Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 758 - Karar Yıl 2009 / Esas No : 12807 - Esas Yıl 2008





MAHKEMESİ : YUMURTALIK ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 01/02/2008NUMARASI : 2007/232-2008/25Taraflar arasında görülen davada;Davacı, kayden paydaş olduğu çekişme konusu taşınmaza, davalının haklı ve geçerli bir nedene dayanmaksızın elattığını ileri sürerek, elatmanın önlenmesini istemiştir. Davalı, davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, davacı iddiası sabit görülerek davanın kabulüne karar verilmiştir.Karar, davalı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi . raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü. -KARAR-Dava, paylı mülkiyet üzere olan taşınmazda paydaşın paydaş aleyhine açtığı elatmanın önlenmesi isteğine ilişkindir.Dosya içeriğinden, toplanan delillerden, özellikle eksiğin tamamlanması yoluyla getirtilen kayıt ve belgelerden, dava konusu 500 parsel sayılı taşınmazda davacı ile birlikte tarafların miras bırakanı M.S.inde kayden paydaş olduğu anlaşılmaktadır.Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmişsede; hükme yeterli bir araştırmanın yapıldığını söyleyebilme olanağı yoktur. Bilindiği üzere;paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamıyan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan payına vaki elatmanın önlenilmesini her zaman istiyebilir. Hatta elbirliği mülkiyetinde dahi paydaşlardan biri öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine elatmanın önlenilmesi davası açabilir. Ancak, o paydaşın, payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa açacağı elatmanın önlenilmesi davasının dinlenme olanağı yoktur. Yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu elatmanın önlenilmesi davası ile değil, kesin sonuç getiren taksim veya şuyun satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerekmektedir. Öte yandan, yurdumuzda sosyal ekonomik nedenlerle kırsal kesimlerden kentlere aşırı akım, nüfus çoğalması, büyük mesken ve işyeri ihtiyacı nedeniyle hızlı yapılaşma karşısında görevli mercilerin aciz kalmaları veya çeşitli nedenlerle göz yummaları sonucu, izinsiz, ruhsatsız, resmi kayıtlara bağlanmayan büyük yerleşim alanları oluştuğu, bu arada paylı taşınmazların tapuda resmi ifrazları yapılmadan paydaşlar arasında haricen veya fiilen taksim edilip üzerlerine büyük mahalleler hatta beldeler yapıldığı bir gerçektir. Bilindiği üzere M.K.nun 706, B.K.nun 2l3, T.K.nun 26. maddeleri hilafına tapulu taşınmazlarda harici veya fiili taksim ile payların mülkiyeti ana taşınmazdan ayrılamaz. Nevarki, taşınmazın kullanma biçimi tüm paydaşlar arasında varılan bir anlaşma ile belirlenmiş yada fiili bir kullanma biçimi oluşmuş, uzun süre paydaşlar bu durumu benimsemişlerse kayıtta paylı, eylemsel olarak ( fiilen) bağımsız bu oluşumun tapuda yapılacak resmi taksime veya şuyun satış suretiyle giderilmesine yahut o yerde bir imar uygulaması yapılmasına kadar korunması, " akte vefa" kuralının yanında M.K.nun 2. maddesinde düzenlenen iyi niyet kuralının da bir gereğidir. Aksi halde, pekçok kimse zarar görecek toplum düzeni ve barışı bozulacaktır. O halde, paydaşlar arasındaki elatmanın önlenilmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planın olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği saptanılmalı, harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlık yukarıda değinildiği gibi, M.K.nun müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmelidir. Somut olaya gelince; çekişmeli taşınmazda davalının miras bırakanı olan Mümin'in 1/4 payı olduğu M.in 10.2.1991 yılında ölümü ile davalının da irsen hak sahibi durumuna geldiği gözetilmeksizin, anılan taşınmazda davalının kayda dayalı bir hakkı olmadığı gerekçesiyle davanın kabul edilmiş olması doğru değildir.Hal böyle olunca, belirlenen olgular dikkate alınarak yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda hükme yeterli bir araştırma yapılması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması isabetsizdir.Davalının temyiz itirazları yerindedir.Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 26.1.2009 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.