MAHKEMESİ : ORDU 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 14/11/2012NUMARASI : 2002/846-2012/502Taraflar arasında görülen tapu iptal, tescil ve tenkis davası sonunda yerel mahkemece, davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 08.04.2014 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vekili Avukat R. Y. ile temyiz edilenler vekili Avukat K.E.geldiler duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:-KARAR-Dava, ehliyetsizlik ve muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal, tescil ve tenkis istemlerine ilişindir. Mahkemece, hükmüne uyulan bozma ilamı gereğince hukuki ehliyetsizlik yönünden de inceleme ve araştırma yapılmak suretiyle davanın kabulüne karar verilmiştir. Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; çekişme konusu 163 ada 3 parsel sayılı taşınmazdaki 2 ve 3 nolu bağımsız bölümlerin mirasbırakan L.D.tarafından 07.03.1997 tarihinde davalıya ölünceye kadar bakma akdiyle, aynı taşınmazdaki 1 nolu bağımsız bölümün ise 19.02.1972 tarihinde bağış suretiyle devredildiği, keza 1218 parsel sayılı taşınmazın da mirasbırakan L. D. tarafından 26.05.1989 tarihinde davalıya satış suretiyle temlik edildiği, 1218 nolu parselin imar uygulaması nedeniyle 2669 ada 8, 2670 ada 4,5,6,7, 1806 ve 1807 nolu parsellere gittiği ve 1806 nolu parselin kamulaştırıldığı anlaşılmaktadır.Davacılar, mirasbırakan tarafından davalıya yapılan temliklerin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu, miras bırakanın işlem tarihlerinde hukuki ehliyetinin bulunmadığını ileri sürerek eldeki davayı açmışlardır.Mahkemece, miras bırakan tarafından 1218 parsel sayılı taşınmazın davalıya temlikinin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu belirlenmek suretiyle davanın bu parselden imar uygulaması sonucunda oluşan parseller yönünden kabulüne karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur. Davalının bu yöne ilişkin temyiz itirazları yerinde değildir. Reddine.Ne var ki, Mahkemece, 163 ada 3 parsel sayılı taşınmazdaki 2 ve 3 nolu bağımsız bölümler yönünden davanın kabulüne karar verilmiş ise de; tüm dosya kapsamı ve dinlenilen davacılar ve davalı tanıklarının beyanları değerlendirildiğinde, murisin hasta olduğu, davalı ile birlikte yaşadığı, bakıma muhtaç olup, temlikinde bu amaçla yapıldığı, davalının da bakım borcunu yerine getirdiği, miras bırakanın temlikteki gerçek amacının mirasçılardan mal kaçırmak ve muvazaalı işlem yapmak olmadığı, ivaz karşılığı olduğu gözetilerek 163 ada 3 parsel sayılı taşınmazdaki 2 ve 3 nolu bağımsız bölümler hakkında açılan davanın reddine karar verilmesi gerekirken davanın kabulüne karar verilmiş olması doğru değildir. Öte yandan, 163 ada 3 nolu parseldeki 1 nolu bağımsız bölümün mirasbırakan tarafından 19.02.1972 tarihinde davalıya bağış suretiyle devredildiği gözetildiğinde, olayda 01.04.1974 tarihli ve ½ sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının uygulama yeri bulunmayıp, koşulların bulunması halinde Türk Medeni Kanununun tenkis hükümlerinin uygulanması suretiyle bir karar verilmesi gerekeceği açıktır. Mahkemece, tenkis isteği yönünden araştırma ve inceleme yapılmış değildir. Bilindiği üzere; Mirasçılık ve mirasın geçişi mirasbırakanın ölüm tarihinde yürürlükte olan hükümlere göre belirlenir (4722 s. Türk Medeni Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun m. 17) Mirasbırakan 1.1.2002 tarihinden önce ölmüşse 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi hükümlerinin, 1.1.2002 tarihinden sonra ölmüşse 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun ilgili hükümleri uygulanır.Tenkis (indirim) davası, mirasbırakanın saklı payları zedeleyen ölüme bağlı veya sağlar arası kazandırmaların (bağış) yasal sınıra çekilmesini amaçlayan, öncesine etkili, yenilik doğurucu (inşai) davalardandır. Tenkis davasının dinlenebilmesi için öncelikli koşul; mirasbırakanın ölüme bağlı veya sağlar arası bir kazandırma işlemi ile saklı pay sahiplerinin haklarını zedelemiş olmasıdır. Saklı payların zedelendiğinden söz edilmesi ise kazandırma konusu tereke ile kazandırma (temlik ) dışı terekenin tümü ile bilinmesiyle mümkündür. Tereke mirasbırakanın ölüm tarihinde bırakmış olduğu malvarlığı kıymetleri ile iadeye ve tenkise tâbi olarak yaptığı kazandırmalardır. Bunlar terekenin aktifini oluşturur. Mirasbırakanın borçları, bakmakla yükümlü olduğu kişilerin 743 sayılı Kanun uygulanacaksa bir aylık 4721 sayılı Kanun uygulanacaksa üç aylık nafakası, terekenin defterinin tutulması, mühürlenmesi, cenaze masrafları gibi giderler de pasifidir. Aktiften belirtilen borçların indirilmesi net terekeyi oluşturur. Tereke bu şekilde tesbit edildikten sonra mirasın açıldığı tarihteki fiyatlara göre değerlendirilmesi yapılarak parasal olarak miktarının tespiti gerekir. (TMK m.565), Mirasbırakanın TMK'nin 564. maddesinde belirlenen saklı paya tecavüz edip etmediği bulunan bu rakam üzerinden hesaplanır. Tasarruf oranı aşılmış ise tasarrufun niteliğine göre icap ederse kazandırma işleminde, saklı payları zedeleme kastının bulunup bulunmadığı objektif (nesnel) ve sübjektif (öznel) unsurlar dikkate alınarak belirlenmelidir. Zira tasarruf oranını aşan her kazandırmada saklı payları zedelenen kastının varlığından söz edilemez. Mutlak olarak tenkise tâbi tasarruflarda (ölüme bağlı tasarruflar veya TMK'nin 565. maddesinin 1, 2 ve 3 bentlerinde gösterilenler) veya saklı payın ihlal kastının varlığı kesin olarak anlaşılan diğerlerinde özellikle muayyen mal hakkında tenkis uygulanırken TMK'nin 570. maddesindeki sıralamaya dikkat etmek davalı mahfuz hisseli mirasçılardan ise aynı Kanunun 561. maddesinde yer alan mahfuz hisseden fazla olarak alınanla sorumluluk ilkesini gözetmek, dava konusu olup olmadığına bakılmayarak önce ölüme bağlı tasarruflarla davacının saklı payını tamamlamak, sonra sağlar arası tasarrufları dikkate almak gerekir. Bu işlem sırasında dava edilmeyen kişi veya tasarrufların tenkisi gerekeceği sonucu çıkarsa davacının onlardaki hakkını dava etmemesinin davalıyı etkilemeyeceği ve birden çok kişiye yapılan teberru tenkise tâbi olursa yine aynı Kanunun 563. maddede yer alan, alınanla mütenasip sorumluluk kuralı gözetilmelidir. Davalıya yapılan tasarrufun tenkisine sıra geldiği takdirde tasarrufun tümünün değeri ile davalıya yapılan fazla teberru arasında kurulan oranda (Sabit Tenkis Oranı) tasarrufa konu malın paylaşılmasının mümkün olup olamayacağı (TMK m.564) araştırılmalıdır. Bu araştırma sonunda tasarrufa konu mal sabit tenkis oranında bölünebilirse bu kısımların bağımsız bölüm halinde taraflar adına tesciline karar verilmelidir. Tasarrufa konu malın sabit tenkis oranında bölünmezliği ortaya çıktığı takdirde sözü geçen 564. maddedeki tercih hakkı gündeme gelecektir. Böyle bir durum ortaya çıkmadan davalının tercih hakkı doğmadan davalının tercihinin kullanması söz konusu olamaz. Daha önce bir tercihten söz edilmişse sonuç doğurmaz. O zaman davalıdan tercihi sorulmak ve 11.11.1994 günlü 4/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca sür'atle dava konusu olup sabit tenkis oranına göre bölünemeyen malın, karar tarihindeki rayice göre değeri belirlenmeli ve bu değerin sabit tenkis oranıyla çarpımından bulunacak naktin ödetilmesine karar verilmelidir. Hâl böyle olunca, 163 ada 3 parsel sayılı taşınmazdaki 2 ve 3 nolu bağımsız bölümler yönünden açılan davanın reddine karar verilmesi; 163 ada 3 parsel sayılı taşınmazdaki 1 nolu bağımsız bölüm yönünden ise davacıların tenkis istemleri yönünden yukarıdaki ilkeler gereğince inceleme ve araştırma yapılması hâsıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken noksan soruşturma ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru değildir. Davalının bu yönlere ilişkin temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 28.12.2013 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 1.100.-TL. duruşma avukatlık parasının temyiz edilenlerden alınmasına, 08.04.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.