Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 7259 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 1851 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ: ÇAL SULH HUKUK MAHKEMESİTARİHİ: 21/12/2012NUMARASI: 2011/457-2012/62Yanlar arasında görülen elatmanın önlenmesi, ecimisil davası sonunda yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı tarafından yasal süresi içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu,açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü.Dava; elatmanın önlenmesi ve ecirimisil isteklerine ilişkindir. Mahkemece; 5089 parsel sayılı taşınmaz bakımından Çal Sulh Mahkemesinin 2007/562 Esas, 2008/104 Karar sayılı ilamı ile aynı taraf ve konuda karar verildiği, davalının sonradan taşınmaza müdahale ettiğinin yeterli ve inandırıcı delille kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; dava konusu taşınmazlardan 5086 parsel sayılı taşınmazda davacı ve davalıların mülkiyetten ve kayıttan kaynaklı bir haklarının bulunmadığı, 7367 parsel sayılı taşınmazın davalı C. K.5090 parsel sayılı taşınmazın davalı Nazlı Geren adına tam mülkiyet üzere kayıtlı olduğu, paylı mülkiyete tabi 5089 parsel sayılı taşınmazda ise 1/5 payın davacı, 2/5 payın davalı C..K., 1/5'er payın ise dava dışı N. G. (davalılardan A.G. mirasçısı) ve A.Y.adına kayıtlı olduğu anlaşılmaktadır.Davacı dava dilekçesinde; çekişme konusu 5086, 7367, 5090 ve 5089 parsel sayılı taşınmazlarda kayıt maliki olduğunu, davalıların haklı ve geçerli bir neden olmaksızın tarım yapmak suretiyle taşınmazları işgal ettiklerini ileri sürerek eldeki davayı açmış, davalılardan C..K. 5089 parsel sayılı taşınmazın paylı mülkiyete tabi olduğunu, taşınmazda harici taksim yapıldığını ve payına isabet eden alanı kullandığını, davacı tarafından daha önce aynı hukuksal nedene dayalı olarak açılan davanın reddine karar verildiğini, diğer davalılar ise çekişmeli 5086, 7367 ve 5090 sayılı parsellerde davacının mülkiyetten kaynaklı bir hakkının bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuşlardır.Gerçekten de; davacının Çal Sulh Hukuk Mahkemesinde davalı C..K. aleyhine 18/10/2006 tarihinde açtığı davada; ön alım hakkına dayalı tapu iptal ve tescil isteğinde bulunduğu, davanın yapılan yargılaması sonucunda 26/10/2007 tarih, 2006/632 Esas, 2007/519 sayılı karar ile HUMK'nın 409. maddesi uyarınca davanın açılmamış sayılmasına karar verildiği öte yandan; aynı davalı hakkında 15/11/2007 tarihinde Çal Sulh Hukuk Mahkemesinde paya vaki elatmanın önlenmesi isteği ile açtığı davada ise; 21/03/2008 tarih, 2007/562 Esas, 2008/104 sayılı kararda paydaşlar arasında fiili taksim yapıldığı, taksimin satış aşamasına kadar bozulmadığı, davacının iddiasının TMK'nın 2. maddesinde düzenlenen objektif iyiniyet kuralına aykırı olduğu gerekçesiyle davanın reddedildiği görülmektedir. Açıklanan bu olgular karşısında; davaya konu 5086, 7367 ve 5090 parsel sayılı taşınmazlar bakımından davacının mülkiyetten ve kayıttan kaynaklanan bir hakkının olmadığı saptanmak ve çapa üstünlük tanınmak suretiyle davanın reddine karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur. Davacının anılan parseller bakımından temyiz itirazları yerinde değildir. Reddi ile aleyhindeki hükmün bu yöne hasren ONANMASINA, Davacının 5089 parsel sayılı taşınmaza yönelik temyiz itirazlarına gelince; Hemen belirtilmelidir ki; 1086 sayılı HUMK'nun 237, 6100 sayılı HMK'nun 303. maddesinde düzenlendiği üzere kesin hükümden söz edilebilmesi için, yeni açılan bir davanın, birinci dava ile taraflarının, dava konusunun ve dava sebebinin aynı olması gerekir.Oysa, elatmanın önlenmesi bir haksız eylem olduğundan devam ettiği veya yenilendiği müddetçe her zaman yeni bir davanın konusunu teşkil edebilir. Hemen belirtilmelidir ki, kesin hüküm ancak hüküm anındaki durumu tespit eder. Hükümden sonraki döneme etkili olmaz. Bu nedenle yeni meydana gelen vakıalara dayanılarak açılan ikinci davanın, birinci davadaki kesin hükme aykırı olduğu söylenemez ve kesin hüküm oluşturmaz.Ne var ki; somut olayda davacı tarafından ilk alınan elatmanın önlenmesi kararının infaz ettirilip-ettirilmediği, eldeki davada da yeni vakıalara dayanılıp-dayanılmadığı hususlarının araştırılmadığı görülmektedir. Bu durumda 5089 parsel sayılı taşınmaz bakımından verilen önceki hükmün eldeki dava bakımından kesin hüküm teşkil etmeyeceği gibi davacının yeni dava açmasında hukuki yararı bulunduğu kuşkusuzdur.O halde; davacı ve davalı tarafın paydaş olduğu, 5089 sayılı parsel bakımından uyuşmazlığın 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 688 ve devamı hükümleri uygulanmak suretiyle giderileceği kuşkusuzdur.Halböyle olunca; mahalinde uzman bilirkişiler aracılığıyla keşif yapılarak işin esasının incelenmesi, davacı tarafından ilk alınan elatmanın önlenmesi kararının infaz ettirilip-ettirilmediği, eldeki davada da yeni vakıalara dayanılıp- dayanılmadığı, yeni bir elatmanın olup-olmadığı hususlarının araştırılması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere karar verilmesi doğru değildir. Davacının, bu yöne değinen temyiz itirazları belirtilen sebeplerle yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 9.5.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.