MAHKEMESİ : KARAİSALI ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ,TARİHİ : 02/06/2009NUMARASI : 2009/97-2009/106Taraflar arasında görülen davada;Davacı, 103 ada 7 parsel sayılı taşınmazdaki 1/5 payını davalı oğlu M.'ya taşınmazdaki evi ölünceye kadar kullanmasına muvafakat etmesi koşuluyla bedelsiz olarak satış suretiyle devrettiğini, davalı oğlun danışıklı olarak taşınmazı diğer davalıya devrettiğini ve bu davalı tarafından tahliye davası açıldığını ileri sürerek tapu iptali ve tescil isteğinde bulunmuştur.Davalı M., iddiaların doğru olduğunu, davayı kabul ettiğini bildirmiştir.Davalı H., çekişmeli taşınmazın tamamını bedelini ödeyerek davalı M.'dan satın aldığını, baba oğul arasındaki ilişkiden haberi olmadığını bildirip davanın reddini savunmuştur.Mahkemece; davacı tarafından davalı M.'ya yapılan temlik muvazaalı isede, davalı H.'nin iyiniyetli 3.kişi konumunda bulunduğu, Türk Medeni Kanununun 1023.maddesinin korumasından yararlanacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Karar, davacı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi ... ..... raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.Dava; tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden, davacının 21 parsel sayılı taşınmazdaki payını davalı oğluna taşınmazda bulunan binayı ölünceye kadar kullanma koşuluyla bedelsiz devrettiğini, davalı oğlunun eşi ile aralarının açılmasını bahane ederek taşınmazı danışıklı olarak diğer davalıya satış suretiyle temlik ettiğini, bu davalı tarafından da taşınmazın boşaltılması için aleyhine dava açıldığını, iradesinin yanıltıldığını, muvazaalı temlik yapıldığını ileri sürerek eldeki davayı açtığı; yargılama sırasında davalı oğul M.’nın taşınmazı bakım karşılığı aldığını, üvey annesine kızdığı için taşınmazı danışıklı olarak davalı H.’ye devrettiğini ve davacı ve eşini taşınmazdan çıkartmak için dava açtırdığını sonradan pişman olduğunu ancak davalı H.’nin iadeye yanaşmadığını bildirip davayı kabul ettiği, mahkemece de ilk duruşmada davalı Hamide’nin iyi niyetli olduğundan bahisle davanın reddine karar verildiği anlaşılmaktadır. Hemen belirtilmelidir ki, son kayıt maliki ikinci el konumundaki davalı H.’nin koşullarının gerçekleşmesi halinde TMK 1023 maddesinin koruyuculuğundan yararlanacağı açıktır.Bu durumda, taşınmazı M.dan edinen davalı H.’nin davalı M. ile el ve iş birliği içinde olup olmadığı taraflar arasındaki durumu bilen ve bilmesi gereken konumunda bulunup bulunmadığının taraflar arasındaki çekişmenin çözümü bakımından kuşkuya mahal vermeyecek biçimde belirlenmesi önem arz etmektedir. Bilindiği üzere; tapulu taşınmazların intikallerinde, huzur ve güveni koruma, toplum düzenini sağlama uğruna, tapu kaydında ismi geçmeyen ama asıl malik olanın hakkı feda edildiğinden iktisapta bulunan kişinin,iyi niyetli olup olmadığının tam olarak tespiti büyük önem taşımaktadır.Gerçekten bir yanda tapu sicilinin doğruluğuna inanarak iktisapta bulunduğunu ileri süren kimse diğer yanda ise kendisi için maddi,hatta bazı hallerde manevi büyük değer taşıyan ayni hakkını yitirme tehlikesi ile karşı karşıya kalan önceki malik bulunmaktadır.Bu nedenle yüzeysel ve şekilci bir araştırma ve yaklaşımın büyük mağduriyetlere yol açacağı,kişilerin Devlete ve adalete olan güven ve saygısını sarsacağı ve yasa koyucunun amacının ilk bakışta,şeklen iyi niyetli gözükeni değil,gerçekten iyiniyetli olan kişiyi korumak olduğu hususlarının daima göz önünde tutulması,bu yönde tüm delillerin toplanıp derinliğine irdelenmesi ve değerlendirilmesi gerekmektedir. Nitekim bu görüşten hareketle "kötü niyet iddiasının def'i değil itiraz olduğu, iddia ve müdafaanın genişletilmesi yasağına tabii olmaksızın her zaman ileri sürülebileceği ve mahkemece kendiliğin den (resen) nazara alınacağı ilkeleri 8.ll.l99l tarih l990/4 esas l99l/3 sayılı İnançları Birleştirme Kararında kabul edilmiş, bilimsel görüşlerde aynı doğrultuda gelişmiştir. Yukarıda değinilen ilkeler gözetildiğinde son kayıt maliki H. yönünden yapılan araştırma ve incelemenin hüküm kurmaya yeterli ve elverişli olduğu söylenemez.O halde eksik tahkikat ile yetinilerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir. Davacının temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK 428 maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 28.01.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.