Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 7217 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 22241 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ : TARSUS 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 09/05/2013NUMARASI : 2012/305-2013/326Taraflar arasındaki davadan dolayı Tarsus 2. Asliye Hukuk Hakimliğinden verilen 09.05.2013 gün ve 2012/305 esas 2013/326 karar sayılı hükmün bozulmasına ilişkin olan 12.06.2014 gün ve 19874-11666 sayılı kararın düzeltilmesi süresinde davacılar vekili tarafından istenilmiş olmakla, dosya incelendi gereği görüşülüp düşünüldü: -KARAR-Dava, tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir. Davacılar, davaya konu 2762 parselin 1957 yılında yapılan kadastro çalışması sırasında "Yusuf oğlu A.. K.." adına tespitinin yapıldığını, bu tespite Mehmet tarafından yapılan itiraz üzerine .. Arazi Kadastro Mahkemesince 1960 tarihli kararla "Ölü .. ve .. mirasçıları adına tespit ve tesciline" karar verildiğini, daha sonra somut davanın bir kısım davalıları tarafından 08.09.2008 tarihinde Çamlıyayla Asliye Hukuk Mahkemesinin 2008/38 Esas sayılı dosyasıyla "tapuda isim tashihi" davası açılmak suretiyle 10.03.2009 tarihli kararla tapunun 1/2 hissesinin malikinin "Halim oğlu Yusuf mirasçıları" olan isminin "Halil oğlu Yusuf ... mirasçıları" olarak düzeltildiğini, bu davada taraf olmadıklarını, bu kararın infazı ile taşınmazın davalılara intikal ettirildiğini, asıl malikin kendi murisleri "Topal Yusuf" olduğunu belirterek davalılar adına "yolsuz tescil" suretiyle oluşan tapu kaydının iptali ile müvekkillerinin murisi ya da A.. K..'ın mirasçıları davacılar adına tescilini talep etmişlerdir.Davalılar; taşınmazın murisleri Halil oğlu Yusuf .. tarafından diğer malik ... ile uzun yıllar birlikte kullanıldığını, tespit maliki Yusuf'un kendi murisleri olduğunu bu nedenle tapuda isim tashihi ile taşınmazın intikalinin sağlandığını belirterek davanın reddini savunmuşlardır.Çamlıyayla Asliye Hukuk Mahkemesinin "Tapuda isim tashihi" ne ilişkin kararının hatalı olduğu gerekçesiyle davalılar adına olan tapu kaydının iptali ile 1/2 payın topal Yusuf oğlu A.. K.. mirasçıları adına tesciline ilişin kararı Dairece “....Somut olayda, tescilin dayanağı olan kadastro tespitinin kesinleşmesinden itibaren dava tarihi 08.02.2010 kadar 10 yıllık sürenin geçtiği açıktır. Bilindiği üzere; 3402 sayılı Yasanın 12/3. maddesinde öngörülen süre hak düşürücü süre olup kamu düzeni ile ilgilidir ve mahkemece davanın her aşamasında res'en gözetilmesi gerekli olumsuz dava şartlarındandır. Hal böyle olunca, yukarıda belirtilen ilke ve yasal düzenlemeler gözetilerek davanın hak düşürücü süreden dolayı reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olmasının doğru olmadığı...” gerekçesiyle bozulmuş davacılar vekilince karar düzeltme istenmiştir. Dosyanın tetkikinden safahatın dava dilekçesinde özetlendiği üzere olduğu anlaşılmıştır. Gezici Arazi Kadastro Mahkemesinin dosyası incelendiğinde 19.08 1960 tarihli oturumda davacı "... tapudaki malikler adına tespit ve tescilini isterim", davalı A.. K.. da "...tapudaki malikler adına yazılmasına bir diyeceğim yoktur." şeklinde beyanda bulunmuş, mahalli bilirkişi ise "...halim ağanın fevtinden Yusuf ve Kızılömer adına tespiti icap eder bunlar öldü mirasçıları devamlı olarak zilyettir bu bakımdan tespitin bunlar adına yapılması doğrudur."şeklinde beyanda bulunmuş bunun üzerine davacı söz alarak " ehlivukuf doğru söyler ben de Yusuf ve Kızılömere mirasçıyım veraset ilamı çıkarıp tapuda intikal yaptırırım" şeklinde beyanda bulunmuştur.Somut olaya dönüldüğünde çözümlenmesi gereken husus, Kadastro mahkemesince belirlenen tapu maliki "Halim oğlu Yusuf"un kim olduğu, bir başka ifadeyle davacıların murisi mi, yoksa davalıların murisi mi olduğu hususudur. Eğer mahkemenin belirlediği gibi davacıların mirasbırakanı ise dava kabul edilecek, davalıların mirasbırakanı ise dava reddedilecektir.Öte yandan 3402 sayılı Yasanın 12/3 maddesindeki 10 yıllık hak düşürücü süre kadastrodan önceki hukuki nedenlere dayanılması halinde söz konusu olup, kadastro sonrası nedene dayanılması halinde hak düşürücü süreden söz edilemeyeceği kuşkusuzdur.Yerel mahkemenin kararında da belirtildiği üzere Çamlıyayla Asliye Hukuk Mahkemesinin verdiği "isim tashihi" kararı doğru değildir. Bu kararın tarafı olmadıklarından davacıları bağlamayacağı da açıktır. Somut olayda yapılması gereken tapu malikinin taraflardan hangisinin murisi olduğunun tespitidir. Mahkemece de bu yapılmıştır. Kadastro dosyasında 1960 tarihinde yapılan duruşmada bilirkişi tapu maliklerinin ölü olduğunu belirtmiş tarafların buna itirazı olmamıştır. Halbuki davalıların murisi Yusuf 3.10.2000 tarihinde ölmüştür. Taşınmazın maliki olması mümkün değildir.Ancak, davacıların murisi olduğu doğru olarak tespit edilmekle birlikte muris Topal Yusuf'un davacılardan başka mirasçıları olduğu gözden kaçırılarak tek mirasçı A.. K.. imiş gibi taşınmazın 1/2 payının tamamının davacılar adına tesciline karar verilmiştir.Bilindiği üzere; elbirliği (İştirak) halinde mülkiyet, yasa veya yasada belirtilen sözleşmeler uyarınca aralarında ortaklık bağı bulunan kişilerin, bu ortaklık nedeniyle bir mala veya hakka birlikte malik olma durumudur. 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun (TMK) 701 ila 703 maddelerinde düzenlenen bu tür mülkiyetin (ortaklığın) tüzel kişiliği olmadığı gibi eşya üzerinde ortaklardan her birinin doğrudan doğruya bir hakkı da yoktur. Mülkiyet bir bütün olarak ortaklardan tümüne aittir. Başka bir anlatımla ortaklık tasfiye oluncaya kadar ortaklardan birinin ayrı mal veya hak sahipliği bulunmayıp, hak sahibi ortaklıktır. Değinilen mülkiyet türünde malikler mülkiyet payları ayrılmadığından paydaş değil, ortaktır. Bu kural, TMK'nin 701. maddesinde (...Kanun ve kanunda öngörülen sözleşmeler uyarınca oluşan topluluk dolayısıyla mallara birlikte malik olanların mülkiyeti, elbirliği mülkiyetidir. Elbirliği mülkiyetinde ortakların belirlenmiş payları olmayıp her birinin hakkı, ortaklığa giren malların tamamına yaygındır.) biçiminde açıklanmıştır. Elbirliği (İştirak) halinde mülkiyetin bu özelliği itibariyle ortaklar arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmaktadır. Şayet yasa veya elbirliği (iştirak) halinde mülkiyeti oluşturan anlaşmada ortaklık adına hareket etme yetkisinin kime ait olacağı belirtilmemişse, ortaklığın tasfiyesini isteme hakkı dışındaki tüm işlemlerde ortakların (iştirakçilerin) oybirliğiyle karar almaları ve birlikte hareket etmeleri zorunluluğu vardır. TMK'nun 702/2 maddesi bu yönde açık hüküm getirmiştir. Ancak, açıklanan kural yargısal uygulamada kısmen yumuşatılmış bir ortağın tek başına dava açabileceği, ne var ki, davaya devam edebilmesi için öteki ortakların olurlarının (onaylarının) alınması veya miras şirketine atanacak temsilci aracılığı ile davanın sürdürülmesi gerektiği kabul edilmiştir. (11.10.1982 tarih 1982/3-2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı) Nitekim bu görüş bilimsel alanda da aynen benimsenmiştir. Somut olaya gelince; muris Topla Yusuf'un davacılardan başka mirasçılarının da bulunduğu, bu durumda, elbirliği (iştirak) halinde mülkiyetini söz konusu olduğu açıktır.Hâl böyle olunca; davaya katılmayan mirasçıların olurlarının alınması ya da miras şirketine TMK'nun 640. maddesi uyarınca atanacak temsilci aracılığı ile davanın sürdürülmesi gerekirken, davanın görülebilirlik koşulu gözardı edilerek yazılı olduğu üzere davanın esası hakkında hüküm kurulması doğru değildir. Anılan bu hususlar davacılar vekilinin karar düzeltme isteği sonucu yeniden yapılan inceleme neticesinde anlaşıldığından, karar düzeltme isteğinin HUMK'nin 440. maddesi gereğince kabulüyle, Dairenin 12.06.2014 tarihli, 2013/19874 Esas, 2014/11666 Karar sayılı bozma kararının ortadan kaldırılmasına, yerel mahkemenin 09.05.2013 tarihli, 2012/305 Esas, 2013/326 sayılı kararının açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 13.05.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.