MAHKEMESİ : SALİHLİ 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 22/12/2011NUMARASI : 2011/277-2011/835Yanlar arasında görülen elatmanın önlenmesi,ecrimisil davası sonunda, yerel mahkemece davanın, kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 12.6.2012 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vekili Avukat E. Y. ile temyiz edilen vekili Avukat İ. G. geldiler, duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:Dava, çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi, isteğine ilişkin olup, mahkemece davanın kesin hüküm nedeniyle reddine ilişkin olarak verilen ilk karar, Dairece elatma olgusunun haksız eylem niteliğinde olduğu, devam ettiği müddetçe her zaman dava konusu yapılabileceği belirtilerek bozulmuş, mahkemece hükmüne uyulan bozma ilamı sonrası yapılan inceleme ve araştırma sonucu, davalının dava tarihi itibariyle, çekişmeli taşınmazda herhangi bir hissesi olmadığı halde taşınmazda kullandığı yer bulunduğu, yargılama aşamasında çekişmeli taşınmazda pay satın almasına rağmen pay karşılığı kendi hissesine düşen yerden fazla yerin tasarrufunda olduğu gerekçeleriyle davanın kabulüne karar verildiği görülmüştür.Ne var ki, davalının dava açıldıktan sonra 23.03.2010 tarihinde davaya konu taşınmazda pay satın aldığı, bu tarih itibariyle taşınmazda paydaş durumuna geldiği, oluşan bu yeni duruma göre de anılan tarihten itibaren davada paylı mülkiyet hükümlerinin uygulanması gerekeceği kuşkusuzdur.Bilindiği üzere, Paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamayan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan payına vaki elatmanın önlenilmesini her zaman isteyebilir. Hatta elbirliği mülkiyetinde dahi paydaşlardan biri öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine elatmanın önlenilmesi davası açabilir. Ancak, o paydaşın, payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa açacağı elatmanın önlenilmesi davasının dinlenme olanağı yoktur. Yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu elatmanın önlenilmesi davası ile değil, kesin sonuç getiren taksim veya şuyuun satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerekmektedir. Öte yandan, yurdumuzda sosyal ekonomik nedenlerle kırsal kesimlerden kentlere aşırı akım, nüfus çoğalması, büyük mesken ve işyeri ihtiyacı nedeniyle hızlı yapılaşma karşısında görevli mercilerin aciz kalmaları veya çeşitli nedenlerle göz yummaları sonucu, izinsiz, ruhsatsız, resmi kayıtlara bağlanmayan büyük yerleşim alanları oluştuğu, bu arada paylı taşınmazların tapuda resmi ifrazları yapılmadan paydaşlar arasında haricen veya fiilen taksim edilip üzerlerine büyük mahalleler hatta beldeler yapıldığı bir gerçektir. Bilindiği üzere M.K.nun 706, B.K.nun 2l3, T.K.nun 26. maddeleri hilafına tapulu taşınmazlarda harici veya fiili taksim ile payların mülkiyeti ana taşınmazdan ayrılamaz. Ne var ki, taşınmazın kullanma biçimi tüm paydaşlar arasında varılan bir anlaşma ile belirlenmiş yada fiili bir kullanma biçimi oluşmuş, uzun süre paydaşlar bu durumu benimsemişlerse kayıtta paylı, eylemsel olarak ( fiilen) bağımsız bu oluşumun tapuda yapılacak resmi taksime veya şuyuun satış suretiyle giderilmesine yahut o yerde bir imar uygulaması yapılmasına kadar korunması, " akte vefa" kuralının yanında M.K.nun 2. maddesinde düzenlenen iyi niyet kuralının da bir gereğidir. Aksi halde, pek çok kimse zarar görecek toplum düzeni ve barışı bozulacaktır. O halde, paydaşlar arasındaki elatmanın önlenilmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planın olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği saptanılmalı, harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlık yukarıda değinildiği gibi, M.K.nun müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmelidirHal böyle olunca, Yukarıda değinilen paylı mülkiyet hükümleri gözetilerek inceleme ve araştırma yapılması sonucuna göre bir karar verilmesi, gerekirken yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir. Diğer taraftan, dava tarihi itibariyle davalının çekişmeli taşınmazda paydaş olmadığı, dolayısıyla taşınmazı kullanmasında hakkı ve geçerli bir nedeni bulunmadığı gözetildiğinde yargılama gideri ve avukatlık ücretinin takdirinde bu hususun da dikkate alınması gerekmektedir.Davalının bu yöne değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü, (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 21.12.2011 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 900.00.-TL. duruşma avukatlık parasının temyiz edilenden alınmasına, 12.6.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.