MAHKEMESİ : KONYA 3. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 25/04/2013NUMARASI : 2011/21-2013/344 Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekilince yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, tetkik hakimi .. .raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp, düşünüldü; -KARAR- Dava, ketmi verese hukuksal nedenine dayalı pay oranında tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir. Mahkemece, davacı vekiline intikale konu mirasçılık belgesinin iptali davası açması için 2 haftalık kesin süre verilmesine rağmen davacı vekilinin bu süreye uyup dava açtığını belgelendirmediği, ayrıca 1.4.1974 tarih ½ Sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının uygulama yeri bulunmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir. Dosya içeriği ve toplanan delillerden;1824 ada 1 ve 2 parsel sayılı taşınmazların ½ oranında paydaşı Şerife Yürür'ün 24.04.1965 tarihinde ölümü ile dava dışı oğlu Hüseyin tarafından ibraz edilen davacının mirasçı olarak yer almadığı Konya 2. Sulh Hukuk Mahkemesinin 03.02.1978 tarih 1977/197 E. 1978/74 K. sayılı veraset ilamına dayalı olarak bu kişi adına intikalinin sağlandığı, Hüseyin'in de taşınmazdaki payını baba bir anne ayr?? kardeşleri olan davalı Mustafa'ya 03.12.1980 tarihli satış suretiyle temlik ettiği, davacının babası muris M.E. E. resmi nikahlı eşi Ş.E. kızı olarak nüfus kaydında görünür iken Ş.Y. kızı olarak annesinin nüfus kaydına 1986 tarihinde Konya 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1986/622-1009 E.K. sayılı kararı ile yazıldığı, bu arada taşınmazların 2981 Sayılı Yasanın 10/b maddesi hükmü gereğince sırasıyla 5426 ada 1 ve 2 parseller olarak 1999 yılında davalı Mustafa adına ½ hisse ile tespit edilip 2001 yılında tespit gibi tescil edildiği,ayrıca babası olan ortak miras bırakan M. E. E.da dava konusu 1 parselde 4/10 ve 2 parselde ½ hissesinin bulunduğu,davacı tarafından ibraz edilen Konya 4. Sulh Hukuk Mahkemesinin 01.10.2010 gün 2010/1442-1486 sayılı mirasçılık belgesinden davacının da Ş. Y. mirasçısı olduğu, davacının 2007 tarihli mirasçılık belgesi ile M. E. E. ve 2010 tarihli hasımsız mirasçılık belgesi ile de Ş. Y. mirasçısı olduğunun belgelendiğini ileri sürerek tapu kayıtlarının iptali ile miras payı oranında tescil istemli eldeki davayı açtığı anlaşılmaktadır. Çekişmeli 5426 ada 1 ve 2 parsel sayılı taşınmazlarda davacı ve davalının babası olan ortak miras bırakan M.E. E. halen paydaş olduğu, ölümünden sonra intikal yapılmadığı elbirliği mülkiyetine tabi bulunduğu bu durumda davacının her zaman murisinin veraset ilamını sunarak intikal yaptırabileceği açıktır. Anılan parseller bakımından davanın reddi bu gerekçe ile ve sonucu itibariyle doğrudur.Davacı vekilinin bu yönlere değinen temyiz itirazları yerinde değildir. Reddine. Davacı vekilinin öteki temyiz itirazlarına gelince; Bilindiği üzere; davaların kısa zamanda sonuçlandırılması, adaletin bir an önce tecellisi için, taraflarca veya Mahkemelerce yapılması gereken bir kısım adli işlemler sürelere bağlanmıştır. Bu sürelerin bazılarını kanun bizzat belirlerken bir kısmını işin özelliğine, tarafların durumlarına göre belirlemesi için hakime bırakmıştır. Kanuni süreler açıkça belirtilen ayrıcalıklar dışında kesindir. Bu nedenle 6100 sayılı HMK. nun 90. maddesi açık hükmünde belirtildiği gibi kanunun tayin ettiği süreler hakim tarafından azaltıp çoğaltılamaz. Buna karşın, aynı Kanunun 94. maddesine göre hakimin belirlediği süreler ise kural olarak kesin değildir. Hakim tayin ettiği süreyi henüz dolmadan azaltıp çoğaltacağı gibi, süre geçtikten sonra da tarafın isteği üzerine yeni bir süre tanıma yoluna da gidebilir. Bu takdirde verilen ikinci süre kesindir. Ancak, hakim kendi belirlediği sürenin kesin olduğuna da karar verebilir. Kesin sürenin tayin edilmesi halinde, karşı taraf yararına usulü kazanılmış hak doğacağı da kuşkusuzdur. Hemen belirtmek gerekir ki, ister kanun, isterse hakim tarafından tayin edilmiş olsun kesin süre içerisinde yerine getirilmeyen bir işlemin bu süre geçtikten sonra yerine getirilmesine yasal olanak yoktur. Böylece kesin sürenin kaçırılması; o delile veya hakka dayanamamak gibi ağır sonuçları birlikte getirmekte, bazen davanın kaybedilmesine dahi neden olmaktadır. Bu itibarla geciken adaletinde bir adaletsizlik olduğu düşüncesinden hareketle, davaların yok yere uzamasını veya uzatılmak istenmesini engellemek üzere konan kesin süre kuralı, kanunun amacına uygun olarak kullanılmalı, davanın reddi için bir araç sayılmamalıdır. Öncelikle, kesin süreye ilişkin ara kararı her türlü yanlış anlaşılmayı önleyecek biçimde açık ve eksiksiz yazılmalı, yapılacak işler teker teker belirtilmelidir. Bunun yanında verilen süre yeterli, emredilen işler, gerekli ve yapılabilir nitelik taşımalı, ayrıca hakim süreye uyulmamanın sonuçlarını açıkça anlatmalı, tarafları uyarmalıdır. Öte yandan, kesin süre tarafların yanında hakimi de bağlayacağından uyulmaması halinde gereği hakim tarafından hemen yerine getirilmelidir. Öte yandan,ketmi verese (mirasçılığın gizlenmesi) davalarında uyuşmazlığın çözümü, hasımlı veraset ilamı alınmak üzere açılacak bir dava sonucu, miras bırakanın tüm mirasçılarının belirlenmesi ve davacının bu mirasçılar arasında yer alıp almadığının saptanmasına bağlıdır. Gerçekten de, Mahkemece bu durum belirlenmek suretiyle davacı vekiline Konya 2. Sulh Hukuk Mahkemesinin 03.02.1978 tarih 1977/197 E. 1978/74 K. sayılı veraset ilamının iptali için dava açmak üzere 28.01.2013 tarihli celsede iki haftalık kesin süre verilmiş ve davacı vekili bir sonraki 25.04.2013 tarihli celsede dava açtığını bildirmiş ise de bu beyana itibar edilmeyerek davacı vekilinin bu süreye uyup dava açtığını belgelendirmediği gerekçesi ile kesin süre nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir. Nevarki,temyiz dilekçesine ekli Konya 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/127-73 E.K. sayılı ilamından davacı vekilinin Konya 2. Sulh Hukuk Mahkemesinin 03.02.1978 tarih 1977/197 E. 1978/74 K. sayılı veraset ilamının iptali için hasımlı olarak 14.02.2013 tarihinde dava açtığı anlaşılmaktadır. Hernekadar, davacı vekiline 28.01.2013 tarihli oturumda veraset ilamının iptali için dava açmak üzere iki haftalık kesin süre verilmiş, verilen kesin süre geçtikten sonra 14.02.2013 tarihinde dava açılmış ise de duruşma 25.04.2003 tarihine bırakılmıştır.Kesin sürenin amacı davanın uzamasına engel olmaktır. Duruşmanın atılı olduğu tarihten önce veraset ilamının iptali davası açılmış olup kesin sürenin amacı gerçekleşmiştir. Hal böyle olunca; önceki veraset ilamının iptali davasının sonucu beklenerek davacının miras bırakan Şerife Yürür'ün mirasçısı olup olmadığı belirlenmek suretiyle işin esası değerlendirilerek hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir. Davacı vekilinin temyiz itirazları açıklanan nedenlerden ötürü yerindedir. Kabulüyle (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma sebebine göre diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 09.04.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.