Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 7257 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 19659 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ : IĞDIR 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 12/07/2013NUMARASI : 2013/155-2013/621Taraflar arasında görülen elatmanın önlenmesi, yıkım ve ecrimisil davası sonunda, yerel mahkemece davanın, kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalılar vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ... raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;Dava, çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi, yıkım ve ecrimisil isteklerine ilişkindir.Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden, çekişme konusu 39 m2 dükkan vasfındaki 19 ada 18 parsel sayılı taşınmazın kayden davacıya ait olduğu, bu taşınmaza bitişik 19 ada 19 parsel sayılı taşınmaza davalıların paylı mülkiyet üzere malik oldukları, mahkemece yapılan keşif sonucu fen bilirkişileri tarafından düzenlenen krokide davacıya ait taşınmazın sınırları içerisinde kalan 22 m2'lik kısmın davalılarca kendi taşınmazlarına katılmak suretiyle kullanıldığının tespit edildiği, davalıların, 18 parsele ait tapu dayanağı kayıtlarda davacıya ait parselin 15 m2 iken sonradan yapılan düzeltmelerle miktarının artırıldığı, kadastro öncesi mevcut fiili durumun zeminde hiç değişmediği yönünde savunmada bulundukları anlaşılmaktadır. 4721 s. TMK'nın 683. maddesi hükmüne göre; bir şeye malik olan kimse, hukuk düzeninin sınırları içinde, o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir. Malik, malını haksız olarak elinde bulunduran kimseye karşı istihkak davası açabileceği gibi, her türlü haksız elatmanın önlenmesini de dava edebilir. Diğer taraftan, 3402 sayılı yasanın 20. maddesi ve TMK'nun 719. maddesi uyarınca mülkiyet alanının belirlenmesinde kayıt ve belgeler; harita, plan ve krokiye dayanmakta ise harita, plan ve krokideki sınırlara itibar olunur. O halde, sözü edilen taraf taşınmazlarına ait kadastral çaplar göz ardı edilerek zeminde olduğu varsayılan tabii sınırların esas alınmasının yasal bir dayanağı olamaz. Kadastral çaplar ve buna ilişkin kayıtlar iptale kadar geçerli olduğundan davalıların müdahalesi saptanmak ve ileri sürdükleri iddiaların eldeki davada dinlenemeyeceği gözetilmek suretiyle elatmanın önlenmesine, bu kısımdaki yapıların yıkımına ve ecrimisile karar verilmiş olmasında kural olarak bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Davalıların bu yönlere değinen temyiz itirazları yerinde değildir. Reddine. Davalıların diğer temyiz itirazlarına gelince;Fen bilirkişileri tarafından düzenlenen raporda müdahale edilen alan, hangi parsel sınırları içerisinde kaldığı, büyüklüğü, üzerindeki yapılar ve yapıların niteliği gibi unsurlar açıkça belirtilmemiş olduğundan rapor infaza elverişli olmadığı gibi, taşınmazın değerine ve ecrimisil hesabına ilişkin olarak inşaat bilirkişisi tarafından düzenlenen raporun da hükme elverişli olduğunu söyleme olanağı yoktur.Bilindiği, gerek öğretide ve gerekse yargısal uygulamalarda ifade edildiği üzere ecrimisil, diğer bir deyişle haksız işgal tazminatı, zilyet olmayan malikin, malik olmayan kötüniyetli zilyetten isteyebileceği bir tazminat olup, 08.03.1950 tarih 22/4 sayılı İnançları Birleştirme Kararında; fuzuli işgalin tarafların karşılıklı birbirine uygun iradeleri ile kurduğu kira sözleşmesine benzetilemeyeceği, niteliği itibarı ile haksız bir eylem sayılması gerektiği, haksız işgal nedeniyle oluşan zararın tazmin edilmesi gerekeceği vurgulanmıştır. Ecrimisil, haksız işgal nedeniyle tazminat olarak nitelendirilen özel bir zarar giderim biçimi olması nedeniyle, en azı kira geliri karşılığı zarardır. Bu nedenle, haksız işgalden doğan normal kullanma sonucu eskime şeklinde oluşan olumlu zarar ile kullanmadan kaynaklanan olumlu zarar ile malik ya da zilyedin yoksun kaldığı fayda (olumsuz zarar) ecrimisilin kapsamını belirler. Haksız işgal, haksız eylem niteliğindedir. (YHGK'nun 25.02.2004 gün ve 2004/1-120-96 sayılı kararı)Hemen belirtelim ki, ecrimisil hesabı uzmanlık gerektiren bir husus olup, taşınmazın niteliğine uygun bilirkişi marifetiyle keşif ve inceleme yapılarak ve taleple bağlı kalınarak haksız işgal tazminatı miktarı belirlenmelidir. Alınan bilirkişi raporu, somut bilgi ve belgeye dayanmalı, tarafların ve hakimin denetimine açık olmalı ve değerlendirmenin gerekçelerinin bilimsel verilere uygun şekilde HMK'nın 266 vd. maddelerine uygun olarak açıklanması gereklidir. Bu nedenle, özellikle tarım arazilerin haksız kullanımı nedeniyle ürün esasına göre talep varsa, bu konudaki resmi veriler getirtilmeli, taşınmazın bulunduğu bölgede ekilen tarım ürünlerinin neler olduğu tarım il veya ilçe müdürlüğünden sorulmalı, ekildiği bildirilen ürünlerin ecrimisil talep edilen yıllara göre birim fiyatları ve dekara verim değerleri, hal müdürlüğünden ilgili dönem için birim fiyatlar getirtilmeli, bölgede münavebeli ekim yapılıp yapılmadığı, taşınmazın nadasa bırakılıp bırakılmadığı tespit edilmelidir. Eğer, özellikle arsa ve binalarda kira esasına göre talep varsa, taraflardan emsal kira sözleşmeleri istenmeli, gerekirse benzer nitelikli yerlerin işgal tarihindeki kira paraları araştırılıp, varsa emsal kira sözleşmeleri de getirtilerek resen emsal araştırılmalı, dava konusu taşınmaz ile emsalin somut karşılaştırması yapılmalı, üstün veya eksik tarafları belirlenmelidir.İlke olarak, kira geliri üzerinden ecrimisil belirlenmesinde, taşınmazın dava konusu ilk dönemde mevcut haliyle serbest şartlarda getirebileceği kira parası, emsal kira sözleşmeleri ile karşılaştırılarak, taşınmazın büyüklüğü, niteliği ve çevre özellikleri de nazara alınarak yöredeki rayiçe göre belirlenir. Sonraki dönemler için ecrimisil değeri ise ilk dönem için belirlenen miktara ÜFE artış oranının tamamının yansıtılması suretiyle bulunacak miktardan az olmamak üzere takdir edilir.Somut olayda, hükme esas alınan bilirkişi raporunda yukarda belirtilen ilke ve usuller dikkate alınmadan soyut bir takım belirlemeler ile ecrimisil hesabı yapılmış, taraflarca sunulacak ve bilirkişilerce belirlenecek emsal taşınmazlar ile dava konusu taşınmazın niteliği, konumu gibi faktörler değerlendirilmeden taşınmazın değeri belirlenmiş, mahkemece bu rapor ile sonuca gidilmiştir. Bilirkişi raporu, somut ve özel nedenleri bilimsel verilere uygun olarak göstermeli ve Yargıtay denetimini sağlayacak bilgi ve belgeye dayanan gerekçe ihtiva etmelidir. Hal böyle olunca; mahkemece, yeniden bilirkişi heyeti oluşturmak suretiyle dava konusu taşınmazlar üzerinde gerekli teknik ölçüm aletleri ile keşif yapılması, fen bilirkişilerinden infaza elverişli rapor alınması, yukarda belirtilen ilkeler çerçevesinde somut emsaller de incelenerek elatılan taşınmazın zemin değerini, yıkımı istenen yapıların değerini ve ecrimisil hesabını içeren bilirkişi raporu alınması, hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.Davalılar vekilinin bu yönlere ilişkin temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 07.04.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.