Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 7067 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 5083 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ: İSTANBUL 8. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ: 26/04/2012NUMARASI: 2011/36-2012/179Yanlar arasında görülen elatmanın önlenmesi, ecrimisil, yıkım ve tazminat davası sonunda, yerel mahkemece davanın, kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü; Dava, imar parseline elatmanın önlenmesi, ecrimisil ve yıkım isteklerine ilişkindir.Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden; dava konusu 3253 ada 18 ve 23 parsel sayılı taşınmazların 1988 ve 2003 yıllarında imar uygulaması ile oluştukları, davacıların, 3253 ada 23 parselin kayden maliki oldukları, davalının ise 3253 ada 18 parselde ½ hisseyle paydaş olduğu görülmektedir.Bilindiği üzere; yasal ayrıcalıkların dışında ayrılmaz parçanın (mütemmim cüz'ün) mülkiyeti ve buna bağlı olarak tasarruf hakkı üzerinde bulunduğu arza bağlıdır. Bu husus M.K.nun 684. maddesinde açıkca vurgulanmıştır. Ne var ki, yürürlükten kalkmış olan 6785 sayılı yasanın l605 sayılı Yasa ile değişik 42/c ve halen yürürlükte bulunan 3l94 sayılı imar yasasının l8. maddelerinde özel hükümler getirilmek suretiyle ayrılmaz parça (mütemmim cüz) olan yapı ile arz arasındaki hukuki ilişki kesilmiş bazı durumlarda yapı, üzerinde bulunduğu yerin malikinden başkasına bırakılarak imar parsellerinin oluşturulabileceği öngörülmüştür. Böylece yapıların bedelleri ilgili parsel sahiplerince yapı sahibine ödenmediği veya aralarında bu yönde bir anlaşma yapılmadığı yada ortaklığın giderilmesi davası açılmadığı sürece bu yapıların ömürlerini dolduruncaya kadar eski sahiplerine kullanma imkanı sağlanmıştır. Öte yandan, zeminin maliki olan kişinin taşınmazı bizzat kullanma yetkisi sınırlanmış, ayrılmaz parça (mütemmim cüz) durumunda olan yapı üzerinde tasarruf etme gücü özel yasa ile kısıtlanmıştır. 298l sayılı Yasanın 3290 sayılı Yasa ile değişik l0/c maddesi de aynı doğrultuda hüküm getirmiştir. Gerçekten, bir kimse kendisine veya yasanın himaye ettiği bir hakka dayanarak üçüncü bir şahsa ait bir taşınmaz üzerine ayrılmaz parça (mütemmim cüz) niteliğinde yapı inşaa etmiş imar uygulaması sonucu bu yer davacıya ait imar parseli içerisinde kalmış ise, kendi arzu ve iradesi dışında idari kararla oluşan bir durum söz konusu olduğundan kusurlu sayılamaz. İşte bu nedenle yukarıda değinildiği gibi yasa koyucu imar parseli malikine karşı yapı sahibini koruma zorunluluğunu duymuştur.Öte yandan; davalı, çekişme konusu yere ilişkin eşi A..Ç..a adına düzenlemiş tapu tahsis belgesi bulunduğu ve bu yeri 1972 yılından beri kullandığı savunmasında bulunmuş, delil olarak da 14.11.1984 tarihli ve 4287 nolu tapu tahsis belgesini ibraz etmiştir.Ne var ki; mahkemece, yapılan uygulama sonucu bilirkişi rapor ve krokisinde davalıya ait gecekondunun imar öncesi tapu tahsis belgesinin bulunduğu kadastral parselde kalıp kalmadığının belirlenmediği, kadastral parsel sınırları ile imar sonucu oluşan parsel sınırlarının aynı kroki üzerinde çakıştırılmadığı görülmektedir.Hal böyle olunca, yukarıda değinilen ilke ve olgular gözetilerek inceleme ve araştırmanın yapılması hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.Davalının temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile kararın açıklanan nedenlerle (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 07.5.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.