Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 7108 - Karar Yıl 2007 / Esas No : 5924 - Esas Yıl 2007





MAHKEMESİ : ARSİN ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 22/02/2007NUMARASI : 2005/351-32Taraflar arasında görülen davada;Davacı, maliki bulunduğu .ve .sayılı parseller arasındaki kadastral yolun önceden bulunmadığını ileri sürerek iptali ile taşınmazlarına ilavesini istemiştir.Davalılar ve müdahiller davanın reddini savunmuşlardır.Mahkemece, çekişmeli taşınmazların kadastro mahkemesinin 2000/ 9-esas sayılı tespite itiraz davası sonucunda oluştuğu, anılan davanın, o davada davacı sıfatıyla yer alan eldeki davacıyı bağlayıcı nitelikte bulunduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Karar, davacı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi M..A...'in raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.Dava, kadastro tespitinde yol olarak bırakılan yerin tescili isteğine ilişkindir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden, ..ve ..parsel sayılı taşınmazların kadastro tespiti sırasında tapu kaydı ve zilyetliğe dayalı olarak kişiler adına tespit gördüğü, davacının ve kardeşi N..nin Kadastro Mahkemesinde açtıkları 2000 / 9 esas sayılı tespite itiraz davası sonucunda anılan parsellerde kendilerine de pay verildiği, kararın kesinleşerek tapuya tescil edildiği, daha sonra da hisse tevhidi suretiyle her iki taşınmazın tamamının davacı adına kayıtlandığı görülmektedir.Davacı, .. ve . parseller arasında kadastro tespitinde yol olarak bırakılan yerin tespit dayanağı kayıtlarının kapsamında kaldığını ileri sürerek taşınmazlara ilavesini istemiştir.Mahkemece, Kadastro Mahkemesinde görülen 2000 / 9 esas sayılı dava sırasında davacının böyle bir talepte bulunmaması da gerekçe gösterilerek davanın reddine karar verilmiştir.Ne var ki, yapılan soruşturma ve değerlendirmenin hükme yeterli olduğunu söyleyebilme olanağı yoktur.Hemen belirtmek gerekir ki, 2000 / 9 esas sayılı tespite itiraz davasında ..ve .. sayılı parseller dava konusu edilmiş olup, eldeki davaya konu yol çekişme konusu yapılmadığından, Kadastro Mahkemesi kararının eldeki dava bakımından davacıyı bağlamayacağı açıktır. Öte yandan, .. ve .. parsellerin kadastro sırasında dayanağını oluşturan tapu kayıtlarının çekişmeli yolu kapsayıp kapsamadıkları yönünde bir uygulama da gerçekleştirilmiş değildir.Bilindiği üzere, harita ve krokisi bulunan tapu kayıtlarına Medeni Kanunun 719, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 20.maddesi uyarınca kapsam belirleneceği kuşkusuzdur.Ancak böyle bir harita ve kroki yoksa veya uygulanabilir nitelik taşımıyorsa öncelikle tapu kaydının ilk tesisinden itibaren tüm gittileri ile birlikte Tapu Sicil Müdürlüğünden istenilmesi, gitti kayıtlarının yüzölçümlerinde veya sınırlarında bir değişiklik varsa dayandığı belgelerin incelenip,doğru ve yasal bir nedenin bulunup bulunmadığının araştırılması,doğru esasa dayanmıyorsa ilk tesisindeki sınırlara itibar edilmesi, ayrıca uygulamada yararlanmak üzere varsa komşu taşınmaz kayıtlarının getirtilmesi, böylece yanların dayandığı usulüne uygun olarak çıkarılmış tüm belgeler toplandıktan,dosya öteki yönlerden de keşfe hazır hale geldikten sonra yöreyi iyi bilen yaşlı ve yansız yerel bilirkişi veya bilirkişiler aracılığı ile uygulama yapılması, kayıtlardaki her sınır yerel bilirkişi veya bilirkişilerden sorulup arazi üzerinde tespit edilmesi;gerektiğinde sınırlar hakkında açıklayıcı doyurucu bilgiler alınması, bilinmeyen sınırlar yönünden taraflara tanık dinletme olanağının sağlanması, komşu taşınmaz kayıtlarının da aynı şekilde uygulanarak yerel bilirkişi ve tanık sözlerinin denetlenmesi gerekir.Kayıtların sınırları değişebilir nitelikte ise veya tam olarak kapanmayıp açık yönler kalıyorsa, kayda değişmez sınırlarla bağlantı kesilmemek suretiyle miktarına göre kapsam belirlenmesi, ayrıca tapu fen memuru veya mühendisi sıfat ve yeteneğini taşıyan uzman bilirkişi veya bilirkişilerden keşifte saptanan bilgi ve bulgulara uygun ve uygulamayı tam olarak yansıtan, infaza elverişli rapor ve kroki alınması zorunludur. Hal böyle olunca, .. ve .. sayılı parsellerin dayanağını oluşturan tapu kayıtlarının yukarıda değinilen ilkeler çerçevesinde mahalline uygulanması, bilirkişilere keşfi izlemeye elverişli olacak şekilde ayrıntılı krokili rapor düzenlettirilmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu üzere hüküm kurulması isabetsizdir. Davacının temyiz itirazı yerindedir. Kabulüyle, hükmün açıklanan nedenden ötürü HUMK.’nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 20.6.2007 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.