Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 7267 - Karar Yıl 2010 / Esas No : 6501 - Esas Yıl 2010





MAHKEMESİ: KARAMÜRSEL ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ: 24/02/2010NUMARASI: 2007/88-2010/89Taraflar arasında görülen davada;Davacı, A. İ. H.Köyü 594 parsel sayılı taşınmazın tapuda davalı adına kayıtlı olduğunu, taşınmazın kısmen kıyı kenar çizgisi içinde kaldığını, 3621 Sayılı Yasa uyarınca kıyıların Devletin hüküm ve tasarrufu altında olduğunu ileri sürerek, taşınmazın kıyı kenar çizgisi içinde kalan 2761.45 m² lik kısmının tapu kaydının iptaline karar verilmesini istemiştir.Davalı, davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, 3402 Sayılı Yasanın 5841 Sayılı Yasa ile değişik 12. maddesi uyarınca hak düşürücü sürenin geçmiş olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Karar, davacı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi . raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.Dava, 3621 Sayılı Yasadan kaynaklanan tapu iptali ve sicil kaydının kütükten terkini isteğine ilişkin olup mahkemece 14.03.2009 tarihinde yürürlüğe giren 5841 Sayılı Yasa hükümleri uyarınca kadastro tespitinin kesinleşme tarihiyle dava tarihi arasında 3402 Sayılı Yasanın 12/3 maddesinde öngörülen hak düşürücü sürenin geçtiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş olmasında kural olarak bir isabetsizlik yoktur. Öyleyse davacı Hazinenin bu yöne değinen temyiz itirazları yerinde değildir.Reddine.Ancak, hemen belirtilmelidir ki, bir taraf, dava açıldığı andaki mevzuata ve içtihat durumuna göre davasında haklı olup da, dava açıldıktan sonra yürürlüğe giren (geçmişe etkili) yeni bir yasa hükmü ya da yeni bir İnançları Birleştirme Kararı gereğince davayı kaybederse, davada haksız çıkmış olmasına rağmen, yargılama giderlerinden sorumlu tutulmaz.Anılan bu kural yasal ve yargısal uygulamada kararlılık kazanmıştır. (Baki Kuru, Hukuk Usulü Mahakemeleri 5. Cilt, sayfa 5338, dipnot 159; 10. H.D. 21.12.1976, 8770/8739 ve dipnot 160: 5. HD 12.09.1977, 5445/5655 dipnot 161: 10. HD 24.02.1976, 6296/1297) Ayrıca, her dava açıldığı tarihteki koşullara bağlıdır. Öte yandan avukatlık ücreti 29.05.1957 tarih ve 4/16 sayılı İnançları Birleştirme Kararı uyarınca yargılama giderlerinden sayılır. Davacı Hazine, temyiz dilekçesinde sair nedenlerden söz etmek suretiyle bu hususa değinmiştirHal böyle olunca, yapılan uygulama neticesinde dava tarihinde davacı hazinenin davasında haklı olduğu gözetilerek, yargılama giderleri ve bu giderlerden sayılan avukatlık ücretinden ve maktu harçtan davalı tarafın sorumlu tutulması gerekirken yazılı olduğu üzere hüküm tesisi isabetsizdir.Davacının bu yöne ilişkin temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK'nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, davacı Hazine’nin yukarıda değinilen yargılama giderleri ve avukatlık ücreti açısından temyiz itirazı yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlere hasren HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 21.6.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.