ilk el durumundaki dava dışı C..G.. arasındaki hukuki ilişkinin muvazaalı olup olmadığının açıklığa kavuşturulması zorunludur.Ne varki, davacının çekişmeli taşınmazı devrettiği ilk el durumundaki C.. davada yer almamıştır.Hal böyle olunca, ilk el durumundaki C..G..nin davada yer almasının sağlanması, yukarıda açıklanan ilkeler uyarınca davacı ile C..G..arasındaki temliki işlemin muvazaalı olup olmadığının açıklığa kavuşturulması, davacının iddiasını ispat bakımından yargılama sırasında sunduğu 11.01.2005 tarihli “sözleşmedir” başlıklı el yazısıyla yazılmış belgenin aslının taraflardan istenmesi ve değerlendirilmesi davacının tutunduğu belgenin sonradan düzenlenmiş olmasının sonuca etkili olmadığının gözetilmesi, davacı tarafından C..'a yapılan temlikin muvazaalı olduğunun saptanması durumunda, son kayıt maliki davalı M.B.'ın iyiniyetli olup olmadığının bir başka ifadeyle TMK'nun 1023. maddesinin koruyuculuğundan yaralanıp yararlanamayacağının değerlendirilmesi, varılacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken, bu hususlar gözetilmeksizin eksik inceleme sonucu yazılı olduğu üzere karar verilmesi doğru değildir. Davacı C.in yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine.14.05.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.