MAHKEMESİ :SULH HUKUK MAHKEMESİTaraflar arasında birleştirilerek görülen elatmanın önlenmesi davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davacılar ve davalılar tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ...'ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü; -KARAR-Asıl ve birleşen dava, çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi isteklerine ilişkindir.Davacılar, kayden paydaşı oldukları 218 parsel sayılı taşınmazın yaklaşık 3630 m²'lik bölümüne komşu parsel maliki davalıların sınır ihlali yaparak tecavüz ettiklerini ileri sürüp elatmanın önlenmesine karar verilmesini istemişlerdir.Davalılar, davacılara ait taşınmaza herhangi bir müdahaleleri olmadığını bildirip davanın reddini savunmuşlardır.Derdestlik dava şartı nedeniyle davanın usulden reddine ilişkin olarak verilen karar Dairece, " davalı süresinde derdestlik ilk itirazını ileri sürmediğinden davaya devem edilip işin esası incelenerek sonucu uyarınca bir karar verilmesi gerektiği" gerekçesiyle bozulmuş, mahkemece, bozmaya uyulduktan sonra davanın kabulüne karar verilmiştir. Dosya içeriği ve toplanan delillerden, çekişmeli 218 parsel sayılı taşınmazın 13.08.1985 tarihinde yapılan kadastro tespiti ile dava dışı ... adlar??na ½ şer paylarla tespit görüp, 30.12.1996 tarihinde kadastro tespitinin kesinleştiği, davacıların anılan payları 06.10.2006 tarihi ile 16.03.2009 tarihlerinde satış suretiyle edindikleri, komşu 219 parsel sayılı taşınmazda ise davalıların ½ şer paylarla malik oldukları anlaşılmaktadır.Bilindiği üzere; çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi davalarında öncelikle çap kaydının yada kayıtlarının getirtilerek tarafların tüm delilleri toplanılmalı, dosya keşfe hazır hale geldikten sonra yapılacak uygulamada çekişmeli yer ile yanların ellerinde bulunan kısımların sınırları tarafların ortak beyanlarına göre açıklığa kavuşturulmalı, gerektiğinde bu yön taşınmaz başında dinlenecek yerel bilirkişi ve tanık sözleri ile kuşkuya yer bırakmayacak biçimde saptanmalıdır. Daha sonra, belirlenen bu durum göz önünde tutularak, hazır bulundurulan kadastro fen memuru veya mühendisi sıfat ve yeteneğini taşıyan uzman bilirkişi veya bilirkişilere kadastro sırasında konan nirengi noktalarından, bunlar yoksa hem paftada hem arazide mevcut sabit noktalardan yararlanılarak takometrik aletlerle kadastral yöntemlere uygun biçimde ölçüm yaptırılmalı, bilirkişilerden uygulamayı yansıtan, infazı sağlamaya yeterli ve özellikle davacı tarafın taşınmazına bir tecavüzün bulunup bulunmadığını, varsa miktarını açıkça gösteren kroki ve rapor alınmalıdır. Somut olaya gelince; mahkemece birden fazla keşif yapılmış ve her seferinde verilen teknik bilirkişi raporlarında tecavüzlü alanın miktarı bakımından birbiriyle çelişkili raporlar verilmiştir. Ne var ki, raporlar arasındaki çelişki giderilmeden en son verilen rapora itibar edilerek sonuca gidilmiştir. Hâl böyle olunca, harita mühendisi sıfatını taşıyan üç kişilik uzman bilirkişi heyeti marifetiyle mahallinde yeniden keşif yapılarak elektronik aletlerle yapılacak ölçüm sonucunda tecavüz edilen alanın miktarının belirlenmesi, teknik bilirkişi raporları arasındaki çelişkinin giderilmesi, infazda duraksamaya neden olmayacak biçimde rapor ve kroki düzenlettirilmesi, hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yetersiz uygulama ve çelişkili bilirkişi raporlarına dayanılarak yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması isabetsizdir.Tarafların bu yöne ilişkin temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 09.06.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.