Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 7114 - Karar Yıl 2012 / Esas No : 2939 - Esas Yıl 2012
MAHKEMESİ : SEFERİHİSAR ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 19/04/2011NUMARASI : 2011/45-2011/77Yanlar arasında görülen tazminat davası sonunda, yerel mahkemece davanın, reddine ilişkin olarak verilen karar davacılar vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 12.6.2012 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz edenler vekili Avukat E.E. ile temyiz edilen vekili Avukat U.S.geldiler duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:Dava, çekişmeli taşınmazın kıyıda kalmasından ötürü sicil kaydının kütükten terkini nedeniyle uğranılan zararın tazmini isteğine ilişkindir.Davanın kısmen kabulü hakkındaki mahkeme kararı Hazine tarafından temyiz edilmiş, Yüksek 4. Hukuk Dairesi 2010/9686 E. 2010/12164 K. sayılı ilamı ile “davanın BK’ nun 66.maddesinde öngörülen 1 yıllık süre içerisinde açılmadığı” gerekçesiyle yerel mahkeme kararını bozmuş; mahkemece bozmaya uyulmak suretiyle davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir.Hemen belirtilmelidir ki; şey elinden alınan kimse verdiği şeyi istemeyip müspet zararının tazminini isteyebileceği gibi, akdi feshedip zapta ilişkin yasal düzenlemelerden yararlanarak verdiği şeyin geri alınmasını isteme hakkını da haizdir. Somut olayda davacının malik olduğu taşınmazın tapusu (sicil kaydı) derecattan geçerek kesinleşen mahkeme kararıyla iptal edildiğine göre, davacının tazminat isteminin zapta karşı tekeffül hükümleri çerçevesinde çözümlenmesi yerinde olacaktır. Şu da ifade edilmelidir ki, böylesi bir durumda Borçlar Kanununun 61 ve devamı maddelerinde öngörülen sebepsiz zenginleşme kurallarının, özellikle aynı yasanın 66. maddesinde yer alan zamanaşımının uygulama yeri yoktur.O halde, zapt vaki olduğu hallerde hangi zamanaşımının uygulanacağı, başlangıcı ve sürenin ne olacağı yönleri üzerinde durulmasında fayda görülmektedir.Bilindiği üzere zapt, çok kez önceden bilinmesi ve kestirilmesi mümkün olmayan bir haldir. Bu itibarla zamanaşımı, zaptın vaki olduğu tarihte başlar. Taşınmazın zaptına ilişkin bulunan mahkeme kararının kesinleştiği tarih zamanaşımının başlangıcı olur.Diğer taraftan, zapttan doğan davaların kaç yıllık zamanaşımına tabi olacağı hakkında kanunda bir hüküm yoktur. Öyleyse Borçlar Kanununun 125.maddesi gereğince genel hükümlere bağlı kalınarak zamanaşımının 10 yıl süreli olduğunu kabul etmek gerekir. Nitekim 9.10.1946 günlü ve 6/12 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında “Ayrıca dava sebebine bakılarak, olaya uyan zamanaşımı veya hak düşüren süre hükümlerinin uygulanması gerekir; bu arada yerine göre Borçlar Kanununun 125.maddesinde yazılı 10 yıllık zamanaşımı uygulanabilir biçimindeki benimseme şekli bu konuda istikrar kazanmış içtihatları teyit eder niteliktedir (B.13HD.13.12.1988T.4424E, 6089K,Y1. H.D.1.11.1976 tarih 10332E.10527K).Öte yandan, kural olarak her ne kadar Yargıtay bozma ilamına uyulmuş olmakla tarafları yararına usuli kazanılmış hak doğar ise de, maddi yanılgıya dayalı bozma kararına uyulmuş olması kazanılmış hakkın istisnasını teşkil eder.Somut olayda 4.H.D. bozma kararında davayı sebepsiz zenginleşme olarak nitelemek suretiyle BK 66.maddesinde öngörülen 1 yıllık süreye tabi olacağına değinmiştir. Oysa gerçek kişiler üzerindeki sicil kaydının kanun hükümleri uyarınca kütükten terkin edilmiş olması yasal bir zorunluluk olup terkinden kaynaklanan karar nedeniyle istenilecek tazminatın sebepsiz zenginleşme olarak değerlendirilmesi maddi bir hatadır. O halde anılan bozma kararına uyulmuş olmasına hukuki sonuç bağlanması olanaksızdır.Hal böyle olunca, işin esası bakımından hüküm kurulabilmesi için yerel mahkeme kararı bozulmalıdır.Davacıların, temyiz itirazı açıklanan nedenlerle yerindedir. Kabulüyle, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 21.12.2011 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 900.00.-TL. duruşma avukatlık parasının temyiz edilenden alınmasına, 12.6.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.