Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 7548 - Karar Yıl 2010 / Esas No : 6779 - Esas Yıl 2010





MAHKEMESİ: BÜYÜKÇEKMECE 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ: 17/04/2009NUMARASI: 2005/1084-2009/457Taraflar arasında görülen davada;Davacı, davalıların paydaş oldukları 115 parsel sayılı taşınmazın kıyı- kenar çizgisi içerisinde kaldığını, kıyıların devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olup özel mülke konu olamayacağını ileri sürerek tapunun iptal ve terkini ile elatmanın önlenmesi ve yıkım isteğinde bulunmuştur.Bir kısım davalılar, davanın reddini savunmuşlardır.Mahkemece,5841 Sayılı Yasa ile değişik 3402 Sayılı Yasanın 12/3 maddesi gereğince hak düşürücü sürenin geçtiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Karar, davacı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.Dava, 3621 Sayılı Yasadan kaynaklanan tapu iptal ve sicil kaydının kütükten terkini,elatmanın önlenmesi ve yıkım isteklerine ilişkindir.Mahkemece, hak düşürücü süre nedeni ile davanın reddine karar verilmiştir.Davalılara ait dava konusu 3 pafta 115 parsel sayılı taşınmazın kadastro tespitinin 05.09.1967 tarihinde kesinleştiği eldeki davanın ise, 09.11.2005 tarihinde açıldığı kayden sabittir.Bilindiği üzere, 14 Mart 2009 tarihli Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 5841 Sayılı Yasa’nın 2. maddesi ile 3402 Sayılı Kadastro Yasası’nın 12. maddesinin üçüncü fıkrasına “Bu hüküm, iddia ve taşınmazın niteliğine yahut Devlet veya diğer kamu tüzel kişileri dâhil, tarafların sıfatına bakılmaksızın uygulanır.” cümlesi ve aynı Yasa’nın 3. maddesi ile de 3402 Sayılı Yasa’ya “Bu Kanunun 12 nci maddesinin üçüncü fıkrası hükmü, Devletin hüküm ve tasarrufu altında olduğu iddiası ile yürürlük tarihinden önce açılmış ve henüz kesin hükme bağlanmamış olan davalarda dahi uygulanır.” şeklindeki geçici 10. madde eklenmiştir.Somut olayda, kadastro tespitinin kesinleşmesinden itibaren dava tarihine kadar 10 yıllık sürenin geçtiği açıktır. 3402 Sayılı Yasanın 12/3. maddesinde öngörülen süre hak düşürücü süre olup, kamu düzeni ile ilgilidir ve mahkemece davanın her aşamasında res'en gözetilmesi gerekli olumsuz dava şartlarındandır. Özellikle bu hususlar gözetilerek davanın reddedilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığına göre davacı hazine vekilinin diğer temyiz itirazı yerinde değildir, reddine,Ancak hemen belirtilmelidir ki, bir taraf, dava açıldığı andaki mevzuata ve içtihat durumuna göre davasında haklı olup da, dava açıldıktan sonra yürürlüğe giren (geçmişe etkili) yeni bir yasa hükmü yada yeni bir İnançları Birleştirme Kararı gereğince davayı kaybederse, davada haksız çıkmış olmasına rağmen, yargılama giderlerinden sorumlu tutulamaz. Anılan bu kural yasal ve yargısal uygulamada kararlılık kazanmıştır.(Baki Kuru, Hukuk Usulü Muhakemeleri 5. cilt, sayfa 5338, dipnot 159; 10. H.D. 21/12/1976, 8770/8739 ve dipnot 160: 5. HD 12/09/1977, 5445/5655 dipnot 161: 10.HD 24/02/1976, 6296/1297) Ayrıca, her dava açıldığı tarihteki koşullara bağlıdır. Öte yandan avukatlık ücreti 29.05.1957 tarih ve 4/16 sayılı İnançları Birleştirme Kararı uyarınca yargılama giderlerinden sayılır. Davacı hazine temyiz dilekçesinde sair nedenlerden söz etmek suretiyle bu hususa değinmiştir.Taşınmazın kıyı kenar çizgisi kapsamında kalması halinde davacı hazinenin dava tarihinde dava açmakta haklı olacağı dikkate alındığında ve yargılama sırasında yürürlüğe giren 5841 Sayılı Yasa gereğince dava reddedildiğine göre, ilke bazında davalının tüm yargılama giderlerinden ve avukatlık ücretinden sorumlu tutulması gerekeceğinde kuşku yoktur. Hal böyle olunca; yerinde uzman bilirkişi kurulu aracılığı ile keşif yapılarak dava konusu taşınmazın kıyı-kenar çizgisi içinde kalıp, kalmadığının saptanması ve oluşacak duruma göre yargılama giderlerinin hüküm altına alınması gerekirken değinilen husus gözardı edilerek yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir. Davacı Hazinenin, bu yöne değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedene hasren HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 28.06.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.