MAHKEMESİ : PENDİK 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 23/11/2006NUMARASI : 2005/41-4Taraflar arasında görülen davada;Davacılar, miras bırakanın mal kaçırmak amacıyla ..parsel sayılı taşınmazı vekil eliyle M... G...’e,ondan da,davalıya satış yoluyla temlik ettiğini,satışın gerçek olmadığını ileri sürüp muvazaa nedeniyle tapu kaydının iptali ile miras payları oranında mirasçılar adına tesciline karar verilmesini istemişlerdir.Davalı, dava konusu taşınmaz bedelinin çok üzerinde murise ödemeler yaptığını belirtip davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, çekişmeli taşınmaz payının davalıya temlikinin muvazaalı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir. Karar,davalı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla, Tetkik Hakimi raporu okundu. Düşüncesi alındı. Dosya incelendi. Gereği görüşülüp, düşünüldü. Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.Bilindiği üzere; tarafların tüm delilleri toplanıp, tetkik edildikten ve HUMK.nun 376. maddesine göre; son sözleri dinlenip duruşmanın bittiği bildirildikten sonra hakimin; aynı yasanın 388. maddesi uyarınca kararı gerekçesi ile birlikte (tam olarak) yazması ve hüküm sonucunu 389. maddede öngörülen biçimde tefhim etmesi asıldır. Ne varki, uygulamada söz konusu yasanın 38l. maddesinin son fıkrasının getirdiği ayrıcalığa dayanılarak bazı zorunlu nedenlerle sadece hükmün sonucu tutanağa geçirilip tefhim edilmekte, gerekçeli karar daha sonra yazılmaktadır. İşte bu gibi hallerde HUMK.nun 389. maddesine uygun olarak tarafların hak ve yükümlülüklerini açıkca gösteren tefhim ile aleniyet ve hukuki varlık kazanan kısa karara daha sonra yazılan gerekçeli kararın uygun olması zorunludur. Esasen kısa kararı yazıp, tefhim etmekle davadan elini çekmiş olan hakimin artık bu kararını değiştirmesine yasal olanak yoktur. Öte yandan, kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili olması, yargılamanın aleniyeti, kararların alenen tefhim edilmesine ilişkin Anayasanın l4l. maddesi ile HUMK.nun yukarıda değinilen buyurucu nitelikteki maddelerine de aykırı bir durum yaratır. Ayrıca anılan husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi yasa ile hakime yükletilmiş bir ödevdir. Aksine düşünce ve uygulama yargı, yargıç ve kararlarının her türlü düşünceden uzak, saygın ve güvenilir olması ilkesi ile de bağdaşmaz. Değinilen ilke ve yasa hükümleri gözardı edilerek kısa kararda; davanın kabulü ile.. parsel sayılı taşınmazda halen davalı adına kayıtlı bulunan ..payla ilgili tapunun iptali ile davacıların veraset ilamındaki payları oranında adlarına tesciline, kalanın davalı üzerinde bırakılmasına, gerekçeli kararda, davanın kabulü ile, .. parsel sayılı taşınmazda davalı adına kayıtlı bulunan ... pay .. paya çevrilerek, davacıların veraset ilamındaki hisseleri oranında iptali ile, 1230/209200 pay davacı A...F..,... pay davacı Ü.. F.., 369/209200 pay davacı U..G.F.., 2952/209200 pay davalı S.. F..adına tapu tesciline denilerek kısa karara çelişkili olarak gerekçeli karar yazılması doğru değildir. Hal böyle olunca, hükmün l0.4.l992 gün, l992/7 Esas, l992/4 sayılı Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kararı çerçevesinde bir karar verilmek üzere HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 21.6.2007 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.