Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 7268 - Karar Yıl 2004 / Esas No : 6698 - Esas Yıl 2004
Taraflar arasında görülen davada;Davacı, davalı adına kayıtlı 15 parsel sayılı taşınmazın bir kısmının kesinleşmiş kıyı kenar çizgisi içinde kaldığını ileri sürerek bu kısmın tapusunun iptali ile terkinine karar verilmesini istemiştir.Davalı, kıyı-kenar çizgisinin iptali için idare mahkemesinde dava açacağını; bunun bekletici mesele yapılması gerektiğini bildirerek davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, yapılan keşif sonucu düzenlenen bilirkişi raporları doğrultusunda davanın kabulüne karar verilmiştir.Karar, davacı Hazine tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla, tetkik hakiminin raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi gereği görüşülüp düşünüldü:Davacı hazine, 15 sayılı parselin bir bölümünün kesinleşmiş kıyı kenar çizgisi içerisinde kaldığını, devletin hüküm ve tasarrufu altındaki bu yerin tapusunun iptali ile sicilden terkinin (silinmesini) istemiştir.Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile krokisinde "I" harfi ile gösterilen 34.87 m2 lik bölümün tapusunun iptaline karar verilmiştir.Dava, kıyı kenar çizgisi içerisinde kalan taşınmazın tapu kaydının iptali istemine ilişkindir.Davada ileri sürülen iddianın ve savunmanın içeriğine göre yanlar arasındaki uyuşmazlığın "kıyı kenar çizgisinin" saptanmasından kaynaklandığı açıktır. Bilindiği üzere, son kez yürürlüğe giren 3621 sayılı Kıyı Kanunu'nun "kıyı kenar çizgisini" belirleme yöntemine ilişkin 5 ve 9. maddeleri, Anayasa Mahkemesinin iptal kararı kapsamı dışında bırakılmış; anılan kanun maddesinin uygulanmasına yorum getiren ve görülmekle olan davalarda dikkate alınması zorunlu bulunan 28.11.1997 gün ve 5/3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararın da "kural olarak, mülkiyet hukuku yönünden kıyı kenar çizgisi belirlenmesi görevinin adli yargıya ait olduğuna; ancak 3621 sayılı Kıyı Kanunu'nun 9. maddesi uyarınca idare tarafından kıyı kenar çizgisi belirlenmiş ve yazılı bildirime rağmen yasal süresinde idari yargıya başvurulmaması nedeniyle yargı yolunun kapanmış olması veya idare tarafından verilip kesinleşmiş karar bulunması durumlarında, bunlara uygun şekilde kıyı kenar çizgisinin adli yargı tarafından saptanması gerektiğine" işaret edilmiştir.Ne var ki, idarece belirlenen kıyı kenar çizgisi idare mahkemesince iptal edilmiş ve yasal dayanağı kalmamıştır. Bu durumda kıyı kenar çizgisinin uzman bilirkişiler aracılığı ile yeniden yasa ve yönetmelik hükümleri gözetilerek ve 16.4.1972 gün 7/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçesinde açıklanan hususlar dikkate alınarak belirlenmesi zorunludur.Her ne kadar, bilirkişilerce kıyı kenar çizgisi saptanmış ise de; bunun yeterli olduğunu söyleyebilme olanağı yoktur. 3621 sayılı Kıyı Kanununun 4. ve bu Kanuna göre çıkarılan yönetmeliğin aynı maddelerinde kıyı kenar çizgisinin tanımı yapılmıştır. Buna göre kıyı kenar çizgisi, "deniz, tabii ve suni göl ve akarsuların alçak-basık kıyı özelliği gösteren kesimlerinde kıyı çizgisinden sonraki kara yönünde su hareketlerinin oluşturduğu, kumsal ve kıyı kumlarından oluşan kumluk, çakıllık, kayalık, taşlık, sazlık, bataklık ve benzeri alanların doğal sınırı; dar-yüksek kıyı özelliği gösteren kesimlerinde ise, şev ya da falezın üst sınırıdır."Kıyı kenar çizgisinin belirlenmesinde yasal mevzuatın dikkate alınacağı kuşkusuzdur. Bunun için önce nirengi, poligon ve röper noktaları nazara alınmak suretiyle kadastral yöntemlere uygun olarak çap kaydının araziye uygulanması, zemindeki parsel sınırının saptanması, sonra kıyı kenar çizgisinin belirlenmesi, iptali istenen bölümün kıyı kenar çizgisi içinde kalıp kalmadığının açıklığa kavuşturulması gerekmektedir. Çekişme konusu taşınmazın dar-yüksek kıyı niteliğinde olduğu dosyaya yansıyan bilgilerden anlaşılmaktadır. Bu nitelikli kıyılarda şev ya da falez durumu gözetilerek kıyı kenar çizgisinin bilimsel ve teknik verilere göre belirlenmesi büyük ölçüde önem arzetmektedir. .Özellikle, denize inen dik ve yüksek kıyı yani falez (yalıyar) in üst sınırının belirlenmesinde deniz dalgaların en fazla erişebileceği nokta, med-cezir (gel-git) olayları, toprak kaymaları, kıyı gerilmeleri üzerinde durulması, hangi bilimsel ve teknik verilere göre falezin (yalıyar) deniz yönünde hiç kara parçası bırakmadan denize dikey doğrultuda ve deniz suyu ile temas edecek şekilde bir saptama yapılması gerekliliğinin sebep ve gerekçelerinin açıklanması, kuyular açılarak ve gerektiğinde topraktan numuneler alınarak labarotuvarda incelenmesi, önceki raporlar da irdelenmek, varsa raporlar arasındaki çelişkiler giderilmek suretiyle varılacak sonuca göre bir karar verilmesi zorunludur.Hal böyle olunca, yukarıda ifade edilen ilke ve olgular gözetilmek suretiyle yeniden oluşturulacak bilirkişi kurulu aracılığı ile kıyı kenar çizgisinin saptanması, ondan sonra bir karar verilmesi gerekirken yetersiz incelemeye dayanılarak yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru değildir. Davacı hazinenin temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan sebeplerle HUMK.'nun 428. maddesi gereğince (BOZULMASINA), 16.6.2004 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.