Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 7320 - Karar Yıl 2007 / Esas No : 6173 - Esas Yıl 2007
MAHKEMESİ : BALIKESİR 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 06/04/2007NUMARASI : 2005/346-109Taraflar arasında görülen davada;Davacı, miras bırakanı A...A.....ada ..parsel sayılı taşınmazdaki ..nolu bağımsız bölümün 1/2 payını mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla muvazaalı olarak davalı kızına satış göstermek suretiyle temlik edip, kalan 1/2 payını da yine davalıya ölünceye kadar bakma akdiyle danışıklı olarak devrettiğini ileri sürerek, payı oranında iptal ve tescile olmazsa tenkise karar verilmesi isteminde bulunmuştur. Davalı, davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir. Karar, davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi .. ..raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü.Dava, tapu iptal, tescil ve tenkis istemlerine ilişkindir.Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişme konusu ..ada ..parsel sayılı taşınmazdaki .. nolu bağımsız bölümün dava dışı N..A...adına kayıtlı iken, 1/2'şer payının 14.04.1999 tarihinde davalı Muhsine ve miras bırakan A...A...e satış yoluyla temlik edildiği, keza miras bırakan adına kayıtlı 1/2 payın da 26.01.2000 tarihinde ölünceye kadar bakım akdiyle davalı M...devredildiği anlaşılmaktadır.Mahkemece, murisin sağlığında akte aykırılık nedeniyle 1/2 payın iptali için açılan davanın açılmamış sayılması sebebiyle yok hükmünde olduğu, mirasçı tarafından ileri sürülen bu tür iddianın ise incelenmesine olanak bulunmadığı, ayrıca satışa konu edilen 1/2 payın da yazılı delil olmadığından muvazaa iddiasının dinlenemeyeceği gerekçe gösterilerek davanın reddine karar verildiği görülmektedir.Hemen belirtilmelidir ki, ölünceye kadar bakım akdi yapılmak suretiyle de kural olarak muvazaalı temlik yapılabileceği yerleşmiş yargısal uygulamalarla kararlılık kazanmıştır. Öte yandan murisin ara malik (emanetçi) kullanmak suretiylede muvazaalı temlikler yapabileceği kuşkusuzdur. Bu durumda gerek ölünceye kadar bakım akdi, gerekse satış yoluyla dava dışı kişilere yapılan temliklerin muvazaalı olup olmadığının araştırılması zorunludur.Ne varki, mahkemece bu konuda yeterli araştırma ve inceleme yapıldığını, söyleyebilme olanağı yoktur.Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlananmuvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü dür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçek-ten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirascısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir. Bu durumda yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l-4-1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmeside Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirascılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.Hemen belirtmek gerekirki, bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmeside büyük önem taşınmaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı,miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı,davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır. Hal böyle olunca, yukarıda açıklanan ilkeler çerçevesinde ölünceye kadar bakım akdi ve satışa konu taşınmazlar bakımından muvazaa olgusu bulunup bulunmadığı (muris muvazaası) yönünden yeterli araştırma ve değerlendirme yapılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, bu istekle açılan davaların şahit dahil her türlü delille ispatı mümkün iken yazılı bir belge bulunmadığına değinilerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.Davacının temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK.'nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 27.06.2007 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.