Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 7362 - Karar Yıl 2011 / Esas No : 6771 - Esas Yıl 2011





MAHKEMESİ : CİHANBEYLİ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 10/02/2011NUMARASI : 2008/296-2011/114Taraflar arasında görülen davada; Davacılar, kayden paydaş bulundukları 1479 parsel sayılı taşınmazda kendi paylarına davalının ekip biçmek suretiyle müdahale ettiğini ileri sürerek, elatmanın önlenmesi ve ecrimisile karar verilmesini istemişlerdir.Davalı, davaya yanıt vermemiştir. Mahkemece, müdahale olgusunun keşfen saptandığı gerekçesi ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Karar, davalı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü. Dava, paydaşlar arasında elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteklerine ilişkindir.Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; çekişme konusu 1479 parselin taraflar ile birlikte dava dışı iki kişi adına paylı mülkiyet üzere kayıtlı olduğu, mahkemece fiili kullanma biçiminin oluştuğu gerekçesi ile krokide (D) ile gösterilen yere davalının elatmasının önlenmesine karar verildiği görülmektedir.Oysa, mahkemece yapılan araştırma ve incelemenin hüküm kurmaya elverişli olduğunu söyleyebilme olanağı yoktur,Bilindiği üzere; paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamıyan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan payına vaki elatmanın önlenilmesini her zaman istiyebilir. Hatta elbirliği mülkiyetinde dahi paydaşlardan biri öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine elatmanın önlenilmesi davası açabilir. Ancak, o paydaşın, payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa açacağı elatmanın önlenilmesi davasının dinlenme olanağı yoktur. Yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu elatmanın önlenilmesi davası ile değil, kesin sonuç getiren taksim veya şuyun satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerekmektedir. Öte yandan, yurdumuzda sosyal ekonomik nedenlerle kırsal kesimlerden kentlere aşırı akım, nüfus çoğalması, büyük mesken ve işyeri ihtiyacı nedeniyle hızlı yapılaşma karşısında görevli mercilerin aciz kalmaları veya çeşitli nedenlerle göz yummaları sonucu, izinsiz, ruhsatsız, resmi kayıtlara bağlanmayan büyük yerleşim alanları oluştuğu, bu arada paylı taşınmazların tapuda resmi ifrazları yapılmadan paydaşlar arasında haricen veya fiilen taksim edilip üzerlerine büyük mahalleler hatta beldeler yapıldığı bir gerçektir. Bilindiği üzere M.K.nun 706, B.K.nun 2l3, T.K.nun 26. maddeleri hilafına tapulu taşınmazlarda harici veya fiili taksim ile payların mülkiyeti ana taşınmazdan ayrılamaz. Nevarki, taşınmazın kullanma biçimi tüm paydaşlar arasında varılan bir anlaşma ile belirlenmiş yada fiili bir kullanma biçimi oluşmuş, uzun süre paydaşlar bu durumu benimsemişlerse kayıtta paylı, eylemsel olarak ( fiilen) bağımsız bu oluşumun tapuda yapılacak resmi taksime veya şuyun satış suretiyle giderilmesine yahut o yerde bir imar uygulaması yapılmasına kadar korunması, " akte vefa" kuralının yanında M.K.nun 2. maddesinde düzenlenen iyi niyet kuralının da bir gereğidir. Aksi halde, pekçok kimse zarar görecek toplum düzeni ve barışı bozulacaktır. O halde, paydaşlar arasındaki elatmanın önlenilmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planın olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği saptanılmalı, harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlık yukarıda değinildiği gibi, M.K.nun müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmelidir. Somut olaya gelince; davacıların anılan taşınmazda paylarına karşılık çekişmesiz olarak kullanabilecekleri yer bulunup bulunmadığı, taşınmazın tümünün kimler tarafından kullanıldığı, davanın tarafları ve dava dışı paydaşlara varsa bir harici taksim veya oluşan fiili durum hangi bölümün ayrıldığı veya özgülendiği yeterince araştırılmamış ve keşfen saptanmamıştır. Öyleyse mahkemece yapılan araştırma ve incelemenin hüküm kurmaya yeterli ve elverişli olduğu söylenemez. Öte yandan, yapılan her iki keşif sonucu alınan fen bilirkişi raporunda bu yönde çelişkiler bulunduğu görülmektedir. Bu çelişki dahi giderilmemiştir.Hal böyle olunca, yukarıda açıklanan ilkeler çerçevesinde araştırma yapılarak, çekişmeli taşınmazda davacıların paylarına karşılık kullanabilecekleri yer olup olmadığının tereddüte yer bırakmayacak şekilde saptanması, hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, noksan soruşturma ile yetinilerek yazılı olduğu biçimde karar verilmesi doğru değildir. Davalının, temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 22.06.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.