Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 7495 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 4515 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ : ADANA 3. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 27/12/2011NUMARASI : 2010/94-2011/849Yanlar arasında görülen tapu iptali tescil ve manevi tazminat davası sonunda, yerel mahkemece, davacı H.yönünden feragat nedeniyle davanın reddine, diğer davacı İ.açısından muristen intikal eden taşınmazlarda geçerli bir taksimin bulunduğu gerekçesiyle miras payı oranında davanın kabulüne, birleşen davada ise davalının beyanının savunma sınırları içerisinde olduğu kabul edilerek davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davalı-birleşen davacı Y. tarafından yasal süresi içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü; Asıl dava, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı tapu iptali-tescil, birleştirilen dava, davalı Y. tarafından davacı H.aleyhine açılan manevi tazminat isteğine ilişkindir.Davalı, Akbanktan kredi alıp davacı İ.'e verdiğini, diğer kardeşlerinin de kefil olduğunu ve taşınmaz kaydına ipotek konulduğunu, verilen talimat doğrultusunda hareket ettiğini, davacı İ..'in borcunu ödememek için bu yolu seçtiğini bildirip davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, davacı H.e'nin davasının feragat nedeniyle reddine, davacı İ.in davasının kabulüne birleştirilen davanın reddine karar verilmiştir.Toplanan deliller ve tüm dosya içeriği ile yerinde olmadığı saptanarak birleştirilen davanın reddedilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur.Davalı Y.un bu yöne değinen temyiz itirazları yerinde görülmediğinden reddine.Davalının öteki temyiz itirazlarına gelince;Toplanan delillerden ve tüm dosya içeriğinden, miras bırakan A.R.'nin 27.9.1986 tarihinde öldüğü, mirasçıları olarak davanın tarafları ile dava dışı kişilerin kaldığı çekişmeli 68 sayılı parselin muris A.R. ile A. R.nin annesi (tarafların babaanneleri) D.. adına paylı mülkiyet üzere kayıtlı iken D..nün diğer mirasçılarının paylarının satış suretiyle davalıya temlik edildiği, babaanneden babaya kalan payla birlikte baba A..R..payının mirasçılar adına intikalinden sonra mirasçılardan C.dışındaki mirasçıların paylarının vekaleten davalı payının asaleten 12.01.2010 tarihinde dava dışı M.G.devredildiği, M.in de 13.1.2010 tarihinde davalıya aktardığı, tüm bu işlemlerden önce taşınmaz kaydına davalı Y.tarafından alınan kredi nedeniyle 480 bin liralık ipotek konulduğu, davacı İ.payı yönünden yine kayda birden çok haciz şerhi işlendiği, davacı H..ile dava dışı mirasçı R.t tarafından 12.4.2010 tarihinde davalının vekil sıfatı ile yapmış olduğu tüm işlemler nedeniyle ibra edildiğine dair ibraname düzenlediği, mirasçı R.'ın tanık olarak alınan ifadesinde davacı İ..'e 200 bin lira verildiği, işlemlerin İ..'in talimatı ile gerçekleştirildiğini beyan ettiği anlaşılmaktadır.Bilindiği üzere; Borçlar Kanununun temsil ve vekalet bağıtını düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar. Borçlar Kanununda sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 390/2 maddesinde "vekil, müvekkiline karşı vekaleti hüsnüniyetle ifa ile mükelleftir..." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi,ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu gözardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin birinci fıkrası uyarınca sorumlu olur. Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi Medeni Kanunun 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz. Ne varki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, Medeni Kanunun 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır. Somut olaya gelince, hükme yeterli bir araştırma ve inceleme yapıldığını söyleyebilme olanağı yoktur.Hal böyle olunca, iddianın ve savunmanın yukarıda açıklanan ilkeler uyarınca araştırılması, gerektiğinde yine davacıyı vekil tayin eden dava dışı diğer kardeşlerin bilgilerine başvurulması, mirasçıların paylarının talimat doğrultusunda dava dışı Mehmet'e temlik edilip edilmediğinin araştırılması, bir başka anlatımla temliklerin iradi mi yoksa vekalet görevinin kötüye kullanılmak suretiyle mi gerçekleştirildiğinin toplanan ve taplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek açıklığa kavuşturulması, hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, noksan soruşturma ile yetinilerek yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru değildir.Kabule göre de, miras bırakan A..R..'nin payı ile Döndü'den A..R..ye gelen pay üzerinden davacının miras payı oranında kabul kararı verilmesi gerekirken, babaanne Döndü'nün diğer çocukları tarafından davalıya temlik edilen payların da kabul kapsamına alınmış olması da isabetsizdir.Davalının temyiz itirazları değinilen yönler itibarıyla yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 13.05.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.