MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTaraflar arasında görülen tenkis davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ...'ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;-KARAR-Dava, tenkis istemine ilişkindir.Davacılar, mirasbırakan anneannelerinin malik olduğu 271 ada 17 parsel sayılı taşınmazını, ölümünden 2 ay önce davalı oğluna satış suretiyle temlik ettiğini, ancak asıl amacın bağışlama olduğunu, yapılan işlemle saklı paylarına tecavüz edildiğini ileri sürerek, tapu iptal tescil davası açma hakları saklı kalmak kaydı ile tenkis isteminde bulunmuşlardır. Davalı, çekişme konusu taşınmazın dava dışı ... adına kayıtlı olduğunu, taşınmazla ilgisi olmadığını belirterek davanın husumet yokluğu nedeni ile reddini savunmuştur.Mahkemece, davanın husumet yokluğu nedeni ile reddine karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden, 271 ada 17 parsel sayılı taşınmazın 271 ada 16 parsel sayılı taşınmazla tevhit edilerek 271 ada 26 parsel sayılı taşınmazı oluşturduğu, 271 ada 26 parsel sayılı taşınmazda davalı ... 28797/49066, dava dışı .... 20269/49066 pay sahibi iken, dava açıldıktan sonra 20/12/2013 tarihinde taşınmazda kat irtifakı kurulduğu, oluşan 8 adet ba??ımsız bölümden 3 ve 7 nolu bağımsız bölümlerin ..., 6 nolu bağımsız bölümün davalı ... adına, diğer bağımsız bölümlerin dava dışı 3.şahıslar adına kayıtlı olduğu, mirasbırakanın 13/06/2012 tarihinde öldüğü, davacıların mirasbırakan ...’nin kendisinden önce ölen kızından torunları, davalının mirasbırakanın oğlu olduğu, çekişme konusu 271 ada 17 parsel sayılı taşınmazın mirasbırakan tarafından davalıya 10/04/2012 tarihinde satış suretiyle temlikini yeni öğrendikleri, bu temlikle saklı paylarının zedelendiği iddiası ve tenkis istemi ile eldeki davanın açıldığı anlaşılmaktadır. Bilindiği üzere; mirasçılık ve mirasın geçişi mirasbırakanın ölüm tarihinde yürürlükte olan hükümlere göre belirlenir (4722 s. Türk Medeni Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun m. 17). Mirasbırakan 1.1.2002 tarihinden önce ölmüşse 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi hükümlerinin, 1.1.2002 tarihinden sonra ölmüşse 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun ilgili hükümlerinin uygulanması gerekir.Tenkis (indirim) davası, miras bırakanın saklı payları zedeleyen ölüme bağlı veya sağlar arası kazandırmaların (bağış) yasal sınıra çekilmesini amaçlayan, öncesine etkili, yenilik doğurucu (inşai) davalardandır. Tenkis davasının dinlenebilmesi için öncelikli koşul; mirasbırakanın ölüme bağlı veya sağlar arası bir kazandırma işlemi ile saklı pay sahiplerinin haklarını zedelemiş olmasıdır. Saklı payların zedelendiğinden söz edilmesi ise kazandırma konusu tereke ile kazandırma (temlik ) dışı terekenin tümüyle bilinmesiyle mümkündür. Tereke mirasbırakanın ölüm tarihinde bırakmış olduğu malvarlığı kıymetleri ile iadeye ve tenkise tabi olarak yaptığı kazandırmalardır. Bunlar terekenin aktifini oluşturur. Mirasbırakanın borçları, bakmakla yükümlü olduğu kişilerin 743 sayılı Kanun uygulanacaksa bir aylık 4721 sayılı Kanun uygulanacaksa üç aylık nafakası, terekenin defterinin tutulması, mühürlenmesi, cenaze masrafları gibi giderler de pasifidir. Aktiften belirtilen borçların indirilmesi net terekeyi oluşturur. Tereke bu şekilde tesbit edildikten sonra mirasın açıldığı tarihteki fiyatlara göre değerlendirilmesi yapılarak parasal olarak miktarının tespiti gerekir (TMK m.564). Miras bırakanın TMK'nin 506. maddesinde belirlenen saklı paya tecavüz edip etmediği bulunan bu rakam üzerinden hesaplanır. Tasarruf oranı aşılmış ise tasarrufun niteliğine göre icap ederse kazandırma işleminde, saklı payları zedeleme kastının bulunup bulunmadığı objektif (nesnel) ve sübjektif (öznel) unsurlar dikkate alınarak belirlenmelidir. Zira tasarruf oranını aşan her kazandırmada saklı payları zedeleme kastının varlığından söz edilemez. Mutlak olarak tenkise tabi tasarruflarda (ölüme bağlı tasarruflar veya TMK'nin 565. maddesinin 1, 2 ve 3 bentlerinde gösterilenler) veya saklı payın ihlal kastının varlığı kesin olarak anlaşılan diğerlerinde özellikle muayyen mal hakkında tenkis uygulanırken TMK'nin 570. maddesindeki sıralamaya dikkat etmek davalı mahfuz hisseli mirasçılardan ise aynı Kanunun 561. maddesinde yer alan mahfuz hisseden fazla olarak alınanla sorumluluk ilkesini gözetmek, dava konusu olup olmadığına bakılmayarak önce ölüme bağlı tasarruflarla davacının saklı payını tamamlamak, sonra sağlar arası tasarrufları dikkate almak gerekir. Bu işlem sırasında dava edilmeyen kişi veya tasarrufların tenkisi gerekeceği sonucu çıkarsa davacının onlardaki hakkını dava etmemesinin davalıyı etkilemeyeceği ve birden çok kişiye yapılan teberru tenkise tabi olursa 563. maddede yer alan, alınanla mütenasip sorumluluk kuralı gözetilmelidir. Davalıya yapılan tasarrufun tenkisine sıra geldiği takdirde tasarrufun tümünün değeri ile davalıya yapılan fazla teberru arasında kurulan oranda (Sabit Tenkis Oranı) tasarrufa konu malın paylaşılmasının mümkün olup olamayacağı (TMK m.564) araştırılmalıdır. Bu araştırma sonunda tasarrufa konu mal sabit tenkis oranında bölünebilirse bu kısımların bağımsız bölüm halinde taraflar adına tesciline karar verilmelidir. Tasarrufa konu malın sabit tenkis oranında bölünmezliği ortaya çıktığı takdirde sözü geçen 564. maddedeki tercih hakkı gündeme gelecektir. Böyle bir durum ortaya çıkmadan davalının tercih hakkı doğmadan davalının tercihini kullanması söz konusu olamaz. Daha önce bir tercihten söz edilmişse sonuç doğurmaz. O zaman davalıdan tercihi sorulmak ve 11.11.1994 günlü 4/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca süratle dava konusu olup sabit tenkis oranına göre bölünemeyen malın, karar tarihindeki rayice göre değeri belirlenmeli ve bu değerin sabit tenkis oranıyla çarpımından bulunacak naktin ödetilmesine karar verilmelidir. Somut olayda, mahkemece hükme yeterli araştırma ve inceleme yapıldığını söyleyebilme olanağı yoktur. Şöyle ki, mirasbırakanın yaptığı işlemle saklı payı zedeleme kastı olup olmadığı yönünde araştırma yapılmamış, çekişme konusu taşınmazın mirasbırakan tarafından davalıya temlikine ilişkin resmi senet ve tevhit sonrası oluşan bağımsız bölümlere ilişkin bilgi ve belgeler getirtilmemiş, tevhitten sonra hangi bağımsız bölümlerin davalıya isabet ettiği, davalıya isabet eden bağımsız bölümlerin 3.kişilere temlik edilip edilmediği incelenmemiştir.Hal böyle olunca, tarafların tüm delillerinin toplanması, yukarıda değinilen açıklamalar ve ilkeler doğrultusunda araştırma ve inceleme yapılarak hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik soruşturma ile yetinilerek yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir.Davacının temyiz itirazı açıklanan nedenlerden ötürü yerindedir. Kabulüyle, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 14.06.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.