MAHKEMESİ : YALOVA 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 25/02/2013NUMARASI : 2011/441-2013/126Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın, kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi 'ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;KARARDava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.Davacılar, mirasbırakan anneleri F.. M..'ın kayden maliki olduğu 1731 parseldeki, 9 numaralı bağımsız bölümü kızı olan davalıya satış suretiyle temlik ettiğini, işlemin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek tapu iptali ve miras payları oranında tescile karar verilmesini istemişlerdir.Davalı, çekişme konusu taşınmazın gerçek bir satış işlemi ile alındığını, muvazaa iddiasının doğru olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, temlikin muvazaalı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; mirasbırakan F.. M..'ın 26.04.2011 tarihinde öldüğü, geriye çocukları olan davacılar ile davalının mirasçı olarak kaldıkları, çekişme konusu 1731 parseldeki, 9 numaralı bağımsız bölüm murise ait iken, muris tarafından 07.08.2008 tarihinde kızı olan davalıya satış yoluyla temlik edildiği, murisin geride pek çok malvarlığı ile şirket hissesi bıraktığı ve bankada parasının olduğu, dava dışı İstanbul İli, Beşiktaş İlçesi, .. Mahallesi, 150 ada 8 parseldeki, 2 numaralı bağımsız bölümdeki payını 08.02.2010 tarihli vasiyetname ile davalıya vasiyet ettiği, aynı zamanda 05.07.2010 tarihli ölünceye kadar bakma sözleşmesi ile yine bu taşınmazdaki payını ölünceye kadar bakmak kayıt ve şartı ile davalıya temlik ettiği, vasiyetnamenin ve ölünceye kadar bakma sözleşmesinin iptali için davacılar tarafından İstanbul 1. Asliye Hukuk Mahkemesinde (2011/274 E.) ve 6. Asliye Hukuk Mahkemesinde (2011/249 E.) açılan davaların derdest olduğu anlaşılmaktadır.Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada mirasbırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir. Bu durumda yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l.4.1974 tarih 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere, görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanununun 706, Türk Borçlar Kanununun 237 ve Tapu Kanununun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.Hemen belirtmek gerekir ki, bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle mirasbırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşınmaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile mirasbırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.Esasen, yukarıda da değinildiği üzere muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı olarak açılan davaların hukuki dayanağını teşkil eden 1.4.1974 gün 1/2 Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının mirasbırakanın gerçek iradesinin mirasçıdan mal kaçırmak olması halinde uygulanabilirliğinin kabulü gerekir. Öte yandan, 6100 s. HMK'nun 140/5 maddesi uyarınca, ön inceleme duruşmasında taraflara dilekçelerinde gösterdikleri ancak henüz sunmadıkları belge ve delilleri sunmaları konusunda 2 haftalık kesin süre verileceği düzenlenmiştir. Somut olayda, mahkemece 17.09.2012 tarihinde yapılan ön inceleme duruşmasından hemen sonra aynı gün tahkikat duruşmasına geçilmiş, taraflara delillerini sunmaları bakımından süre verilmemiş, tahkikat duruşmasında davalı vekili tanıklarını bildirir dilekçe ibraz etmiş, 14.11.2012 tarihli duruşmada (davalı tarafça 17.09.2012 tarihinde sunulan) tanık listesi, süresinde olmadığından bahisle kabul edilmemiştir. Davalı delil listesinde tanık deliline dayandığı ve ön inceleme duruşmasından hemen sonra aynı gün yapılan tahkikat duruşmasında tanıklarını bildirdiği halde tanıkları dinlenmeden sonuca gidilmiştir. Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı davalarda murisin iradesini tespit etmek bakımından tanık ifadelerinin önemli olduğu kuşkusuzdur.Hal böyle olunca; davalının bildirmiş olduğu tanıkların dinlenmesi, İstanbul 1. ve 6. Asliye Hukuk Mahkemelerinde görülen dava dosyalarının değerlendirilmesi, yukarıda açıklanan ilkeler uyarınca murisin iradesinin duraksamaya yer bırakmayacak şekilde saptanması, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik tahkikatla yetinilerek yazılı olduğu üzere hüküm tesisi doğru değildir. Davalının temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 14.05.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.