MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİDAVA TÜRÜ :ELATMANIN ÖNLENMESİ VE ECRİMİSİLTaraflar arasında görülen elatmanın önlenmesi ve ecrimisil davası sonunda, yerel mahkemece bir kısım davalılar yönünden karar verilmesine yer olmadığına, bir kısım davalılar yönünden ise davanın elatmanın önlenmesi ve yıkım isteğinin kabulüne, ecrimisil isteğinin reddine ilişkin olarak verilen karar davacı ve bir kısım davalılar vekilleri tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 15.01.2013 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz edenler vekili Avukat ... ile diğer temyiz eden davacı ... vekili Avukat ... geldiler, davetiye tebliğine rağmen temyiz edilen davalı ... vekili Avukat ve diğer davalı asiller gelmediler, yokluklarında duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü: -KARAR- Dava, çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteklerine ilişkindir.Davacı, kayden maliki olduğu 3739 ve 3755 parsel sayılı taşınmazları davalı kooperatif ve üyelerinin işgal ettiğini ileri sürerek elatmanın önlenmesi, taşınmazların boş olarak teslimi ve ecrimisile karar verilmesini istemiştir.Bir kısım davalılar, husumet ve esas yönünden davanın reddini savunmuşlardır.Mahkemece, bir kısım davalılar hakkında atiye terk nedeniyle karar verilmesine yer olmadığına, bir kısım davalılar hakkında kayda üstünlük tanınmak suretiyle elatmanın önlenmesi ve yıkım isteğinin kabulüne, ecrimisil isteğinin reddine karar verilmiştir.Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; çekişme konusu tarla niteliğindeki 3755 parsel sayılı taşınmazın tamamının davacı adına, 3739 parsel sayılı taşınmazda ise davacı ile birlikte dava dışı şirket paydaş iken yargılama sırasında bir kısım davalıların satın alma yoluyla paydaş hale geldiği, her iki parsel üzerinde üçer adet bina bulunduğu, kat mülkiyeti ya da kat irtifakına geçilmediği, yargılama sırasında bazı davalılar hakkındaki davadan feragat edildiği anlaşılmaktadır.Bilindiği üzere; T.M.K.'nun 683.maddesine dayalı elatmanın önlenmesi istekli davaların konusunu haksız eyleme dayalı tasarrufların oluşturduğu kuşkuzdur. Eylem kimin tarafından yapılırsa, davanın ona yönelik olarak açılması ve sonucundan onun sorumlu tutulması asıldır. Taşınmazın bir başkası tarafından da tasarruf edilmesi ya da kullanıma sunulması o yeri haklı ve geçerli bir nedene dayalı olmaksızın tasarruf edenin sorumluluğunu ortadan kaldırmayacağı da açıktır. Öte yandan; 6100 sayılı HMK’nun 297/2 maddesindeki düzenlemede “….taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.” hükmüne yer verilmiştir. Anılan bu düzenleme karşısında uyuşmazlığın çözümlenmesine karar veren mahkemenin, davanın kanıtlanması durumunda infaza elverişli ve isteğe uygun karar vermesi kamu düzenini de ilgilendirmesi nedeniyle kendiliğinden gözönüne alınmasıda zorunludur. Somut olaya gelince; bir kısım davalılar çekişme konusu taşınmazlara herhangi bir müdahalesinin olmadığını savunmuş olup, mahkemece taşınmazların kimin tarafından ne şekilde tasarruf edildiği yönünde hükme yeterli bir araştırma yapılmadığı gibi, kurulan hükmün infaza elverişli olduğunu söyleyebilme olanağıda yoktur. Diğer taraftan; noksanı tamamlatılmak suretiyle getirtilen belgelerden, bazı davalıların yargılama sırasında çekişme konusu taşınmazlarda paydaş hale geldikleri görülmektedir. Bu durumda paydaş olan davalılar yönünden somut olayda paylı mülkiyet hükümlerinin gözetilmesi gerekeceği de tartışmasızdır.Hâl böyle olunca; öncelikle feragat edilen bir kısım davalılar hakkında feragat nedeniyle davanın reddine karar verilmesi, diğer davalılar bakımından yukarıda değinilen ilkeler gözetilmek suretiyle tarafların tüm delillerinin toplanması, toplanan ve toplanacak olan deliller birlikte değerlendirilerek çekişmeli taşınmazların nasıl ve kimin kullanımında olduğunun infaza olanak verecek şekilde saptanması, yargılama sırasında paydaş hale gelen bazı davalılar bakımından ise paylı mülkiyet hükümlerinin gözetilmesi, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, noksan soruşturma ile yetinilerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir. Ayrıca, davada yıkım isteği bulunmadığı halde 6100 Sayılı HMK.nun 26/1. maddesi (HUMK.'nun 74) hükmü göz ardı edilerek istek dışına çıkılmak suretiyle yıkıma karar verilmiş olmasıda isabetli değildir.Davacı ve bir kısım davalıların temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle 6100 sayılı HMK.nun geçici 3/2.maddesi yollaması ile 1086 sayılı HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 29.12.2012 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 990.00.-TL. duruşma vekâlet ücretinin karşılıklı alınıp birbirlerine verilmesine, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 15.06.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.