Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 7421 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 18788 - Esas Yıl 2014
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTaraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ...'ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü; -KARAR- Dava, hile hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde bedel isteğine ilişkindir. Davacı, müteahhit olduğunu, davalı ... ile inşaat malzemesi verilmesi karşılığı, kayıt maliki olduğu dava konusu 236 parsel sayılı taşınmazda bulunan 1 nolu bağımsız bölümün verilmesi konusunda sözleşme yapıldığını, ayrıca davalı ...' dan senet alındığını, davalı ...' ın isteği üzerine dava konusu bağımsız bölümün diğer davalı ...' a temlik edildiğini, ancak bağımsız bölüm karşılığı verilmesi gerekli olan inşaat malzemelerinin davalı ... tarafından teslim edilmediğini, davalıların işbirliği içinde olduklarını, iyiniyetli olmadıklarını, hile ile taşınmazın bedelsiz olarak elinden alındığını ileri sürerek, tapu kaydının iptali ile adına tesciline karar verilmesini olmadığı takdirde taşınmazın bedelinin tahsilini istemiştir.Davalı ..., bağımsız bölümün iyiniyetli olarak bedeli karşılığı satın alındığın??, davacı ile diğer davalı arasındaki hukuki ihtilafın tarafı olmadığını, davacının suç duyurusunda bulunmadığını, olayda hile olmadığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.Davalı ..., savunma getirmemiştir. Mahkemece, sözleşme yapılırken davacının hileye maruz kaldığının ispatlanamadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir. Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; davacının 236 parselde bulunan 1 nolu bağımsız bölümü 21.06.2011 tarihinde satış suretiyle davalı ...' a temlik ettiği anlaşılmaktadır.Bilindiği üzere; hile (aldatma), genel olarak bir kimseyi irade beyanında bulunmaya, özellikle sözleşme yapmaya sevk etmek için onda kasten hatalı bir kanı uyandırmak veya esasen var olan hatalı bir kanıyı koruma yahut devamını sağlamak şeklinde tanımlanır. Hata da yanılma, hilede ise yanıltma söz konusudur. 6098 s. Türk Borçlar Kanununun (TBK) 36/1. (818 s. Borçlar Kanununun (BK) 28/1.) maddesinde açıklandığı üzere taraflardan biri diğer tarafın kasıtlı aldatmasıyla sözleşme yapmaya yöneltilmişse yanılma (hata) esaslı olmasa bile aldatılan taraf için sözleşme bağlayıcı sayılamaz. Değinilen koşulların varlığı halinde aldatılan taraf hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable şamil) olarak ortadan kaldırabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir. Öte yandan, hile her türlü delille ispat edilebileceği gibi iptal hakkının kullanılması hiç bir şekle bağlı değildir. Aldatmanın öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, defi yahut dava yoluyla da kullanılabilir. Hak düşürücü süre kamu düzeni ile ilgili bulunduğundan mahkemece, davanın her aşamasında tarafların ileri sürmesine gerek kalmadan resen gözetilmesi gerektiği kuşkusuzdur. Somut olaya gelince; davacının dava dilekçesinde açıkça yemin deliline dayandığı, ancak mahkemece, kendisine yemin delilinin hatırlatılmadığı görülmektedir.Hâl böyle olunca, ispat külfeti kendisinde olan davacının, dava dilekçesinin deliller bölümünde açıkça yemin deliline dayanmış olduğu gözetilerek, yemin delili hatırlatılıp, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yetinilerek yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru değildir. Davacı vekilinin temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile, hükmün belirtilen nedenle (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 20.06.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.