MAHKEMESİ : KADİRLİ 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 20/11/2012NUMARASI : 2008/113-2012/448Yanlar arasında görülen elatmanın önlenmesi ve ecrimisil davası sonunda, yerel mahkemece, davanın kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar bir kısım davalılar vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü. Dava, çaplı taşınmazlara elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteklerine ilişkindir. Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Çekişmeli 312 parsel sayılı taşınmazın davacılar ve davalılardan İ., N., A., E.ile dava dışı kişiler adına paylı mülkiyet üzere kayıtlı olduğu sabittir.Bilindiği üzere; paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamayan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan payına vaki elatmanın önlenilmesini her zaman isteyebilir. Hatta elbirliği mülkiyetinde dahi paydaşlardan biri öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine elatmanın önlenilmesi davası açabilir. Ancak, o paydaşın, payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa açacağı elatmanın önlenilmesi davasının dinlenme olanağı yoktur. Yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu elatmanın önlenilmesi davası ile değil, kesin sonuç getiren taksim veya şuyun satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerekmektedir. Öte yandan, yurdumuzda sosyal ekonomik nedenlerle kırsal kesimlerden kentlere aşırı akım, nüfus çoğalması, büyük mesken ve işyeri ihtiyacı nedeniyle hızlı yapılaşma karşısında görevli mercilerin aciz kalmaları veya çeşitli nedenlerle göz yummaları sonucu, izinsiz, ruhsatsız, resmi kayıtlara bağlanmayan büyük yerleşim alanları oluştuğu, bu arada paylı taşınmazların tapuda resmi ifrazları yapılmadan paydaşlar arasında haricen veya fiilen taksim edilip üzerlerine büyük mahalleler hatta beldeler yapıldığı bir gerçektir. Bilindiği üzere M.K.nun 706, B.K.nun 2l3, T.K.nun 26. maddeleri hilafına tapulu taşınmazlarda harici veya fiili taksim ile payların mülkiyeti ana taşınmazdan ayrılamaz. Nevarki, taşınmazın kullanma biçimi tüm paydaşlar arasında varılan bir anlaşma ile belirlenmiş yada fiili bir kullanma biçimi oluşmuş, uzun süre paydaşlar bu durumu benimsemişlerse kayıtta paylı, eylemsel olarak ( fiilen) bağımsız bu oluşumun tapuda yapılacak resmi taksime veya şuyun satış suretiyle giderilmesine yahut o yerde bir imar uygulaması yapılmasına kadar korunması, " ahte vefa" kuralının yanında M.K.nun 2. maddesinde düzenlenen iyi niyet kuralının da bir gereğidir. Aksi halde, pekçok kimse zarar görecek toplum düzeni ve barışı bozulacaktır. O halde, paydaşlar arasındaki elatmanın önlenilmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planının olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği saptanılmalı, harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlık yukarıda değinildiği gibi, M.K.'nun müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmelidir.Öte yandan, ecrimisil; taşınmazı haklı ve geçerli bir nedeni olmaksızın kullanan kişinin taşınmaz malikine ödemekle yükümlü olduğu en azı kira bedeli, en fazlası mahrum kalınan gelir kaybı olan haksız işgal tazminatdır.Somut olaya gelince; çekişmeli taşınmazda kayden ilgisi bulunmayan davalılar yönünden davanın kabul edilmiş olması doğrudur. Ancak, paydaş olan davalılar yönünden hükme yeterli bir araştırma yapılmış değildir. Şöyle ki; davaya konu edilen taşınmazda fiili kullanma biçiminin oluştuğu ve davacılara özgülenen bölümlere davalıların müdahaleleri saptandığı takdirde davacıların ecrimisile hak kazanacakları, fiili kullanma biçimi oluşmadıysa ve davacının kullanabileceği bir bölüm taşınmazda yoksa payı oranında ecrimisil talep edebileceği davacının kullandığı ve ya kullanabileceği yer varsa ecrimisile hükmedilemeyeceği kuşkusuzdur. Ne var ki; mahkemece değinilen yönler itibariyle yapılan araştırma ve inceleme yeterli değildir.Hal böyle olunca; yukarıdaki ilkeler uyarınca araştırma yapılması varılacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken eksik soruşturma ile yetinilerek hüküm kurulması isabetsizdir. Kabule göre de; davalılar arasında zorunlu dava arkadaşlığı yoktur. Bu durumda; her bir davalının kullandığı bölüm belirlenerek bu bölümün getireceği ecrimisile her bir davalı hakkında ayrı ayrı hükmedilmesi gerekirken tek bir ecrimisil hesaplanarak davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesi doğru değildir. Öte yandan yargılama sırasında davacılardan A.davadan feragat ettiği halde bu konuda her hangi bir hüküm tesis edilmemesi de isabetsizdir.Bir kısım davalıların, temyiz itirazları belirtilen sebeplerle yerindedir. Kabulüyle, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 09.05.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.