MAHKEMESİ : KARTAL 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 11/03/2008NUMARASI : 2006/217-2008/76Taraflar arasında görülen davada;Davacı, kayden paydaşı bulunduğu . Parsel sayılı taşınmazdaki . Nolu özel parsele davalının inşaat yapmak suretiyle müdahale ettiğini, Kaymakamlıktan aleyhine men kararı alarak çekişme yarattığını ileri sürüp elatmanın önlenmesine ve çekişmenin giderilmesine karar verilmesini istemiştir.Davalı, dava konusu taşınmaza kendisinin de paydaş olup . nolu özel parseli davacıdan önce satın aldığını belirtip davanın reddini savunmuştur. Karşı davasında, kayden paydaşı bulunduğu 8 parsel sayılı taşınmazdaki .nolu özel parsele davalının inşaat yapmak ve hafriyat dökmek suretiyle müdahale ettiğini ve zarar verdiğini ileri sürüp elatmanın önlenmesine, yıkıma ve 359.407.980. TL tazminatın tahsiline karar verilmesini istemiştir.Mahkemece, davanın ve karşı davanın reddine ilişkin olarak verilen karar, dairece; “ çekişmeli yerle ilgili imar uygulamasının dayanağını teşkil eden encümen kararına karşı idari yargı yerinde açılan davanın kesinleşmesinin beklenmesi, kesinleştiğinin saptanması halinde yukarıda açıklandığı gibi imar parselindeki mülkiyet durumu esas alınarak bir karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu üzere hüküm tesisi isabetsizdir” gerekçesiyle bozulması üzerine bozmaya uyularak davanın kabulüne ve karşı davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.Karar, davalı (karşı davanın davacısı) tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi 'ın raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü. Dava ve karşı dava, elatmanın önlenmesi, çekişmenin giderilmesi ve tazminat isteklerine ilişkindir.Mahkemece, davanın kabulüne, karşı davanın ise, kısmen kabulüne karar verilmiştir. Hükmüne uyulan bozma ilamında, çekişme konusu taşınmazla ilgili yapılan imar uygulamasının dayanağını teşkil eden encümen kararına karşı idari yargı yerinde açılan davanın kesinleşmesinin beklenmesi, imar uygulamasının kesinleştiğinin saptanması halinde yukarıda açıklandığı gibi imar parselindeki mülkiyet durumu esas alınarak bir karar verilmesi gereğine değinilmiştir.Mahkemece, bozma ilamı doğrultusunda yapılan araştırma sonucunda, çekişme konusu 8 parsel sayılı taşınmazda Kartal Belediye Başkanlığınca 05.06.1995 tarihli encümen kararı ile imar uygulaması yapılarak 25 ada 6 sayılı imar parselinde tarafların paydaş kılındığı, imarın sicile yansımadığı, anılan imar uygulama işlemine karşı açılan davanın İstanbul 6. İdare Mahkemesinin 28.10.1999 tarih, 1998/195 esas, 1999/1185 karar sayılı ilamı ile reddedildiği, anılan ret kararının kesinleştiği, ne var ki, belediyenin 05.06.2005 tarih, 1221 sayılı encümen kararı ile, ada bazında yeni bir imar uygulaması başlatıldığı ve dava konusu 8 parsel sayılı taşınmazın uygulama dışında bırakıldığı, halen taşınmazın paylı mülkiyet üzere taraflar ve dava dışı kişiler adına kadastral parsel üzere kayıtlı bulunduğu anlaşılmaktadır. O halde, uyuşmazlığın paydaşlar arasında elatmanın önlenmesi ile ilgili ilkeler doğrultusunda çözüme kavuşturulması gerekeceği kuşkusuzdur.Ne var ki, mahkemece yapılan araştırma ve uygulamanın hüküm kurmaya elverişli olduğunu söyleyebilme olanağı yoktur. Bilindiği üzere; Paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamıyan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan payına vaki elatmanın önlenilmesini her zaman istiyebilir. Hatta elbirliği mülkiyetinde dahi paydaşlardan biri öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine elatmanın önlenilmesi davası açabilir. Ancak, o paydaşın, payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa açacağı elatmanın önlenilmesi davasının dinlenme olanağı yoktur. Yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu elatmanın önlenilmesi davası ile değil, kesin sonuç getiren taksim veya şuyun satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerekmektedir. Öte yandan, yurdumuzda sosyal ekonomik nedenlerle kırsal kesimlerden kentlere aşırı akım, nüfus çoğalması, büyük mesken ve işyeri ihtiyacı nedeniyle hızlı yapılaşma karşısında görevli mercilerin aciz kalmaları veya çeşitli nedenlerle göz yummaları sonucu, izinsiz, ruhsatsız, resmi kayıtlara bağlanmayan büyük yerleşim alanları oluştuğu, bu arada paylı taşınmazların tapuda resmi ifrazları yapılmadan paydaşlar arasında haricen veya fiilen taksim edilip üzerlerine büyük mahalleler hatta beldeler yapıldığı bir gerçektir. Bilindiği üzere M.K.nun 706, B.K.nun 2l3, T.K.nun 26. maddeleri hilafına tapulu taşınmazlarda harici veya fiili taksim ile payların mülkiyeti ana taşınmazdan ayrılamaz. Nevarki, taşınmazın kullanma biçimi tüm paydaşlar arasında varılan bir anlaşma ile belirlenmiş yada fiili bir kullanma biçimi oluşmuş, uzun süre paydaşlar bu durumu benimsemişlerse kayıtta paylı, eylemsel olarak ( fiilen) bağımsız bu oluşumun tapuda yapılacak resmi taksime veya şuyun satış suretiyle giderilmesine yahut o yerde bir imar uygulaması yapılmasına kadar korunması, " akte vefa" kuralının yanında M.K.nun 2. maddesinde düzenlenen iyi niyet kuralının da bir gereğidir. Aksi halde, pekçok kimse zarar görecek toplum düzeni ve barışı bozulacaktır. O halde, paydaşlar arasındaki elatmanın önlenilmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planın olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği saptanılmalı, harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlık yukarıda değinildiği gibi, M.K.nun müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmelidir.Hal böyle olunca; yukarıdaki ilke ve olguları kapsar biçimde bir araştırma ve uygulama yapılması, soruşturmanın eksiksiz tamamlanması, hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken noksan soruşturma ile yetinilerek yazılı olduğu üzere hüküm tesisi isabetsizdir. Davalının bu yönlere ilişkin temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 25.06.2009 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.