Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 730 - Karar Yıl 2007 / Esas No : 12126 - Esas Yıl 2006





MAHKEMESİ : SİVASLI ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 20/09/2006NUMARASI : 2006/144-190DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİLTaraflar arasında görülen davada;Davacı, maliki olduğu çekişme konusu altı parça taşınmazını Sivaslı Noterliğinin 19.04.2005 tarihli düzenleme şeklinde ölünceye kadar bakma sözleşmesiyle davalıya temlik ettiğini, ancak davalının 15.09.2005 tarihinde evi terk ettiğini ileri sürerek, iptal ve tescil isteminde bulunmuştur.Davalı H., bakım borcunu yerine getirdiğini, ancak davalının kendisine şiddet uyguladığını ve evden kovduğunu belirterek davanın reddini savunmuş, diğer davalı tapu sicil müdürlüğü davaya cevap vermemiştir.Mahkemece, davalı H..’nin davacıyı terk ederek bakım sözleşmesini ihlal ettiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.Karar, davalı H. Ş. tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü. -KARAR-Dava, tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; çekişme konusu ...ve .. parsel sayılı taşınmazların 19.4.2005 tarihli akitle ve bakım koşuluyla davacı V.. K.. tarafından davalı H...Ş..'e temlik edildiği anlaşılmaktadır.Bilindiği üzere; ölünceye kadar bakıp gözetmek sözleşmesi basitçe taraflarına karşılıklı hak ve borçlar yükleyen, bazı yönleri itibarıyla talih ve tesadüfe, ayrıca şekle bağlı bir sözleşme şeklinde tanımlanabilir. Nitekim, söz konusu sözleşme B.K.nun 511. maddesinde, “kaydı hayat ile bakma mukavelesi, akitlerden birinin diğerine ölünceye kadar bakmak ve onu görüp gözetmek şartıyla bir mamelek yahut bazı malların temlikini iltizam etmesinden ibaret olan bir akit” olarak tarif edilmiştir. Anılan yasanın bu ve devamı maddelerinin açık hükümlerin de belirtildiği gibi ölünceye kadar bakım sözleşmesi ile, bakım alacaklısı sözleşmeye konu olan mamelek veya bazı mallarının mülkiyetini bakım borçlusuna geçirme, bakım borçlusu da kural olarak bakım alacaklısını kendi ailesi içerisine alıp, ona özenle ölünceye kadar bakıp gözetmek yükümlülüğü altına girer. Hemen belirtmek gerekirki, bakım borçlusunun bakıp gözetmek yükümlülüğü, aksi kararlaştırılmadığı sürece bakım alacaklısını ailesi içerisine alıp, ikametini temin etme yanında, besleme giydirme hastalığında hekime götürüp, gerekli ihtimamı gösterme, manevi yönden her türlü yardım ve desteği sağlama gibi ödevleri de içerisine alır. Kuşkusuz bakım borçlusu yükümlülüklerini yerine getirirken, aldığı malların kıymetine, bakım alacaklısının önceden sahip olduğu içtimai mevkiine ve hakkaniyet kurallarına göre hareket etmek zorundadır. Öte yandan, yükümlülüklerin yerine getirilmemesinin sonuçları Borçlar Kanununun 517. maddesinde açıklanmış sözleşmeden doğan ödevlere aykırılık yüzünden ilişki çekilmez olmuşsa, ya da başka önemli nedenlerle ilişkinin sürdürülmesi aşırı ölçüde güçleşmiş veya olanaksız hale gelmişse taraflardan herbirinin tek yanlı olarak sözleşmeyi feshetme, verdiği şeyi geri alma hatta karşı tarafın kusurlu olması halinde tazminat isteme hakkı tanınmıştır. O halde, yükümlülüklerini yerine getirmeyen bakım borçlusuna karşı bakım alacaklısı her zaman fesih hakkını kullanabilmekte, fesih geçmişe etkili (makable şamil) olmak üzere sözleşmeyi sona erdirdiğinden verdiği şeyi de geri isteyebilmektedir.Öte yandan, Borçlar Kanununun 517/son maddesi hükmüne göre; Hakim mukaveleyi feshedecek yerde, iki taraftan birinin talebi ile yahut re’sen artık birlikte yaşamalarına nihayet verip buna mukabil alacaklıya kaydı hayat ile bir irat tahsis edebilir.”Uyuşmazlığın değinilen hüküm (BK.nun 517/son maddesi) uyarınca çözüme bağlanması; bakım yükümlülüğünün bir arada yaşamak suretiyle yerine getirilmesi imkanlarının ortadan kalktığı yada büyük ölçüde sınırlandığı haller için düşünülmelidir. Bunun yanısıra, takdir edilecek irat, yanların özel ve ekonomik durumlarına uygun ve adil olmalıdır.Somut olaya gelince; davalının davacı ile aralarında cerayan eden olaylar nedeniyle evi terk etmek zorunda kaldığı tanık ifadeleriyle saptanmış olup, bakım koşullarının yerine getirilmemesi sebebinin davalıdan değil, davacıdan kaynaklandığı anlaşılmaktadır.Öyle ise, Borçlar Kanununun 517/son maddesi gereğince davacıya irat bağlanması gerekeceği kabul edilmelidir.Hal böyle olunca, yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda değerlendirme yapılması, gerekirse bilirkişi görüşüne başvurulması, hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir. Davalının temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 29.1.2007 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.