Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 7573 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 18710 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTaraflar arasında görülen el atmanın önlenmesi davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacılar tarafından yasal süresi içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ...'ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;-KARAR-Davacılar, murislerinden intikal eden, kendileri ve diğer bazı müştereklerinin maliki olduklar... İlçesi, ...) Köyü'ndeki henüz kadastro görmemiş tapulu taşınmazlarına davalılar tarafından el atıldığını, davalıların kaba kuvvet de kullanmak suretiyle taşınmazlardan faydalanmalarına engel oldukları iddiasıyla el atmasının önlenmesini istemişlerdir.Davalılardan bir kısmı davaya cevap vermemiş, davaya cevap veren bir kısım davalılar da, taşınmazları harici satış senetleri ile satın aldıklarını, yıllardan beri taşınmazların zilyedi olduklarını, imar ve ihya ettiklerini, davacıların tapularının geçersiz olduğunu ileri sürerek davanın reddini savunmuşlardır. Mahkemece, henüz kadastrosu yapılmamış dava konusu taşınmazların, keşif esnasında gerek mahalli bilirkişiler gerekse davacılar tarafından yerlerinin gösterilememesi karşısında davanın ispatlanamadığı gerekçesiyle, reddine karar verilmiştir. Dosya içeriği ve toplanan delillerden dava konusu taşınmazların davacıların murislerine ait olduğu davacılar tarafından iddia edilmekte ise de tapu kayıt malikleri ile davacılar arasında veraset ilamı ya da nüfus kayıtları ile bağlantı kurulmaksızın ve davacıların dava şartlarından olan aktif dava ehliyetlerinin bulunup bulunmadığı tespit edilmeksizin işin esası hakkında karar verilmesi isabetsizdir. Öte yandan davada davalı sıfatıyla 107 kişinin bulunduğu ve bunlardan bir kısmına ilanen tebligat yapıldığı anlaşılmaktadır. Hemen belirtilmelidir ki, yargılamanın sağlıklı bir biçimde sürdürülebilmesi, iddia ve savunma ile ilgili delillerin eksiksiz toplanıp tartışılabilmesi, davanın süratle sonuçlandırılabilmesi, öncelikle tarafların yargılama gününden haberdar edilmesi ile mümkündür. Kişinin, hangi yargı merciinde duruşmasının bulunduğunu, hakkındaki iddia ve isnatların nelerden ibaret olduğunu bilebilmesi, usulüne uygun olarak tebligat yapılması ile sağlanabilir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Yasanın 27. maddesi (HUMK’nun 73. maddesi) uluslararası sözleşmeler ve Anayasanın 36. maddesiyle en temel yargısal hak olarak kabul edilen hukuki dinlenilme hakkı gözetilerek, mahkeme, tarafları dinlemeden, onların iddia ve savunmalarını bildirmeleri için usulüne uygun olarak davet etmeden hükmünü veremez. Bu bakımdan davetin ve bunun yazılı şeklinin (davetiyenin) davadaki önemi büyüktür. Tebligatın nasıl ve kimlere yapılacağı adres araştırması ve tespitin yöntemi 7201 sayılı Tebligat Kanununda gösterilmiş, 5490 Sayılı Nüfus Hizmetleri Kanununun 48 ve devamı maddelerinde de adres bilgilerinin tutulması, güncellenmesi ve kullanılması ile ilgili hükümler öngörülmüştür. Öncelikle, yasaya uygun biçimde taraf teşkilinin tamamlanmasından sonra işin esasına girilmesi, deliller toplanarak bir sonuca ulaşılması asıldır. Değinilen işlemler nedeniyle tebligat bilgilendirme yanında, belgelendirme özelliği de bulunan bir usuli işlemdir. Tebliğ ile ilgili, Tebligat Kanunu ve Tüzük hükümleri şeklidir. Bu nedenle, tebligata ilişkin yasal hükümlerin gözden uzak tutulmaması ve uygulanması zorunludur. Kural olarak “tebligat” tebligat yapılacak kişiye bilinen en son adresinde yapılır. 6099 sayılı yasanın 3. maddesiyle eklenen 7201 sayılı Tebligat Kanununun 10/2 maddesinde ‘’ Bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması halinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri bilinen en son adres olarak kabul edilir ve tebligat buraya yapılır.’’ aynı yasanın 5. maddesiyle eklenen Tebligat Kanununun 21/2 maddesinde "Gösterilen adres muhatabın adres kayıt sistemindeki adresi olup, muhatap o adreste hiç oturmamış veya adresten sürekli olarak ayrılmış olsa dahi, tebliğ memuru tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir veya memurlarına imza karşılığında teslim eder ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırır. İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılır." Muhataba tebligat yapılamamışsa, tebliğ memuru bulabileceği adresleri araştırır, bulamazsa durumu muhtara onaylatmak suretiyle saptar, tebliği çıkaran kuruluşa bildirir. İlgili kuruluş kişinin adresini resmi veya özel kurum ve dairelerden gerekli gördüklerinden araştırır. Buna rağmen, adres tespit edilemezse adres meçhul sayılarak ilanen tebligat kararı verilebilir. (Teb.K 28. md ) Özetlenen ilkeler, yasal ve yargısal uygulamalarla benimsenmiş öğretide de bu yönde görüşler ifade edilmiştir. (1.H.D. 29.09.2009 2009/ 4569-9393, 1. H.D. 22.03.2010 2010/ 1988-3235, HGK 20.09.1999 1-609/744 Baki Kuru HMU 2. cilt. 5. 1582, 1583) Taraf teşkilinin sağlanması Anayasanın 90/son maddesi delaletiyle AİHS’ nin 6. maddesi hükmü uyarınca adil yargılanma hakkının da bir gereğidir. Somut olaya gelince; davalılar hakkında yeterli adres araştırması yapılmadan dava dilekçesi ilanen tebliğ edilmiş olmakla tebliğin yöntemine uygunluğu sağlanmamıştır. Özellikle, kendilerine ilanen tebligat yapılıp da dosyaya avukat aracılığı ile katılan davalılar hariç olmak üzere, usulüne uygun adres araştırması yapılmaksızın kendilerine ilanen tebligat yapılan ve hatta ilanen tebligatta adı ve soyadı yanlış yazılan (davalı ...'a ilanen tebligat... olarak yapılmış) davalılar bakımından gerek usul hukuku bakımından taraf teşkilinin tamamlandığı, gerekse davalıların hukuka uygun olarak savunma haklarını kullanmalarına imkan sağlandığı söylenemez. Hal böyle olunca; öncelikle davacıların aktif dava ehliyetinin bulunup bulunmadığının tespiti bakımından davacılara veraset ilamı ibraz etmeleri için gereken sürenin verilmesi dava açma ehliyetinin bulunması halinde ve taraf teşkilinin usûlüne uygun yapılacak tebligatlarla, olmaz ise yasal prosedüre uygun olarak yapılacak adres araştırmalarından da bir sonuç elde edilemezse başvurulacak ilanen tebligatla sağlandıktan sonra işin esasına girilerek bir karar verilmesi gerekirken, gerek davacıların aktif dava ehliyeti araştırılmaksızın gerek usulüne uygun olarak taraf teşkili sağlanmadan davalıların savunma hakları kısıtlanarak işin esası bakımından yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru değildir.Davacıların temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün belirtilen nedenlerden ötürü, (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma sebebine göre sair temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 23.06.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.