MAHKEMESİ : İSTANBUL 4. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 25/11/2014NUMARASI : 2012/513-2014/323Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi 'in raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;-KARAR-Dava, 5737 sayılı Yasanın 17. maddesine dayalı gaiplik kararı verilmek suretiyle tapu iptal tescil ve taşınmazın vakfı adına tescili isteğine ilişkindir.Davacı Vakıflar İdaresi; çekişme konusu 44 parsel sayılı taşınmazın 1/2 payının kayıt maliki “Serape kızı Akabi”yi tanıyan bilen olmadığını, Defterdarın kayyım olarak atandığını ileri sürerek, 5737 sayılı Yasanın 17. maddesi uyarınca kayıt malikinin gaipliğine karar verilmek suretiyle taşınmazın anılan payın Veliyiddin Efendi Vakfı adına tescili isteğiyle eldeki davayı açmıştır. Davalı Kayyım; davanın öncelikle husumet nedeniyle reddi gerektiğini, vakfiyenin ve vakfın niteliğinin araştırılması gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, 5737 sayılı Yasanın 17. maddesindeki koşulların gerçekleştiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir. Bilindiği üzere; mahkeme kararlarında nelerin yazılacağı 6100 Sayılı HMK’nun 297.maddesinde de belirtilmiştir. Hüküm sonucu kısmında gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin isteklerin her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların sıra numarası altında birer birer duraksamaya yer bırakmayacak biçimde gösterilmesi gerekir.Somut olay yukarıda açıklanan ilkeler çerçevesinde değerlendirildiğinde hüküm fıkrasının usulüne uygun olduğunu söyleyebilme imkanı yoktur. Şöyle ki; davada kayıt malikinin gaipliğine ve taşınmazın vakfı adına tescili talep edildiği halde, gaiplik talebi hakkında herhangi bir karar verilmemiş, yalnız tapu iptal ve tescil istemi hakkında karar verilmiştir.Kabule göre de; davalı Kayyımın davada yasal hasım konumunda olduğu gözetilmeksizin karar ve ilam harcından sorumlu tutulmuş olması da doğru değildir. Hâl böyle olunca, davadaki isteklerden her biri hakkında 6100 Sayılı HMK’nun 297/2. maddesi hükmü gözetilmek suretiyle hüküm oluşturulmak üzere karar bozulmalıdır. Davalının temyiz itirazı açıklanan yönler itibariyle yerindedir. Kabulü ile hükmün (6100 sayılı HMK’nun geçici 3. maddesi yollamasıyla) 1086 sayılı HUMK’un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair hususların incelenmesine şimdilik yer olmadığına, 14.05.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.