MAHKEMESİ : ANKARA 6. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 02/05/2013NUMARASI : 2008/62-2013/231 Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil-bedelin tahsili davası sonunda, yerel mahkemece davanın, kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi .....raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü; Dava, inançlı temlik hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve mirasçılar adına tescil, mümkün olmadığı takdirde taşınmaz bedelinin tahsili isteğine ilişkindir. Mahkemece, çekişme konusu taşınmazın temlikinin muvazaalı olduğu gerekçesiyle davacının payı oranında iptal ve tescile karar verilmiştir. Dosya içeriği ve toplanan delillerden; mirasbırakan G.F.4121 ada 21 parsel, 3 numaralı bağımsız bölümü 14.11.2005 tarihinde davalı M.. Ü..'a devrettiği, 1933 doğumlu olan murisin 25.11.2007 tarihinde öldüğü, geride mirasçı olarak çocukları olan davacı ile dava dışı S.Ö.ve Z.kaldıkları anlaşılmaktadır. Davacı, mirasbırakan G.dava konusu bağımsız bölümü, kızı olan dava dışı Zehra'nın paraya ihtiyaç duyması üzerine kredi çekilmesi ihtiyacı ile davalıya satış yolu ile temlik ettiğini, işlemin gerçek bir satış olmadığını, kredi teminini amaçladığını ve taşınmazın davalıya duyulan güven nedeniyle devredildiğini ileri sürerek eldeki davayı açmıştır. Hemen belirtilmelidir ki, 6100 sayılı HMK 33. (1086 sayılı HUMK 76.) maddesi hükmü uyarınca olayları bildirmek taraflara, hukuki nitelendirmeyi yapmak ve ona uygun yasal düzenlemeyi tayin ve tespit ederek uygulamak mahkemeye aittir. Davada, iddianın ileri sürülüş biçiminden ve tüm dosya kapsamından taraf muvaazası hukuksal nedenine dayanıldığı, davacının murise halefen açtığı bu davada, mirasbırakan G. F. bütün mirasçılarının davada yer almalarının sağlanması ve taraf muvazaası hükümlerine göre davanın sonuçlandırılması gerekeceği kuşkusuzdur. Bilindiği üzere; elbirliği (iştirak) halinde mülkiyet, yasa veya yasada belirtilen sözleşmeler uyarınca aralarında ortaklık bağı bulunan kişilerin, bu ortaklık nedeniyle bir mala veya hakka birlikte malik olma durumudur. 4721 s. Türk Medeni Kanununun (TMK) 701 ila 703 maddelerinde düzenlenen bu tür mülkiyetin (ortaklığın) tüzel kişiliği olmadığı gibi eşya üzerinde ortaklardan her birinin doğrudan doğruya bir hakkı da yoktur. Mülkiyet bir bütün olarak ortaklardan tümüne aittir. Başka bir anlatımla ortaklık tasfiye oluncaya kadar ortaklardan birinin ayrı mal veya hak sahipliği bulunmayıp, hak sahibi ortaklıktır. Değinilen mülkiyet türünde malikler mülkiyet payları ayrılmadığından paydaş değil, ortaktır. Bu kural, TMK'nin 701. maddesinde (...Kanun ve kanunda öngörülen sözleşmeler uyarınca oluşan topluluk dolayısıyla mallara birlikte malik olanların mülkiyeti, elbirliği mülkiyetidir. Elbirliği mülkiyetinde ortakların belirlenmiş payları olmayıp her birinin hakkı, ortaklığa giren malların tamamına yaygındır.) biçiminde açıklanmıştır. Elbirliği (İştirak) halinde mülkiyetin bu özelliği itibariyle ortaklar arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmaktadır. Şayet yasa veya elbirliği (iştirak) halinde mülkiyeti oluşturan anlaşmada ortaklık adına hareket etme yetkisinin kime ait olacağı belirtilmemişse, ortaklığın tasfiyesini isteme hakkı dışındaki tüm işlemlerde ortakların (iştirakçilerin) oybirliğiyle karar almaları ve birlikte hareket etmeleri zorunluluğu vardır. TMK'nin 702/2 maddesi bu yönde açık hüküm getirmiştir. Ancak, açıklanan kural yargısal uygulamada kısmen yumuşatılmış bir ortağın tek başına dava açabileceği, ne var ki, davaya devam edebilmesi için öteki ortakların olurlarının (onaylarının) alınması veya miras şirketine atanacak temsilci aracılığı ile davanın sürdürülmesi gerektiği kabul edilmiştir. (11.10.1982 tarih 1982/3-2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı) Nitekim bu görüş bilimsel alanda da aynen benimsenmiştir. Hal böyle olunca, öncelikle davada yer almayan mirasçıların olurunun alınması ya da miras şirketine Medeni Kanunun 640. maddesi uyarınca atanacak temsilci aracılığı ile davanın sürdürülmesi, böylelikle davanın görülebilirlik koşulu yerine getirildikten sonra işin esası bakımından bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir. Davalı vekilinin belirtilen nedenlerle temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma sebebine göre sair hususların incelenmesine yer olmadığına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 07.04.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.