Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 7419 - Karar Yıl 2011 / Esas No : 4764 - Esas Yıl 2011





MAHKEMESİ: ANTALYA 6. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ: 31/12/2010NUMARASI: 2010/540-2010/539Taraflar arasında görülen davada;Davacı Hazine, davalılara ait 2154 imar parselinin geldisi olan 796 nolu kadastral parselin tespitine dayanak tapu miktar fazlasının 1. derecede doğal sit alanında ve Yamansak bataklık sahasında bulunduğunu, aynı zaman da Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olduğunu ileri sürerek, tapu miktar fazlasına ilişkin olarak tapu iptal ve tescil isteğinde bulunmuştur.Davalılar, davanın reddini savunmuşlardır.Davanın reddine dair verilen karar, Dairece; “ ... taşınmazın kadastro tespitinin kesinleştiği 21.3.1958 tarihinden itibaren dava tarihine kadar, 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiği gerekçesiyle 5841 sayılı Yasa gereğince davanın hak düşürücü süreden reddine karar verilmiş olmasında kural olarak bir isabetsizlik bulunmadığı, ancak Mahkemece yapılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucu elde edilen bilirkişi raporlarında, çekişmeli taşınmaza uygulanan tapunun bir sınırının "göl" okuduğu, tapu miktar fazlasının bataklık ve sazlık niteliğinde Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olduğunun saptandığı, dava tarihinde davacı hazinenin davasında haklı olduğu anlaşıldığına ve yargılama sırasında yürürl??ğe giren 5841 sayılı yasa gereğince dava reddedildiğine göre, davalıların, maktu harçtan, tüm yargılama giderlerinden ve avukatlık ücretinden sorumlu tutulmaları gerektiği ” hususlarına değinilerek bozulmuş, mahkemece bozma ilamına uyularak davanın reddine karar verilmiştir. Karar, davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu. Düşüncesi alındı. Dosya incelendi. Gereği görüşülüp, düşünüldü.Mahkemece; hükmüne uyulan bozma ilamı uyarınca işlem yapılarak 14.03.2009 tarihinde yürürlüğe giren 5841 sayılı Yasa hükmü gereğince hak düşürücü süreden davanın reddine karar verilmiş olması karar tarihi itibariyle doğru ise de, anılan Yasanın Anayasa Mahkemesinin 12.05.2011 tarih, 2009/31 Esas, 2011/77 Esas sayılı kararı ile iptal edildiği ve iptal hükmünün Resmi Gazetede yayımlanmasına kadar da aynı tarih ve esas numaralı ve 2011/27 sayılı kararla eldeki davalara uygulanmak üzere yürütmenin durdurulmasına karar verildiği anlaşılmaktadır.Öyle ise, kesin hüküm halini almamış ve usulü kazanılmış hakkın istisnasını teşkil eden bu durum karşısında 5841 Sayılı Yasa hükümleri uyarınca davanın reddine ilişkin olarak kurulan hükmün, verildiği tarih itibarıyla doğru olduğu düşünülse de, Anayasa Mahkemesinin anılan kararı nedeniyle 28.11.1997 tarih 5/3 sayılı İnançları Birleştirme Kararı doğrultusunda değerlendirme yapılması zorunlu hale gelmiştir.Diğer taraftan, 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren ve eldeki davalara da uygulanması gereken 3402 sayılı Yasanın 36. maddesi ve bazı ilave düzenlemeler getiren 6099 sayılı Yasa hükümleri uyarınca yargılama giderlerinden ve bu giderlerden sayılan avukatlık ücretinden davalı tarafın sorumlu tutulamayacağının gözetilmesi gerekeceği de kuşkusuzdur.Hal böyle olunca; işin esasının incelenmesi bakımından karar bozulmalıdır.Davacı Hazine vekilinin, temyiz itirazları belirtilen nedenlerle yerindedir. Kabulü ile hükmün HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 23.06.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.