MAHKEMESİ: BURHANİYE ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ: 07/10/2010NUMARASI: 2005/226-2010/475Taraflar arasında görülen davada; Davacı, miras bırakan Ş... A...'in 3657 parsel sayılı taşınmazdaki payını, yeğeni olan dava dışı vekil Ş... A...'in satış suretiyle davalıya devrettiğini, anılan temlikin muvazaalı olup, davalının miras bırakanın rahatsızlığı sebebi ile ehliyetsiz olduğunu bildiğini ileri sürerek, ehliyetsizlik ve muris muvazaası sebebi ile tapu iptal ve mirasçılar adına tescile karar verilmesini istemiş, yargılama sırasında ölmesi üzerine mirasçıları davayı takip etmişlerdir. Davalı, iddiaların doğru olmadığını belirterek, davanın reddini savunmuştur. Davanın kabulüne dair verilen karar, Dairece; “...ehliyetsizlik ve muris muvazaası hukuksal nedenlerine dayalı olarak eldeki davanın açıldığı, ancak ehliyetsizlik iddiası üzerinde hiç durulmadığı, hal böyle olunca öncelikle ehliyetsizlik iddiasının belirtilen ilkeler doğrultusunda incelenmesi, Adli Tıp Kurumundan rapor alınması, ehliyetli olduğunun anlaşılması halinde muvazaa iddiası üzerinde durulması, bu yönde yanların bildirecekleri delillerin toplanması, murisin başka malı, bankada parası olup olmadığının, terekeden para çıkıp çıkmadığının açıklığa kavuşturulması, temlikin muvazaalı olduğunun saptanması halinde davalının kim olduğunun ve iyiniyetli olup olmadığının belirlenmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken noksan soruşturma ile karar verilmiş olmasının doğru olmadığı ” hususlarına değinilerek bozulmuş, mahkemece bozma ilamına uyularak, davanın kabulüne karar verilmiştir. Karar, davalı A... T... Ö... Vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü: Dava, ehliyetsizlik ve muris muvazaası hukuksal nedenlerine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkin olup, hükmüne uyulan bozma ilamı doğrultusunda işlem yapılarak davanın kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden; bozma ilamından sonra yeni esas numarasına kaydedilen dava dosyasının duruşma gününün davalı A... T... Ö... Vekili Av. İ... H... E...'e tebliği için çıkartılan davetiyenin alıcı tanınmadığından bahisle iade edildiği, bunun üzerine mahkemece verilen ara kararı ile davalı A... T...'in " Ş... Köyü, B..." adresine çıkartılan tebligatın 15.02.2006 tarihinde " Aynı işyerinde çalışan kardeşi U... Ö... imzasına " tebliğ edildiği, bozma ilamından sonra yeni kurulan hükme kadar anılan davalının ve vekilinin duruşmalara iştirak etmedikleri anlaşılmaktadır. Dosyadaki tebligat evrakları ve diğer belgelerden; bozma ilamından sonra taraf teşkili konusunda gerekli dikkat ve özenin gösterilmediği anlaşılmaktadır.Hemen belirtilmelidir ki; yargılamanın sağlıklı bir biçimde sürdürülebilmesi, iddia ve savunma ile ilgili delillerin eksiksiz toplanıp tartışılabilmesi davanın süratle sonuçlandırabilmesi, öncelikle tarafların yargılama gününden haberdar edilmesi ile mümkündür. Kişinin, hangi yargı merciinde duruşmasının bulunduğunu, hakkındaki iddia ve isnatların nelerden ibaret olduğunu bilebilmesi, usulüne uygun olarak tebligat yapılması ile sağlanabilir. HUMK' nun 73. maddesi hükmünde çok açık bir şekilde vurgulanan temel kurala göre, mahkeme, tarafları dinlemeden, onları, iddia ve savunmalarını bildirmeleri için usulüne uygun olarak davet etmeden hükmünü veremez. Kaldı ki tebligat, bilgilendirme yanında, belgelendirme özelliği de bulunan bir usuli işlemdir. Tebliğ ile ilgili Tebligat Kanunu ve Tüzük hükümleri şeklidir. Bu nedenle, tebligata ilişkin yasal hükümlerin gözden uzak tutulmaması ve uygulanması zorunludur. Bu bakımdan davetin ve bunun yazılı şeklinin (davetiyenin) davadaki önemi büyüktür.Bilindiği üzere; tebligatın nasıl ve kimlere yapılacağı adres araştırması ve tespitinin yöntemi 7201 sayılı Tebligat Kanununda gösterilmiş, 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanununun 48 ve diğer maddelerinde de adres bilgilerinin tutulması, güncellenmesi ve kullanılması ile ilgili hükümler öngörülmüştür.Öte yandan vekil varken duruşma tebligatının asile yapılarak yargılamanın sonuçlandırılması HUMK'un 62 ve 68., Tebligat Kanununun 11. ve Avukatlık Kanununun 41. maddelerine de aykırıdır. Hal böyle olunca, yukarıda belirtilen işlemler yapılmaksızın ve ilkeler göz ardı edilerek sonuca gidilmiş olmasının doğru olduğu kabul edilemez. Esasen, taraf teşkilinin sağlanması Anayasanın 90/son maddesi delaletiyle AİHS'nin 6. maddesi hükmü uyarınca adil yargılanma hakkının da bir gereğidir. Bu durumda bozma ilamından sonra duruşma gününün tebliğinin yöntemine uygun olduğu söylenemez. Bunun sonucu olarak davalı A... T... Ö...'in eldeki davada bozma ilamından sonra savunma hakkını kullanamadığı ortadadır.O halde, usulüne uygun olarak duruşma gününün tebliği, taraf teşkili sağlandıktan sonra bozma ilamı doğrultusunda yanların gösterecekleri kanıtların toplanması ve hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken usulsüz tebligat ile yetinilip yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru değiydir. Davalı A... T... Ö... vekilinin temyiz itirazları belirtilen sebeplerle yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer hususların şimdilik incelenmesine yer olmadığına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 23.06.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.