Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 7231 - Karar Yıl 2007 / Esas No : 6390 - Esas Yıl 2007





MAHKEMESİ : ZONGULDAK 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 30/05/2006NUMARASI : 2005/21-420Taraflar arasındaki davadan dolayı Zonğuldak 2. Asliye Hukuk Hakimliğinden verilen 30.5.2006 gün ve 21-420 sayılı hükmün Onanmasına ilişkin olan 8.2.2007 gün ve 12520-1202 sayılı kararın düzeltilmesi süresinde davalı vekili tarafından istenilmiş olmakla, dosya incelendi gereği görüşülüp düşünüldü:Dava, çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi ve yıkım isteğine ilişkindir. Mahkemece, dava konusu yapının tapu tahsis belgesi kapsamında kalmadığı gerekçe österilerek davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm Dairece onanmıştır.Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişmeli ..ada .. sayılı parselin öncesini teşkil eden ..ada .. sayılı 400 m2 yözölçümündeki parselin yarı pay için davalının miras bırakanı H.. K..31.1.1985 tarihinde tapu tahsis belgesi verildiği, 1.4.2005 tarihinde yapılan keşifte üzerinde anılan binanın bulunduğu anlaşılmaktadır.Bu durumda taşınmaz üzerinde yapılan gecekondu nedeniyle, davalının miras bırakanına tapu tahsis belgesi verildiğine göre, muhtesatın yıkımı mütemmim cüz kuralı gereğince kayıt maliki durumundaki tüm paydaşların haklarını etkileyecek niteliktedir.Öyleyse zorunlu dava arkadaşlığının varlığı kabul edilmeli, dava dışı kayıt maliklerininde davada yer alması sağlanmalıdır.Bina maliklerinin tümüne karşı dava açılmamış olması husumette yanılgılı değil eksikliktir.O halde A...o..H..K..nın kayıt maliki olan diğer mirasçılarının davada yer almasının sağlanması, davanın onlara da teşmil edilmesi, taraf teşkili sağlanmak suretiyle davanın görülebilirlik koşulunun yerine getirilmesi zorunludur.Eksik taraf huzuru ile hüküm kurulmuş olması doğru değildir.Kabule görede tapu tahsis belgesi taşınmaz üzerinde yasada öngörülen süreç içerisinde bina yapılması, en azından temelinin atılmış olması koşuluna bağlı olarak zemine ilintili olmak üzere verilmektedir.Hemen belirtilmelidir ki; İmar ve gecekondu mevzuatına aykırı olarak inşa edilen ve 298l Sayılı Kanunun 2. maddesinde belirtilen yerlerde inşa olunmuş yapılar hakkında adı geçen kanun ve bu kanuna değişiklik getiren 7.6.1986 tarihinde yürürlüğü giren 3290 Sayılı Kanun hükümleri gözönüne alınmak suretiyle olaya çözüm getirilmelidir. 3290 Sayılı Kanunun 13. maddesi ile değişen 298l sayılı Kanunun 22. maddesinin (b) bendinde 298l sayılı kanunun kapsamına giren yapılarla ilgili olarak yargı mercilerinde açılmış davaların yürütülemeyeceği gibi, haklarında evvelce yıkım kararı alınmış ve kesinleşmiş olan yıkım işlemlerinin de bu kanuna göre işleme tabi tutulacağı belirtilmiştir. Bunun istisnası ise çekişme konusu yapının özel kişiye ait gayrimenkul üzerine yapılmış olmasıdır. Özel kişiler arasında yıkımın önlenmesi konusunda anlaşma sağlanamıyorsa, bu çeşit yapının yıkımı engellenemeyecektir. Hal böyle olunca, tüm bu kurallar uyarınca, yerinde yöntemine uygun olarak keşif yapılarak yıkımı istenen binanın ve bulunduğu yerin nitelikleri ve yasal düzenlemeler karşısında durumu, diğer bir deyişle tahsis kapsamında bulunup bulunmadığının saptanması, geçerli bir tahsis belgesi kapsamında kaldığının anlaşılması halinde davanın durdurulması, aksi taktirde yukarıda değinilen ilkelerde gözetilmek suretiyle hasıl olarak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.Anılan bu hususlar davalının karar düzeltme isteği üzerine bu kez yapılan inceleme sonucu anlaşıldığından, davalının karar düzeltme isteğinin HUMK'nun 440.maddesi gereğince Kabulüne, Dairenin 8.2.2007 tarih 12520/1202 sayılı ilamın ortadan kaldırılmasına yerel mahkemenin 30.5.2006 tarih 21/420 sayılı hükmün HUMK'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 25.6.2007 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.