MAHKEMESİ : BEYKOZ SULH HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 14/03/2013NUMARASI : 2012/925-2013/466 Taraflar arasında görülen tapu kaydında düzeltim davası sonunda, yerel mahkemece davanın, kabülüne ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ... raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü; Dava, tapu kaydına yanlış yazılan kimlik bilgilerinin düzeltilmesi isteğine ilişkindir. Mahkemece, davacının iddiasının sabit olduğu gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir. Davacı, Gülşahin olan isminin mahkeme kararı ile ''Şahin'' olarak değiştirildiğini ve bu durumun nüfus kaydına işlendiğini, ancak karar suretini mahkemesinden temin edememesi ve maliki olduğu 10 ada 35 parsel sayılı taşınmazın sicil kaydında isminin eski hali olan ''Gülşahin'' olarak yazılı olması sebebi ile devrini yapamadığını ileri sürerek, anılan kaydın nüfus kaydına uygun olarak olarak düzeltilmesine karar verilmesini istemiştir. Bilindiği üzere; taşınmazların, kadastro tespiti ya da tapuya tescili sırasında mülkiyet hakkı sahibinin adı, soyadı, baba adı gibi kimlik bilgilerinin kayda eksik ya da hatalı işlenmesi, kayıt düzeltme davalarının kaynağını oluşturur. Bu tür davalarda kimlik bilgileri düzeltilirken, taşınmaz malikinin değişmemesi, diğer bir anlatımla m??lkiyet aktarımına neden olunmaması gerekir. Bu davalar, taşınmazın aynına ilişkin bulunduğundan 6100 sayılı HMK’nin 12. maddesi uyarınca taşınmazın bulunduğu yer mahkemesinde açılır. Tapuda kayıt düzeltilmesi davasını, tapu maliki ile mirasçıları açabilir. Bunun yanı sıra 01.01.2002 tarihinde yürürlüğe giren Türk Medeni Kanununun 702. maddesinin son fıkrası gereğince ortaklardan her birinin topluluğa giren hakların korunmasını sağlayabileceği ve bu korumadan bütün ortakların yararlanabileceği öngörüldüğünden elbirliği mülkiyetinde, ortaklardan her hangi biri de tek başına tapuda murisin kimlik bilgileri ilgili olarak düzeltme isteyebilir. Ayrıca bu davaların, bir başka dava nedeniyle verilen yetkiye dayanılarak açılması da mümkündür. Böyle bir yetki verildiğinde yetkiye dayanarak dava açan kişinin aktif dava ehliyeti vardır. Tapu Müdürlüğüne husumet yöneltilerek açılması gereken kayıt düzeltme davalarında, mahkemece sağlıklı bir inceleme yapılmalı, kayıt maliki ile ismi düzeltilecek kişinin aynı kişi olduğu kuşkuya yer vermeyecek şekilde saptanmalıdır. Bu saptama yapılırken de aşağıda açıklanan yöntem izlenmelidir. 1- Kimlik bilgilerinde düzeltme yapılması istenen dava konusu taşınmazların tapu kayıtları (ilk tesis ve tedavülleriyle) ve kadastro tutanakları (tespit ve tescile esas alınan tüm dayanak belgeleriyle) ayrıca taşınmazlar kadastrodan sonra edinilmişse buna ilişkin tüm belgeler ile birlikte getirtilmelidir. 2- Nüfus Müdürlüğünden, dava konusu taşınmazların tapu kayıtlarında malik olarak görünen kişi ile aynı kimlik bilgilerine sahip bir başka kişi veya kişilerin nüfus kayıtlarının bulunup bulunmadığı araştırılmalı, mevcut ise bu kişi veya kişiler duruşmaya çağrılarak dava konusu taşınmazlarda mülkiyet hakkı iddiaları bulunup bulunmadığı kendilerinden sorulmalı, kaydı düzeltilecek kişilerin nüfus kayıtları, tapu kayıtları ve dayanakları ile bağlantı kurulacak şekilde incelenmelidir. - Taşınmazın bulunduğu yerleşim yerinde zabıta aracılığı ile kayıt maliki ile aynı ismi taşıyan başka kişi veya kişilerin bulunup bulunmadığı da araştırılmalıdır. 4- İstem konusunda tanıklar dinlenmelidir. 5- Tüm bu araştırmalar sonucu hala kesin bir kanaat oluşmamış ise mahallinde keşif yapılarak; tanıklar ve varsa tespit bilirkişileri taşınmaz başında dinlenmelidir. Açıklanan bu hususlar çerçevesinde yapılacak inceleme ve araştırma sonucu, tapu ve nüfus bilgileri arasında bağlantı ve tutarlılık sağlandığında davanın kabulü yoluna gidilmelidir. Davanın niteliği gereğince, yargılama harcı ve vekâlet ücreti maktu olarak belirlenmelidir.Tapu Müdürlüğü yasal hasım olduğundan yargılama giderlerinden (ve yargılama giderlerinden olan vekalet ücretinden) sorumlu tutulmamalıdır. Bu ilkeler ışığında somut olaya bakıldığında; mahkemece yapılan araştırma ve incelemenin hükme elverişli ve yeterli olduğu söylenemez. Şöyle ki özellikle; davacı, ''Gülşahin'' olan isminin mahkeme kararı ile ''Şahin'' olarak değiştirildiğini, ancak kararı veren mahkemenin bulunduğu adliyenin taşınması esnasında ilgili dosyasının imha edildiğinin bildirilmesi sebebi ile mahkemesinden karar suretini temin edemediğini ileri sürmüş olması karşısında, davacının isminin değiştirilmesine ilişkin nüfus müdürlüğünde (nüfus kaydının vukuat kısmında bu konuda şerh bulunmaması sebebi ile) herhangi bir ilamın bulunup bulunmadığının davacının kayıtlı olduğu nüfus müdürlüğü ile nakil geldiği Nevşehir Nüfus Müdürlüğünden sorulmadığı, yine mahkeme dosyası imha edilse de karar kartonlarının imha edilmeyecek olması sebebi ile davacı taraftan karar verildiği yılın öğrenilerek ilgili mahkemenin karar kartonunda bulunan ilam fotokopisinin istenmediği, çekişme konusu taşınmazı kimin hangi tarihten beri ne şekilde tasarruf ettiğinin araştırılmadığı, resmi akitte belirtilen Zeytinburnu Nüfus Müdürlüğünden, tapu kaydında yeraldığı şekilde '' M. A. oğlu G.. K..'' adında herhangi bir kişinin nüfus kaydının olup olmadığının sorulmadığı, yine evrak arasına alınan 24.08.1965 tarihli resmi aktin düzenlenmesi sırasında işlemi gerçekleştiren tapu müdürlüğünce, taraflardan nüfus cüzdan sureti veya kimlik bilgilerinin yeraldığı herhangi bir belge alınıp alınmadığının sorularak buna ilişkin kayıtların istenmediği görülmektedir. O halde; yukarıda değinilen ilkeler ve olgular çerçevesinde araştırma ve inceleme yapılarak davayı konu taşınmazın paydaşı olan ''M.A.oğlu G.. K..'ın'' davacı olup olmadığının duraksamaya yer bırakmayacak şekilde saptanması ve hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yetinilerek yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru değildir. Davalı vekilinin temyiz itirazları belirtilen nedenlerle yerindedir. Kabulüyle hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 3.4.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.