Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 7146 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 18247 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTaraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kısmen kabulüne, kısmen karar verilmesine yer olmadığına ilişkin olarak verilen karar davalılar tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ...'ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;-KARAR-Asıl ve birleşen davalar, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir. Asıl davada davacı ... vekili, 19/02/2013 havale tarihli dilekçesi ile çekişmeli 2 sayılı parselin muris tarafından bedeli ödenerek 1991 yılında satın alındığını ancak davalı ... adına gizli bağış suretiyle tescil ettirildiğini, 478, 480, 1896, 502, 503, 543 ve 544 parsel sayılı taşınmazların ise muris tarafından mal kaçırmak amacıyla davalıya görünürde satış sözleşmesi ile devredildiğini ileri sürerek, taşınmazların davalı adına olan tapu kayıtlarının iptali ile müvekkili adına payı oranında tescilini istemiştir. Asıl davada davalı ..., iddianın yersiz olduğunu, muris ...'ın sağlığında çekişme konusu ve dava dışı taşınmazlarını çocukları arasında paylaştırdığını, paylaşıma uygun olarak kendi payına isabet eden 478, 480 ve 1896 sayılı parselleri edindiğini, kız kardeşlerine verilen 502, 503, 543 ve 544 sayılı parselleri ise Toprak Koruma Kanunu nedeniyle geçici olarak temellük ettiğini, kira gelirlerini kız kardeşlerine verdiğini, 2 sayılı parselin ise miras ile bir ilgisinin bulunmadığını bildirip davanın reddini savunmuştur. Birleşen 2012/490 E sayılı davada davacılar.... vekili, asıl davaya konu taşınmazlar yönünden aynı iddiaları ileri sürerek, taşınmazların davalı adına olan tapu kayıtlarının iptali ile müvekkilleri adına payları oranında tescilini istemiştir. Birleşen 2012/490 E sayılı davada davalı ... asıl davadaki aynı savunmayı bildirip davanın reddini savunmuştur. Birleşen 2012/491 E sayılı davada davacılar .... vekili, müvekkillerinin miras bırakanı ...'ın maliki olduğu 478 ve 1900 parsel sayılı taşınmazlarını mirasçılarından mal kaçırmak amacıyla torunu olan davalı ...'a görünürde satış sözleşmesi ile temlik ettiğini ileri sürerek, davalı adına olan tapu kayıtlarının iptali ile müvekkilleri adına payları oranında tescilini istemiştir. Birleşen 2012/491 E sayılı davada davalı ..., çekişme konusu 1900 sayılı parselin 1997 yılında muris babası ...'dan intikal ettiğini, muris dedesi ... ile bir ilgisinin bulunmadığını, diğer çekişme konusu 478 sayılı parselin 17/59 payının ise muris dedesi ....'ın paylaşımına uygun olarak satış yoluyla adına tescilinin yapıldığını bildirip davanın reddini savunmuştur. Birleşen 2012/492 E sayılı davada davacılar.... vekili, müvekkillerinin miras bırakanı ....'ın maliki olduğu 478, 1469 ve 1770 parsel sayılı taşınmazlarını mirasçılarından mal kaçırmak amacıyla torunu olan davalı ...'e görünürde satış sözleşmesi ile devrettiğini ileri sürerek, davalı adına olan tapu kayıtlarının iptali ile müvekkilleri adına payları oranında tescilini istemiştir. Birleşen 2012/492 E sayılı davada davalı ..., dedesi olan muris ...'ın paylaşımı neticesinde 1469 ve 1770 sayılı parsellerin amcası olan davacı ....'e isabet ettiğini, ancak davacı ....'in adı geçen taşınmazları üzerine almaması nedeniyle geçici olarak taşınmazların kendi üzerinde kaldığını, istediği zaman davacı ...'e devredebileceğini, diğer çekişme konusu 478 sayılı parselin 29/59 payının ise muris dedesi ....'ın paylaşımına uygun olarak satış yoluyla adına tescilinin yapıldığını bildirip davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, asıl ve birleşen davalarda davacı ...'nin eksik harcı ikmal etmemesi nedeniyle davasının açılmamış sayılmasına, asıl davanın kabulü ile çekişmeli taşınmazların tapu kayıtlarının iptali ve davacı ... adına payı oranında tesciline, birleşen 2012/491 E ve 2012/492 E sayılı davalarda davacılar ...'in davasının kabulü ile çekişmeli taşınmazların tapu kayıtlarının iptaline ve adı geçen davacılar adına payları oranında tesciline, birleşen 2012/490 E sayılı davada davacı ... yönünden asıl davada karar verilmiş olduğundan karar verilmesine yer olmadığını karar verilmiştir.Muris ...'ın 03/05/2012 tarihinde ölümü ile geriye mirasçısı olarak davacı olan oğulları.., ...'ı, davalı oğlu ...'ı, ölü oğlu ...'tan olma torunları ... ve ... ile dava dışı ...'ı, dava dışı kızları ..., ..., ölü kızı ...'ten olma torunları ...'yı bıraktığı, çekişme konusu 2 sayılı parsel davalı ... adına kayıtlı iken 16/11/2000 tarihinde 1/4'er payını satış suretiyle diğer davalılar ...'e aktardığı, murisin 16/12/2008 tarihli akit ile 478 sayılı parselin 13/59 payı ile 480 ve 1896 sayılı parselleri davalı ...'a, 478 sayılı parselin 17/59 payını davalı ...'a ve kalan 29/59 payını davalı ...'e satış suretiyle temlik ettiği, murisin 30/01/2009 tarihli akit ile diğer çekişme konusu 502, 503, 543 ve 544 sayılı parselleri davalı ...'a satış suretiyle devrettiği kayden sabittir. Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir. Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 237. (Borçlar Kanunu'nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu'nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler. Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.Öte yandan, murisin gerçekte bedelini bizzat ödeyip, üçüncü kişiden satın aldığı taşınmazı mirastan mal kaçırmak amacıyla tapu siciline yarar sağlamak istediği kişi (davalı) adına kaydettirmesi halinde 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının uygulama yeri bulup bulamayacağı noktasında toplanmaktadır. Gerçekten, 1.4.1974 tarihli İçtihadı Birleştirme Kararı, konusu ve sonuç bölümü itibariyle, murisin kendi üzerindeki tapulu taşınmazlar yönünden yaptığı temliki işlemler için bağlayıcıdır. Somut Olayda olduğu gibi bedeli ödenerek "gizli bağış" şeklinde gerçekleştirilen işlemler hakkında anılan Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının doğrudan bağlayıcı olma niteliği yoktur. Bunun yanı sıra, karara, yorum yoluyla gizli bağış iddialarına yönelik olarak uygulama olanağı sağlanamayacağı; Hukuk Genel Kurulunun 30.12.1992 tarih 586/782; 21.9.1994 tarih 248/538; 21.12.1994 tarih 667/856; 11.10.1995 tarih 1995/1-608 sayılı kararlarında belirtilmiş; Dairenin yargısal uygulaması bu doğrultuda kararlılık kazanmıştır. Somut olaya gelince, çekişme konusu 2 sayılı parsel bakımından tenkis isteği bulunmadığına göre yukarıda açıklanan ilkeler uyarınca bakıldığında temlikin muvazaalı olduğunu söyleyebilme olanağı yoktur. Ayrıca, asıl ve birleşen davalara konu diğer taşınmazlar yönünden de hükme yeterli araştırma ve inceleme yapılmamıştır. Hâl böyle olunca, 2 sayılı parsel bakımından davanın reddine karar verilmesi, diğer taşınmazlar yönünden tarafların bildirdikleri tanıkların dinlenmesi, taşınmazlar başında keşif yapılarak temlik tarihlerindeki gerçek bedellerinin saptanması, tarafların bildirdikleri tüm delillerin eksiksiz bir şekilde toplanarak yukarıda açıklanan ilkeler uyarınca murisin asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde belirlenerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ve eksik araştırma ile yazılı olduğu üzere karar verilmesi doğru değildir.Davalıların temyiz itirazı açıklanan nedenden ötürü yerindedir. Kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 13.06.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.